DAVAYI KABUL
08 Kasım 2025
1. GENEL OLARAK
Davayı kabul, davalının davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü talep sonucunu tamamen veya kısmen doğru bulması ve buna muvafakat etmesi anlamına gelmektedir (HMK m.308/1). Bu beyan, davalının dava konusu hakkın varlığını kabul etmesi niteliğinde olduğundan, usul hukukunda davayı sona erdiren tek taraflı bir irade açıklamasıdır. Davayı kabul, davacının davasını sona erdiren bir işlem olup, sonuçları itibarıyla kesin hüküm gibi bağlayıcıdır.(HMK m.311/1) Bununla birlikte, HMK m.308/2’de de açıkça belirtildiği üzere, kabul ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur; bu kapsam dışında kalan davalarda davalının kabul beyanı geçerli olmayacaktır.
2. KİMLER DAVAYI KABUL EDEBİLİR?
Davayı kabul yetkisi yalnızca davalıya aittir. Zira kabul, davacının talep sonucunu haklı bulmak anlamına gelir ve bu beyan sadece davalı tarafından yapılabilir. (HMK m.308/1)
Davalının vekili veya yasal temsilcisi de davayı kabul edebilir; ancak bunun için vekâletnamede açıkça kabul yetkisinin yer alması gerekir. Aksi halde vekilin beyanı geçerli olmamaktadır. (HMK m.74)
Tüzel kişilere karşı açılan davalarda ise kabul, yalnızca organları veya yetkili temsilcileri tarafından yapılabilir.
3. DAVAYI KABULÜN ZAMANI
Davayı kabul, davalının yargılamanın her aşamasında başvurabileceği bir usul işlemidir. Davalı, dava açıldıktan sonra hüküm kesinleşinceye kadar dilediği anda davayı tamamen ya da kısmen kabul etme hakkına sahiptir. (HMK m.310/1) Ne var ki hüküm kesinleştikten sonra yapılan kabul beyanı herhangi bir geçerlilik taşımaz; zira bu aşamada dava sona ermiş olduğundan, davalının kabulü artık hukuki bir sonuç doğurmamaktadır.
Kabul, hükmün verilmesinden hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince kabul doğrultusunda ek karar verilir. (HMK m.310/2)
Kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir. (HMK m.310/3)
4. DAVAYI KABUL USULÜ
Davayı kabul, davalının dava dilekçesinde yer alan talep sonucunu tamamen ya da kısmen doğru bulduğunu açıklamasıdır. Bu nedenle kabul beyanı mutlaka açık, kesin ve şartsız olmalıdır; zira şarta bağlı kabul geçerli sayılmamaktadır. (HMK m.309/4)
Davalı, talep sonucunun tümünü kabul edebileceği gibi yalnızca bir kısmını da kabul edebilir. Kısmi kabul hâlinde ise, kabul edilen kısmın dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi zorunludur.(HMK m.309/3) Bu durumda kabul edilmeyen kısım yönünden yargılama devam eder.
Kabul beyanı, mahkemeye yapılacak açık bir irade açıklamasıyla geçerlilik kazanmaktadır. (HMK m.309/1) Bu beyan sözlü ya da yazılı olabilir. Sözlü kabul, duruşmada davalı veya vekili tarafından yapılır ve tutanağa geçirilerek imza altına alınır (HMK m.154/3-ç). Yazılı kabul ise dilekçe ile yapılır ve dilekçenin mahkemeye sunulmasıyla tamamlanır; ayrıca davacıya tebliği aranmamaktadır. (HMK m.159/1)
5. DAVAYI KABULÜN SONUÇLARI
Davayı kabul, usul hukuku bakımından davayı sona erdiren bir işlem olup, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. (HMK m.311/1) Davalının kabul açıklaması üzerine mahkeme, davacının talebi doğrultusunda karar vermekte ve böylelikle aynı uyuşmazlık hakkında yeniden dava açılması imkânsız hâle gelmektedir.
Kabul, maddi anlamda kesin hüküm etkisi yaratmakla kalmayıp taraflar açısından da bağlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Bu bağlamda, davalı tarafından yapılan kabul beyanının geri alınması mümkün değildir.
Bununla birlikte, kabul iradesi sakatlık halleri nedeniyle geçersiz kılınabilmektedir. Davalının kabul beyanını hata, hile veya korkutma (tehdit) altında yapması hâlinde, iradeyi sakatlayan sebebin varlığını ispat etmesi şartıyla, kabul beyanının iptalini talep etmesi mümkündür. Böyle bir durumda kabul beyanı hükümsüz sayılır ve yargılama, geçerli kabul beyanı yapılmamış gibi devam ettirilir. (HMK m.311/1)
6. KABUL HALİNDE YARGILAMA GİDERLERİ
Kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. (HMK m.312/1)
Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez. (HMK m.312/2)
7. KONUYA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 07.10.2021 T. 2021/3614 E. 2021/713 K. sayılı kararı:
"… Diğer taraftan, davalının kabule ilişkin irade beyanının davacının talep sonucunu konu alması gerekir. Davalı sözü edilen irade beyanı ile davacının dava dilekçesinin talep sonucu kısmına rıza gösterir. Davayı kabul davacının dava dilekçesinin talep sonucunun tamamına ilişkin olabileceği gibi, talep sonucunun bir kısmına ilişkin de olabilir (1086 s. HUMK m. 94/3, HMK m. 309/3). Son koşul olarak kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda hüküm doğurur (6100 s. HMK m. 308/2). Medeni Usul Hukukunda kural olarak tasarruf ilkesi (1086 s. HUMK m. 72, 6100 s. HMK m. 24) uygulandığından, bu ilkeden hareketle davalı da dava konusu üzerindeki tasarruf yetkisine dayanarak açılmış bir davayı kabul edebilir. Bu suretle davalının kabulü davayı sona erdirir. Buna karşın, iki tarafın arzusuna tabi olmayan ve kamu düzenini yakından ilgilendiren davalarda (örneğin velayete, nesebe ilişkin davalarda) yapılan kabuller geçerlilik taşınmaz ve davayı sona erdirmezler (Kuru, s. 3675; Tanrıver, s. 218, Postacıoğlu, İ.E.; Medeni Usul Hukuku, İstanbul 1975, s. 480) 6100 sayılı HMK'nın 308/1. maddesinde kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesi şeklinde ifade edilmiştir. İhtiyari dava arkadaşlığının varlığı hâlinde her bir dava arkadaşı sadece kendisi bakımından etki doğuracak olan usul işlemlerini yapabildiği ve sadece dava konusunun kendisine ilişkin bulunan kısmı üzerinde tasarrufta bulunabildiğinden her davalı kendisi bakımından etki doğuracak şekilde davayı kabul edebilir. Kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir (1086 s. HUMK m. 93, 6100 s. HMK m. 309/1). Kabulün zamanı ise 6100 sayılı HMK'nın 310. maddesinde düzenlenmiş ve feragatta olduğu gibi hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği öngörülmüştür. Böyle olunca mahkemece verilen bir kararın temyizi aşamasında, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş bir karar olmadığından davanın kabul edilmesi mümkündür. Kabul, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Davayı kabul ile mevcut olduğu tespit edilen veya yeni doğan hak, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava konusu yapılamaz (1086 s. HUMK m. 95/1, 6100 s. HMK m. 311). Davanın kabulü, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur (6100 s. HMK 311/1, 1.c) Davayı kabul, davalının mahkemeye karşı (hitaben) yaptığı tek taraflı bir irade beyanı ile tamamlandığından, mahkemece, sadece davalının beyanının gerçekten davayı kabul olup olmadığı ve kanunun öngördüğü şekilde (HUMK m. 92, HMK m. 309, m. 154/ç) yapılıp yapılmadığı araştırılır. Davalının beyanının gerçekten davayı kabul olduğu ve kanunun öngördüğü şekilde yapıldığı tespit edilirse kabul nedeniyle davanın kabul edilmesine karar verilmekle yetinilir."
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 17.11.2015 T. 2015/2851 E. 2015/10536 K. sayılı kararı:
"…Somut olayda; davalı vekilinin davayı kabul ettiği gerekçesiyle belirttiği rakam üzerinden davanın kabülüne karar verilmiş ise de davalı vekili 06.03.2013 tarihli celsede alınan beyanında öncelikle intifadan men şartı oluşmadığından davanın reddi gerektiğini, mahkemece bu şart aranmayacak ise bilirkişinin belirlediği rakam üzerinden karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu durumda davalının kabülünün şartlı olduğu, yasanın kabul yönünden aradığı koşulların oluşmadığı, kaldı ki kabul beyanı olarak düşünülse bile sözlü kabulün yukarıda açıklanan şekil şartlarına da uyulmadığından geçersiz olduğu anlaşılmaktadır."
Yararlanılan Kaynaklar:
AYDEMİR, Efrail / MEMİŞ, Yusuf / RUHİ, Ahmet Cemal / GÜLEÇ UÇAKHAN Sema: Hukuk Davaları, C.1, 1.Bası, Ankara 2016.
KURU Baki: Medenî Usul Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2017.
PEKCANITEZ Hakan/ ATALAY Oğuz/ ÖZEKES Muhammet: Medenî Usul Hukuku, 12. Bası, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2011.