HUKUK VE CEZA YARGILAMALARININ BİRBİRİNE ETKİSİ
12 Kasım 2025
1. GENEL OLARAK
Hukuk ve ceza yargılamaları konu, taraf, amaç ve ispat araçları bakımından farklıdır. Bu nedenle, bir yargı kolunda verilen kararın diğer yargı kolu bakımından bağlayıcı olduğu söylenememektedir. Başka bir deyişle, ceza mahkemelerinde verilen kararlar hukuk mahkemeleri açısından; hukuk mahkemelerince verilen kararlar ise ceza mahkemeleri açısından kural olarak kesin delil veya kesin hüküm teşkil etmemektedir.
Bununla birlikte, sahtecilik suçlarına ilişkin davalar yahut bekletici sorun kurumunun işletildiği hâller gibi bazı istisnai durumlarda, bir yargı kolunda verilen kararın diğer yargı kolu bakımından da kesin delil veya kesin hüküm etkisi doğurduğu kabul edilmektedir.
2. HUKUK MAHKEMESİ KARARLARININ CEZA MAHKEMESİNE ETKİSİ
Hukuk ve ceza yargılamaları arasındaki ilişkide esas kural, bir yargı kolunda verilen kararın diğer yargı kolunu doğrudan bağlamamasıdır. Bununla birlikte, bazı özel hallerde hukuk mahkemesinin kararı ceza yargılamasında kesin hüküm ya da kesin delil niteliği taşıyabilmektedir. Bu noktada iki ayrım yapılmaktadır:
A. Hukuk Mahkemesi Kararının Ceza Mahkemesinde Kesin Hüküm Teşkil Etmesi
Kural olarak hukuk mahkemesi kararları ceza yargılamasında kesin hüküm niteliği taşımaz (HMK m.303). Bununla birlikte, istisnai olarak, bir senet hakkında açılan sahtelik davasının hukuk mahkemesince reddedilmesi veya senedin sahte olmadığına karar verilmesi durumunda, bu karar kesinleştiğinde ceza mahkemesi açısından da bağlayıcı hâle gelir. Başka bir deyişle, belgenin sahte olmadığına dair hukuk mahkemesince verilen karar kesinleştikten sonra, söz konusu belge hakkında ceza mahkemesinde de sahtelik iddiası dinlenmez. (HMK m.214/1)
Buna karşılık, hukuk mahkemesinin senedin sahte olduğuna ve bu nedenle iptaline ilişkin kararı, ceza mahkemesinde kesin hüküm teşkil etmez.
B. Hukuk Mahkemesi Kararının Ceza Mahkemesinde Kesin Delil Teşkil Etmesi
Bazı istisnai hâllerde hukuk mahkemesinin verdiği karar, ceza yargılamasında kesin delil niteliği taşır. HMK m.214/1 gereğince, hukuk mahkemesinin bir senedin sahte olmadığına ilişkin hükmü, ceza mahkemesinde görülen sahtecilik davasında da bağlayıcı kabul edilir. Bu durumda ceza mahkemesi, söz konusu kararı kesin delil olarak değerlendirir ve buna dayanarak sanığın beraatine karar verebilir.
Ayrıca, CMK m.218/1 gereğince ceza mahkemesi, önündeki davanın doğru şekilde sonuçlandırılabilmesi için çözümü hukuk mahkemesinin görev alanına giren bir meseleye bağlı kalabilir. Böyle bir durumda söz konusu mesele ‘bekletici sorun’ olarak kabul edilir ve ceza yargılamasının nihai hükmü, hukuk davasının sonucuna kadar ertelenir. Bu çerçevede, bekletici sorun yapılan hukuk davasında verilen hüküm ceza yargılamasında kesin delil niteliği taşır. Bununla birlikte, ceza hükmünün dayanağını oluşturan hukuk mahkemesi kararının, sonradan kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kaldırılması halinde, bu durum ceza yargılamasında yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılmaktadır. (CMK m.311/1-d)
3. CEZA MAHKEMESİ KARARLARININ HUKUK MAHKEMESİNE ETKİSİ
Ceza yargılamasında verilen kararların hukuk mahkemelerini kural olarak bağlamadığı hususu, Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, bu düzenleme yalnızca haksız fiilden doğan tazminat davalarıyla sınırlı olup, tüm hukuk davalarını kapsayacak genel bir nitelik taşımamaktadır. Bu nedenle, ceza kararlarının hukuk yargılamasına etkisinin kapsamı ve sınırları ayrı olarak ele alınmalıdır.
A. Ceza Mahkemesi Kararının Hukuk Mahkemesinde Kesin Hüküm Teşkil Etmesi
Her ne kadar ceza mahkemesi kararlarının hukuk yargılamasında bağlayıcı olmadığı ilke olarak kabul edilse de, sahtecilik suçları bu kuralın dışında tutulmaktadır. Ceza yargılamasında bir senedin sahte olduğunun tespit edilerek failin TCK m.197–212 kapsamında mahkûm edilmesi halinde, bu karar hukuk mahkemesi bakımından da kesin hüküm teşkil eder. Yani, artık hukuk mahkemesinde o senet için sahtecilik davası açılamaz.
Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz. (TCK m.73/7)
Buna karşılık, sahtecilik davasına bakan ceza mahkemesince belgeyi düzenleyen hakkında ceza verilmesine yer olmadığı ya da beraat kararı verilmiş olması, hukuk mahkemesinin belgenin sahteliğini incelemesini engellememektedir. (HMK m. 214/2)
B. Ceza Mahkemesi Kararının Hukuk Mahkemesinde Kesin Delil Teşkil Etmesi
Her ne kadar ceza mahkemesi kararlarının hukuk yargılamasında bağlayıcı olmadığı genel ilke olmakla birlikte, bazı durumlarda bu kararlar hukuk mahkemelerinde hem kesin hüküm hem de kesin delil etkisi doğurabilir. Nitekim, bir senedin sahte olduğunun ceza yargılamasında sabit görülerek failin TCK m.197–212 hükümleri uyarınca mahkûm edilmesi halinde, verilen bu hüküm hukuk yargılamasında da yeniden tartışılamaz ve hem kesin hüküm hem de kesin delil niteliği kazanır.
Bunun yanında, Türk Borçlar Kanunu m.74/2 ceza mahkemesi kararlarının hukuk hâkimini kural olarak bağlamayacağını öngörmekte olup, bu düzenleme özellikle haksız fiilden doğan tazminat davaları bakımından önem taşımaktadır. Anılan maddeye göre ceza yargılamasında verilen beraat kararı, hukuk mahkemesinin kusur, zarar veya illiyet bağına ilişkin değerlendirme yapmasını engellememektedir. Bu durumda hukuk hâkimi, söz konusu hususları kendi delilleri çerçevesinde bağımsız biçimde inceleyebilmektedir.
Buna karşılık, ceza mahkemesinin vakıalara dair yaptığı tespitler hukuk yargılamasında kesin hüküm etkisi doğurur. Böylece hukuk hâkimi, ceza kararında sabit görülen maddi olguları yeniden tartışamaz.
Diğer taraftan bir başka kesin delil teşkil eden hâl ise, ceza yargılamasında isnat edilen fiilin hiç gerçekleşmediği ya da sanık tarafından işlenmediğinin sabit olmasıdır. Bu durumda verilen beraat kararı hukuk davasında da kesin delil sayılır. Benzer şekilde, ceza mahkemesi fiilin hukuka aykırı bulunmadığını kesin olarak tespit etmişse, bu belirleme de hukuk mahkemesinde bağlayıcı nitelik taşır.
Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, Yargıtay’a göre TBK. m.74 uyarınca ceza mahkemesinin mahkumiyet kararında tespit ettiği maddi olgu hukuk hâkimini bağlar ise de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin ceza mahkemesi kararları böyle bir etkiye sahip değildir.
4. KONUYA İLİŞKİN YARGI KARARLARI
Yargıtay HG. Hukuk Genel Kurulu 31.01.2019 T. 2017/11-55 E. 2019/43 K. sayılı kararı:
"…Ceza mahkemesindeki bir maddi olgunun varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece, derdest Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/2.9 esas sayılı ceza davasının sonucunun beklenilmesi, bundan sonra maddi olguların nasıl gerçekleştiğinin saptanması, tarafların talepleri de gözetilerek uyuşmazlığın “Medeni Hukuk” kurallarına göre çözümlenmesi gerekir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; yapılan ceza soruşturması neticesinde davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve bu karara yapılan itirazın da Yalova Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildiği, geçen süre zarfında yeni delil elde edildiğinden bahisle hakkında tekrar ceza soruşturması da açılmadığı, davacının ceza dosyasında sanık olmadığına göre ceza yargılamasının sonucunun davacıyı ilgilendirmeyeceği, davacı hakkında ceza davası açılma ihtimalinin hukuk davasının bekletilmesine gerekçe yapılamayacağı, bunun aksinin kabulü hâlinde ilgili dosyanın ceza zamanaşımı doluncaya kadar bekletilmesi sonucunu doğuracağı, davacının yargılanmadığı bir ceza davasının bekletici sorun yapılmasının hukuka aykırı olduğu ve adalete erişimi engelleyeceği, bu nedenle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir."
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 15.06.2010 T. 2010/2925 E. 2010/5567 K. sayılı kararı:
"…Ceza mahkemesinin verdiği beraat kararı ise, haksız fiilin sanık tarafından işlenmediğini veya sanık tarafından işlenmediğini tespiti halinde hukuk mahkemesi için kesin delil oluşturmaktadır. Somut uyuşmazlıkta sulh ceza mahkemesi tarafından verilen karar, ceza yargılaması sonrasında verilen bir beraat kararı olmayıp, idari yaptırımın iptaline yöneliktir ve kararın dayandığı, alkol tespitinin alkometre cihazı ile yapılmasının sağlıklı kabul edilmemesidir. Bu durumda araç sürücüsünün kaza anında alkollü olmadığına ilişkin, ceza yargılaması süreci sonunda varılan bir tespit bulunduğu kabul edilemez ve bu nedenle de idari yaptırım kararının iptaline yönelik ceza mahkemesi kararı hukuk mahkemesi için bağlayıcı değildir. Mahkemece, aksi kanıtlanmaya alkometre tutanağı, usulüne uygun düzenlenen, yeterli, denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının kaza sırasında alkollü olduğunun ve kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiğinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir."
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 21.06.2016 T. 2015/8068 E. 2016/8127 K. sayılı kararı:
"…6098 sayılı TBK'nın 74. maddesi (818 sayılı BK'nın 53. maddesi) uyarınca hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de hem ilmi, hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı kabul edilmektedir. Dava konusu olaya gelince, ceza mahkemesince davalı ...'in eyleminin hukuka aykırı sayılamayacağı, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir, bu bir olgu tespiti olup hukuk hakimini bağlar. Bu nedenle davalı ... yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir."
Yararlanılan Kaynaklar:
AYDEMİR, Efrail / MEMİŞ, Yusuf / RUHİ, Ahmet Cemal / GÜLEÇ UÇAKHAN Sema: Hukuk Davaları, C.1, 1.Bası, Ankara 2016.
KURU Baki: Medenî Usul Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2017.
PEKCANITEZ Hakan/ ATALAY Oğuz/ ÖZEKES Muhammet: Medenî Usul Hukuku, 12. Bası, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2011.