Articles & Cases

HİZMET TESPİT DAVALARI

29 Kasım 2025

1. GENEL OLARAK

Hizmet tespit davası, işçinin fiilen çalışmasına rağmen sigortalılık bildirimlerinin yapılmadığı veya eksik gösterildiği hallerde başvurulan bir yoldur. Nitekim 5510 sayılı Kanun’un 86/9 maddesinde; "Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır." hükmü yer almaktadır.

Dolayısıyla bu dava, işçinin geçmiş çalışmalarının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına geçirilmesine hizmet etmekte ve böylece emeklilik, malullük veya sağlık yardımı gibi temel sosyal güvenlik haklarının korunmasını sağlamaktadır. Özellikle EYT kapsamında, 8 Eylül 1999 öncesi çalışmaları kanıtlanan kişiler, emeklilik için gerekli prim günlerini tamamlama imkânı bulur. Bu nedenle, 1999 öncesine ilişkin hizmet tespiti, emeklilik hakkı elde etmek isteyenler için son derece önemlidir.

Öte yandan hizmet tespit davaları, Anayasa’da güvence altına alınan sosyal güvenlik hakkına dayandığından kamu düzeniyle yakından ilgilidir. Bu sebeple, işverenin davayı kabul etmesi ya da sigortalının davadan vazgeçmesi tek başına davanın sona ermesine yeterli olmamaktadır.

2. HİZMET TESPİT DAVASI ŞARTLARI

Hizmet tespit davası, sosyal güvenlik hukukunda işçinin geçmiş çalışmalarının kayıt altına alınması için başvurulan önemli bir dava türüdür. Ancak bu davanın açılabilmesi için kanun ve içtihatlarla belirlenmiş birtakım şartların bulunması gerekir.

  • FİİLÎ ÇALIŞMA: İşçinin hizmet sözleşmesine dayalı olarak, işverenin emir ve talimatı altında fiilen çalışmış olması gerekir. Yargıtay da hizmet tespitinde esas unsurun fiilî çalışma olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca İşçi ve işveren arasında hizmet sözleşmesi bulunmalıdır.
  • İŞYERİNİN KAPSAMI: Tespit kararının verilebilmesi için, sigortasız olarak yapıldığı iddia edilen çalışmaların sigortalı sayılmayı gerektiren ya da kapsama alınması mümkün işyerlerinde gerçekleşmiş olması gerekir. Ancak bunun için işyerinin mutlaka 506 sayılı Kanun kapsamında tescil edilmiş olması zorunlu değildir.
  • EKSİK VEYA HİÇ BİLDİRİM YAPILMAMASI: İşverenin prim ve hizmet belgelerini hiç vermemesi ya da eksik bildirmesi hâlinde işçi dava açarak bu eksikliği giderebilir. Ayrıca bu durum SGK tarafından daha öncesinde tespit edilmemiş olmalıdır.
  • HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gereğince dava, çalışmanın geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılmalıdır. Ancak işçi aynı işyerinde kesintisiz çalışmaya devam ediyorsa bu süre işlememektedir.

2. DAVANIN TARAFLARI

Hizmet tespit davasında tarafların kimler olacağı büyük önem taşır çünkü dava, doğrudan sosyal güvenlik haklarını etkiler. Davacı genellikle fiilen çalıştığı hâlde sigortalılığı bildirilmeyen veya eksik bildirilen işçidir. İşçinin vefatı durumunda ise eş, çocuk ya da diğer mirasçılar bu davayı açabilir.

Hizmet tespit davasında asıl davalı işverendir çünkü işçisini SGK’ya bildirmek onun yasal sorumluluğudur. Ancak dava sonunda verilecek hüküm doğrudan Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarını etkileyeceğinden, SGK’nın da davada mutlaka taraf gösterilmesi gerekir.

Bunun yanında SGK, kendisine yapılan ihbar üzerine davaya işverenin yanında fer’î müdahil olarak katılabilir. Fakat Kurumun konumu yalnızca fer’î müdahillikle sınırlı değildir. Kanun gereği, katıldığı taraf temyiz yoluna başvurmasa bile SGK, bağımsız olarak kanun yoluna başvurabilme hakkına sahiptir.

3. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Hizmet tespit davalarında görevli mahkeme iş mahkemeleridir (506 sayılı Kanun m.134). İş mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise bu davalara asliye hukuk mahkemeleri, iş mahkemesi sıfatıyla bakar.

Yetki konusunda 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesi esas alınır. Buna göre, davanın açılabileceği mahkeme kural olarak işin yapıldığı yer mahkemesidir. Ayrıca işçinin ikametgâhının bulunduğu yerdeki mahkeme de yetkili kabul edilmektedir. Böylece hem fiilî çalışma yeri hem de işçinin ikamet adresi yetki bakımından geçerli ölçütlerdir.

Taraflar arasında bu düzenlemeye aykırı yapılacak yetki sözleşmeleri geçersizdir. Öte yandan SGK’ya karşı açılan davalarda ise yetkili mahkeme, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüklerinin bulunduğu yerdeki iş mahkemesidir.

4. HİZMET TESPİT DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE

Hak düşürücü süre, hizmet tespit davalarında davanın açılabilmesi için kanunla belirlenmiş kesin bir zaman dilimini ifade eder. 5510 sayılı Kanun’un 86/9. maddesine göre, sigortalı, hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde dava açmak zorundadır. Bu süre hak düşürücü nitelikte olup, sürenin geçmesi hâlinde artık hizmet tespit davası açılamaz.

Yargıtay içtihatlarında, işçinin çalışmasının aralıksız devam etmesi hâlinde hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, kesintinin bulunması hâlinde ise sürenin işten çıkıştan itibaren hesaplanacağı belirtilmiştir. Ayrıca, birden fazla iş giriş bildirgesinin bulunduğu hallerde, ilk ve son giriş bildirgeleri arasındaki dönem bütün olarak değerlendirilmekte, bu dönem için süre işletilmemektedir.

Nitekim Yargıtay HG. Hukuk Genel Kurulu 21.03.2012 T. 2012/10-15 E. 2012/228 K. sayılı kararı;

"…Hal böyle olunca; davacının aynı işyerinde sigortalı hizmeti sona ermekle birlikte Emekli Sandığına tabi hizmetinin dava tarihinde halen devam ettiği, çalışmanın kesintisiz olduğu belirgin olmakla hizmet tespiti davası açmak için yasada öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu kabule olanak bulunmamaktadır.

O halde, aynı yönlere işaretle davanın hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulüne dair direnme kararı yerindedir." Şeklindedir.

5. HİZMET TESPİT DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRENİN UYGULANMADIĞI HALLER

Hizmet tespit davalarında hak düşürücü süre mutlak olmayıp, Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Dairelerinin kararlarıyla bazı istisnalar tanınmıştır.

Buna göre; işçinin çalışmasının sigorta müfettişi raporlarıyla belirlenmesi, sigortalı iken memurluğa geçmesi, asgari işçilik incelemesi sonucu primlerin SGK tarafından tahsili, askerlik hizmeti, işe giriş bildirgesinin yapılmasına rağmen primlerin bildirilmemesi veya mevsimlik çalışma hâllerinde hak düşürücü süre uygulanmaz. Bu istisnalar, işçinin sosyal güvenlik haklarını korumaya yöneliktir.

6. HİZMET TESPİT DAVASINDA İSPAT YÖNTEMİ

Hizmet tespit davalarında ispat yöntemi, işçinin fiilen çalışıp çalışmadığının ortaya konulması bakımından kritik öneme sahiptir. Bu davalarda yalnızca taraf beyanlarıyla yetinilmez; mahkeme, kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle resen araştırma yaparak her türlü delili toplamakla yükümlüdür.

En önemli deliller arasında işyeri kayıtları, Sosyal Güvenlik Kurumu dosyaları, müfettiş raporları, ücret bordroları, puantaj kayıtları, işyeri giriş-çıkış belgeleri, vergi beyannameleri, vizite kâğıtları, emniyet veya muhtarlık kayıtları sayılabilir. Ayrıca tanık anlatımları da kullanılmakla birlikte, Yargıtay kararlarında tek başına tanık beyanlarının yeterli olmadığı, yazılı belgelerle desteklenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Bunun yanında işe giriş bildirgesi, hem sigortalılığın başlangıcı hem de hak düşürücü süre açısından önemli bir delildir. Ancak tek başına kesin kanıt sayılmaz; bildirgenin yanında fiilî çalışmanın da somut delillerle ortaya konulması gerekir. Özellikle bir işçi hakkında birden fazla işe giriş veya işten çıkış bildirgesi düzenlenmişse, bu durum çalışmanın kesintisiz devam edip etmediği noktasında ayrıca değerlendirilir. Çıkış bildirgesinden sonra aynı işyerinde fiilen çalışmaya devam edildiği saptanırsa, hak düşürücü süre işlememektedir.

7. BİR GÜNLÜK SİGORTA BAŞLANGICININ TESPİTİ DAVASI

Sigortalılığın başlangıcının tespitine ilişkin davalar, işçinin sosyal güvenlik sistemine hangi tarihte dâhil olduğunun belirlenmesi bakımından önemlidir. Dayanağını 5510 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile mülga 506 sayılı Kanun’un 108. maddesinden alan bu davalarda, sigortalılık süresi fiilen çalışmaya başlanan tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu nedenle, fiili çalışmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmeden sigortalılıktan söz edilemez.

İşe giriş bildirgesi kurum kayıtlarına geçmiş olsa da, çalışmanın ilk başladığı günün kuruma bildirilmemesi halinde, sigortalı aylık bağlama koşullarını doğrudan etkileyen bu davayı açabilir. Böylece amaç, sigortalılık başlangıcını işe giriş bildirgesinde yer alan tarihe götürmektir.

8. KONUYA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 22.02.2024 T. 2024/1003 E. 2024/1748 K. sayılı kararı:

"…İlk Derece Mahkemesi hükmünün (1) nolu bendi silinerek yerine, "Davanın kabulü ile sigorta başlangıç tarihinin davacının 18 yaşını doldurduğu tarih olan 31.10.1987 tarihi olarak tespiti ile 506 sayılı Kanun'un 60/G maddesi uyarınca davacının 18 yaşını ikmal ettiği tarihinden önceki çalışması 01.01.1983 tarihinde 1 günlük çalışmasının prim ödeme gün sayısına eklenmesi gerektiğinin tespitine, 01.01.2016 tarihinden itibaren aylığına hak kazandığının tespitine," ibarelerinin yazılması suretiyle kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,"

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 22.03.2023 T. 2023/2088 E. 2023/3027 K. sayılı kararı:

"… 6552 sayılı Kanun'un 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64 üncü maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7 inci maddesine eklenen 4 üncü fıkrasında ve 12.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 4 üncü maddesinin 2 inci fıkrasında, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiş olup inceleme konusu dava, kanun koyucunun gerçekleştirdiği düzenlemede öngörülen hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti değil, işverence yasal süresinde verilmekle zorunlu sigortalılık tescilinin dayanağını oluşturan bildirgede işe giriş günü olarak yazılı tarihin kabul edilmemesi yönündeki Kurum işleminin iptali ile anılan 1 günlük çalışma süresinin geçerliliğinin tespiti niteliğinde olduğundan ve özellikle işverenin taraf olarak yer alması zorunluluğu da bulunmadığından, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu hüküm kısmında ve gerekçeli karar başlığında, "Fer'î Müdahil" olarak belirtilen Kurum'un, "davalı" olarak gösterilmesi gerektiği hususunun, mahkemece göz önünde bulundurulmaması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir."

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 06.03.2023 T. 2023/787 E. 2023/1997 K. sayılı kararı:

"…İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun'un 79 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır."

Yararlanılan Kaynaklar:

AYDEMİR, Efrail/MEMİŞ, Yusuf/RUHİ, Ahmet Cemal/GÜLEÇ UÇAKHAN Sema: Hukuk Davaları, C.4, 1.Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2016.

YÜCEL, Merve: "Hizmet Tespit Davasının Yargılama Usulü Genel Bilgiler". İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S.2, 2016, ss.75-111.

Bu sitede paylaşılan çalışmalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.

Popular

Featured

Recent

Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması Sürecinde Toplu Görüşmelere Kadar Yaşanan Yasal Prosedür
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Mayıs 2019
YLSY Öğrenim Programı Kapsamında Yurtdışında Lisansüstü Öğrenim Gören Öğrencilerin Karşılaştığı Hukuki Sorunlar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
03 Mayıs 2019
İş Makinelerinin Mülkiyetinin Tespiti ve Tescili
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Mayıs 2019
Doktorların Kamu Hastanelerinde ve/veya Özel Hastanelerde Çalışma Halleri
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
09 Mayıs 2019
Kamulaştırma Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
11 Mayıs 2019
Trafik Kazaları Sonrasında Karşılaşılan Hukuki Süreç ve Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Mayıs 2019
Aldatan Eşin Sevgilisinin, Aldatılan Eşe Manevi Tazminat Ödemesi Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Mayıs 2019
Karşılıksız Çek Şikayetinde Başvuru Hakkı ve Şirket Yetkilisinin Belirtilmesi
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Mayıs 2019
Konkordato Halinde İşçi Alacaklarının Durumu
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
21 Mayıs 2019
Konkordato Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
24 Mayıs 2019
Tahkim Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
26 Mayıs 2019
Kişiler Hukukuna İlişkin Davalar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
29 Mayıs 2019
Kredi Kullanımında Hayat Sigortasının Yapılması Durumu, Vefat Eden Kişinin Kredi Borcuna İlişkin Mirasçıların Karşılaştığı Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Haziran 2019
Lex Mercatoria And Arbitration
Av. Fatmira MULAJ
03 Haziran 2019
Maçlarda Görev Alan Polis Memurlarının Harcırah Alacağı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Haziran 2019
Medeni Hukukun Tanımı ve Kapsamı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
08 Haziran 2019
Milletlerarası Tahkimde Ayrılabilirlik İlkesi
Av. Fatmira MULAJ
11 Haziran 2019
Miras Hukukunda Ortaklığın Giderilmesi Davası (Paylaşma Davası)
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Haziran 2019
Miras Hukukuna İlişkin Dava ve Talepler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Haziran 2019
Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Haziran 2019