HEKİMİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
31 Ekim 2025
Hekimlik yalnızca mesleki bilgiye dayalı bir uygulama değil, aynı zamanda hukuki ve etik sorumlulukları da içeren bir meslektir. Hekimin yükümlülükleri hem hasta haklarını korumak hem de sağlık hizmetlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.
1. Özen ve Dikkat Yükümlülüğü
Hekimin en temel yükümlülüklerinden biri, mesleğini icra ederken özen ve dikkatli davranmasıdır. Tıp bilimi sürekli geliştiği için, hekimden beklenen özen, sadece genel tıbbi bilgiye değil, aynı zamanda güncel bilimsel gelişmelere de dayalıdır. Bu yükümlülük, hekimin her hastayı kendi durumuna özgü değerlendirmesini ve tedavi sürecini kişiye özel planlamasını gerektirir.
Özen yükümlülüğü, yalnızca tedavi sırasında değil, tanı aşamasında da büyük önem taşır. Yanlış teşhis, hekimin gerekli incelemeleri yapmaması veya standart tıbbi yöntemleri uygulamaması durumunda doğabilir. Bu da hukuki sorumluluğa yol açar. Ayrıca hekimin komplikasyon ihtimalini göz önünde bulundurması, acil önlemleri planlaması ve hastayı olası riskler konusunda bilgilendirmesi beklenir.
Yargıtay kararlarında da sıkça vurgulandığı üzere, hekimin özen yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, somut olayın koşullarına göre değerlendirilir. Hekimin en güncel tedavi yöntemlerini bilmesi, donanımlı ekipman kullanması ve mesleki standartları takip etmesi bu kapsamda aranır.
Sonuç olarak; hekimin özen ve dikkat yükümlülüğü hem hasta güvenliği hem de tıp mesleğinin itibarı için temel bir unsurdur. Bu yükümlülüğün ihlali hem hukuki hem de cezai sorumluluk doğurabilir.
2. Aydınlatma Yükümlülüğü
Tıbbi müdahaleler, doğrudan kişinin vücut bütünlüğüne etki ettiği için, hekimin hastayı bilgilendirme görevi büyük önem taşır. Bu yükümlülük, “aydınlatılmış onam” ilkesinin temelini oluşturur.
Hekim, her türlü tıbbi müdahale öncesinde hastayı açık ve anlaşılır bir şekilde bilgilendirmek zorundadır. Bu bilgilendirme; müdahalenin amacı, yöntemi, olası riskleri, komplikasyon ihtimalleri ve mevcut alternatif tedavi seçeneklerini kapsamalıdır. Teknik tıbbi terimler yerine hastanın anlayabileceği bir dil kullanılması esastır.
Aydınlatma yükümlülüğü, hastanın özgür iradesiyle karar vermesini sağlar. Hasta, kendi sağlığı üzerinde söz sahibi olabilmek için gerekli bilgiye sahip olmalıdır. Yetersiz bilgilendirme sonucunda verilen rıza, hukuken geçerli sayılmaz.
Yargıtay kararlarında da bilgilendirmenin yalnızca bir “form imzalatmak”la sınırlı olmadığı, gerçekten aydınlatıcı olması gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin, bir ameliyat öncesinde sadece prosedür gereği imza alınması yeterli değildir; hasta gerçekten operasyonun risklerini bilmelidir.
Sonuç olarak; hekimin aydınlatma yükümlülüğü hem hasta haklarını korur hem de hekimi olası sorumluluklardan arındırır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, yapılan müdahaleyi hukuka aykırı hale getirebilir.
3. Sır Saklama Yükümlülüğü
Hekimin mesleki faaliyetleri sırasında edindiği hasta bilgilerini gizli tutma zorunluluğu, sır saklama yükümlülüğü olarak adlandırılır. Bu yükümlülük hem etik bir ilke hem de hukuki bir zorunluluktur.
Hasta, tedavi sürecinde hekime en mahrem bilgilerini açıklamak durumunda kalabilir. Bu bilgilerin korunması, hastanın hekime güven duymasını sağlar. Türk Ceza Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Hasta Hakları Yönetmeliği, sır saklama yükümlülüğünü hukuki olarak güvence altına almıştır. Hastanın izni olmadan bu bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılması yasaktır.
Sır saklama yükümlülüğü yalnızca hastanın sağlık bilgilerini değil, aynı zamanda kişisel verilerini de kapsar. Örneğin, hastanın hastalık geçmişi, psikolojik durumu veya tedavi sürecine dair özel bilgiler bu kapsamda korunur. İhlal halinde, hekim hem hukuki hem de cezai sorumlulukla karşılaşır.
Bu yükümlülüğün tek istisnası, hastanın açık rızası veya hukuken zorunlu hallerdir. Örneğin bulaşıcı hastalıkların yetkili makamlara bildirilmesi, sır saklama yükümlülüğüne aykırılık oluşturmaz.
Sonuç olarak; sır saklama yükümlülüğü, hasta-hekim ilişkisinin güven temelini oluşturur. Bu yükümlülüğün ihlali hem hasta haklarını ihlal eder hem de hekimin mesleki itibarını zedeler.
4. Hastanın Yararı İlkesine Bağlılık
Hekimin tüm mesleki faaliyetlerinde gözetmesi gereken temel ilke, hastanın yararına hareket etme yükümlülüğüdür. Tıbbi müdahalelerin nihai amacı, hastanın yaşamını korumak, sağlığını iyileştirmek veya acısını hafifletmektir.
Hekim, kararlarını alırken yalnızca hastanın menfaatini dikkate almalı, ekonomik çıkar, sosyal baskı veya kişisel tercihlerini ön planda tutmamalıdır. Gereksiz tetkikler, tıbben ihtiyaç duyulmayan ameliyatlar veya sadece ticari kaygılarla yapılan işlemler, bu yükümlülüğe aykırıdır.
“Hastanın yararı ilkesi”, aynı zamanda tıbbın evrensel etik değerlerinden biridir. Hekimin, tedavi sürecinde yarar-zarar dengesini gözetmesi, hasta haklarının korunması açısından zorunludur.
Hukuki açıdan da bu yükümlülük büyük önem taşır. Hastanın yararına aykırı bir işlem, hastanın rızası olsa dahi hukuka uygun sayılmaz. Yargıtay kararlarında, hastanın menfaatine aykırı müdahalelerde hekimin sorumluluğu sıkça vurgulanmıştır.
Sonuç olarak; hekimin tüm mesleki kararlarının merkezinde hastanın menfaati yer almalıdır. Bu yükümlülüğün ihlali, hasta güvenini sarsar ve hukuki sorumluluk doğurur.
5. Acil Durumlarda Müdahale Yükümlülüğü
Hekimin bir diğer önemli yükümlülüğü, acil durumlarda hastaya müdahale etme zorunluluğudur. Hayati tehlikenin bulunduğu ve hastanın rızasının alınamadığı hallerde, hekimin derhal müdahale etmesi gerekir.
Bu yükümlülük hem etik hem de hukuki bir zorunluluktur. Anayasa ve uluslararası insan hakları belgeleri, yaşam hakkını en temel hak olarak kabul etmiştir. Bu nedenle hekimin, acil durumda müdahale etmekten kaçınması hukuken kabul edilemez.
Örneğin; trafik kazası sonucu bilinci kapalı bir hastanın acilen ameliyata alınması, kalp krizi geçiren bir kişiye derhal müdahale edilmesi bu kapsamda değerlendirilir. Bu tür durumlarda hekimin beklemesi, hastanın yaşamını kaybetmesine yol açabilir.
Acil müdahale yükümlülüğü, hekimin mesleki ve insani sorumluluğunun bir yansımasıdır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nda “yardım yükümlülüğünün ihlali” suçu kapsamında da düzenlenmiştir.
Sonuç olarak; acil durumlarda hekimin müdahale etmesi yalnızca bir mesleki görev değil, aynı zamanda hukuki bir zorunluluktur. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, hekime ciddi sorumluluk yükler.
Yararlanılan Kaynaklar:
Hakan Hakeri: Tıp ve Sağlık Hukuku El Kitabı 4. Baskı, Seçkin Yayıncılık, 2024.