Articles & Cases

TIBBİ MÜDAHALENİN HUKUKA UYGUNLUĞUNUN ŞARTLARI

27 Ekim 2025

1. Tıbbi Müdahaleyi Gerçekleştirecek Kişinin Hukuki Yetkinliği

Tıbbi müdahalelerin hukuka uygun kabul edilmesi için öncelikli şart, müdahaleyi yapan kişinin hukuken yetkili ve mesleki açıdan ehil olmasıdır. Sağlık hizmetleri doğrudan insan yaşamına etki ettiği için, bu alanda yetkisi olmayan kişilerin yaptığı her işlem, sonucu ne olursa olsun hukuka aykırı sayılır.

Türkiye’de bu konuda temel düzenleme, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’dur. Kanun, yalnızca diplomalı hekimlerin ve belirli sağlık meslek mensuplarının tıbbi müdahalelerde bulunabileceğini açıkça belirtmiştir. Yetkisiz kişilerin yaptığı işlemler, Türk Ceza Kanunu’na göre kasten yaralama veya taksirle yaralama kapsamında cezalandırılabilir. Ayrıca hasta zarara uğradığında, müdahaleyi yapan kişi tazminat sorumluluğu ile de karşılaşır.

Uygulamada karşılaşıldığı üzere güzellik salonlarında yapılan botoks, dolgu gibi tıbbi işlemler veya diş teknisyenlerinin diş çekimi gibi hekimlere özgü müdahaleleri yaptığı görülmektedir. Bu tür uygulamalar hem hasta sağlığını riske atmakta hem de ciddi hukuki sonuçlar doğurmaktadır.

Tıbbi müdahalenin hukuka uygun olabilmesi için müdahalenin yalnızca yetkili hekimler tarafından, kanunun tanıdığı sınırlar içinde yapılması şarttır. Aksi hâlde, hem hasta hakları ihlal edilmiş olur hem de müdahaleyi yapan kişi hukuki ve cezai sorumlulukla karşılaşır.

2. Hastanın Aydınlatılmış Rızasının Alınması ve Geçerlilik Şartları

Tıbbi müdahalelerin hukuka uygun kabul edilebilmesi için en önemli koşullardan biri, hastanın rızasının alınmasıdır. Ancak bu rıza, sıradan bir “onay”dan ibaret değildir. Hukukumuzda bunun adı aydınlatılmış onamdır.

Aydınlatılmış onam, hastaya yapılacak tıbbi müdahalenin niteliği, amacı, olası riskleri, komplikasyon ihtimalleri ve varsa alternatif tedavi yöntemleri hakkında önceden bilgi verilmesini gerektirir. Bu bilgilendirme, hastanın anlayabileceği şekilde yapılmalı, teknik terimlerle sınırlı kalmamalıdır.

  • Hastanın rızasının geçerli sayılabilmesi için üç temel şart aranır:
  • Bilgilendirme yeterli ve anlaşılır olmalıdır.
  • Rıza özgür iradeyle verilmelidir. Hasta, baskı altında kalmadan karar verebilmelidir.

Rıza müdahale öncesinde alınmalıdır. Sonradan verilen onay, hukuken geçerli sayılmaz.

Aksi hâlde, hasta müdahaleyi kabul etmiş görünse bile, yapılan işlem hukuka aykırı hale gelir. Örneğin, ameliyat öncesinde sadece imza alınması yeterli değildir; imzanın geçerli olabilmesi için hastanın gerçekten bilgilendirilmiş olması gerekir.

Bu şart, hasta haklarının korunması açısından son derece önemlidir. Hastanın kendi bedeni ve sağlığı üzerinde söz sahibi olması, kişilik haklarının doğal bir uzantısıdır. Rızanın alınmaması, hekimi hem hukuki tazminat hem de cezai sorumluluk ile karşı karşıya bırakabilir.

Sonuç olarak; aydınlatılmış rıza, tıbbi müdahalenin olmazsa olmaz koşuludur. Hastanın bilgilenmeden verdiği her onay geçersizdir ve bu durum hukuka aykırılık teşkil eder.

3. Tıbbi Müdahalenin Tıbbi Standartlara Uygun Olması

Bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun sayılabilmesi için sadece yetkili bir hekim tarafından yapılması ve hastanın rızasının alınması yeterli değildir. Müdahale ayrıca tıbbi standartlara ve bilimsel esaslara uygun olmalıdır. Hekimin mesleğini icra ederken bağlı olduğu en temel yükümlülüklerden biri, özen ve dikkat yükümlülüğüdür.

Tıbbi standartlara uygunluk; müdahalenin güncel tıp bilgilerine, kabul görmüş yöntemlere ve meslek kurallarına göre yapılmasını ifade eder. Örneğin, uluslararası tıp literatüründe geçerliliği kanıtlanmamış, deneysel nitelikteki uygulamalar rıza alınsa bile hukuka uygun kabul edilmez.

Yargıtay kararlarında da sıkça vurgulandığı üzere, hekimin hastanın durumuna uygun tedavi yöntemini seçmesi, gerekli kontrolleri yapması ve komplikasyon ihtimalini dikkate alarak hareket etmesi gerekir. Hekim bu standartlara aykırı davranırsa, hasta zarar görmese bile sorumluluk doğabilir.

Hastanın sağlığı üzerindeki riskleri en aza indirmek hem mesleki etik hem de hukuki güvenlik açısından önemlidir. Bu nedenle tıbbi müdahalede bulunan her hekim, kanıta dayalı tıp uygulamalarına uygun hareket etmekle yükümlüdür.

Sonuç olarak; tıbbi standartlara uygunluk hem hastanın güvenliği hem de hekim açısından hukuki sorumluluktan kaçınmak için kritik bir şarttır. Standartlara aykırı her uygulama, aydınlatılmış onam alınmış olsa bile hukuka aykırı sayılır.

4. Hastanın Sağlık ve Menfaatlerinin Gözetilmesi

Tıbbi müdahalenin hukuka uygun sayılabilmesi için bir diğer önemli şart, yapılan işlemin hastanın yararına olmasıdır. Bu kural, tıp mesleğinin etik temelini oluşturduğu gibi hukuk düzeninde de karşılığını bulur.

Bir tıbbi müdahalenin amacı, daima hastanın yaşamını korumak, sağlığını iyileştirmek veya acılarını hafifletmek olmalıdır. Eğer yapılan işlem, hastanın menfaatine hizmet etmiyorsa ya da zararı yararından fazlaysa, bu durumda hukuka uygunluk ortadan kalkar.

Örneğin, hastanın onayı olsa bile yalnızca estetik kaygılarla yapılan, fakat sağlık açısından ciddi riskler barındıran bir müdahale, “hastanın yararına” olmayabilir. Benzer şekilde, yalnızca ticari kazanç amacıyla önerilen gereksiz tıbbi işlemler de hukuka uygunluk şartını ihlal eder.

Hastanın yararının gözetilmesi, aynı zamanda hekim ile hasta arasındaki güven ilişkisinin temelidir. Hasta, hekiminin kendisi için en doğru ve en faydalı tedaviyi seçeceğine inanmalıdır. Bu nedenle hekim, müdahaleyi planlarken yalnızca hastanın menfaatini ön planda tutmalı, kişisel çıkar ya da dış etkenlerden etkilenmemelidir.

Sonuç olarak; hastanın yararının gözetilmesi, tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğu açısından vazgeçilmezdir. Hekim, her durumda “önce zarar verme” ilkesine bağlı kalmalı ve hastanın sağlığına hizmet etmeyen hiçbir müdahalede bulunmamalıdır.

5. Acil Durumlarda Rıza Şartının Aranmaması

Normal şartlarda her tıbbi müdahale için hastanın aydınlatılmış rızası gerekir. Ancak bazı özel durumlarda, bu kuralın istisnası vardır. Özellikle hayati tehlike içeren acil durumlarda, hekimin hastadan rıza almaksızın müdahalede bulunma hakkı ve hatta görevi vardır.

Örneğin trafik kazası sonucu bilinci kapalı bir hastanın acilen ameliyata alınması, kalp krizi geçiren bir kişinin derhal müdahaleye tabi tutulması bu kapsamdadır. Böyle bir durumda hekimin beklemesi, hastanın yaşamını kaybetmesine neden olabilir. Bu nedenle hukuk düzeni, acil hallerde rıza aranmaksızın yapılan müdahaleleri hukuka uygun kabul etmektedir.

Burada üstün değer, yaşam hakkıdır. Anayasa ve uluslararası insan hakları belgeleri, yaşam hakkını en temel hak olarak düzenlemiştir. Bu hak, rıza şartının önüne geçer. Ancak acil durum sona erdiğinde, hekimin hastayı veya yakınlarını bilgilendirmesi gerekir.

Bu istisna, hastanın menfaatini korumaya yöneliktir. Fakat acil durum olmadığı halde rıza almaksızın yapılan her müdahale, hukuka aykırıdır.

Sonuç olarak; acil hallerde rıza şartının aranmayacağı, ancak bunun istisnai bir durum olduğu unutulmamalıdır. Kural, her zaman hastanın bilgilendirilmiş onamıdır.

6. Sonuç

Tıbbi müdahale, kişinin yaşamı ve vücut bütünlüğü üzerinde doğrudan etki yarattığından, hukuka uygunluk şartları titizlikle korunmalıdır. Bu kapsamda;

  • Müdahalenin yetkili hekim tarafından yapılması,
  • Hastanın aydınlatılmış onamının alınması,
  • Tıbbi standartlara uygun hareket edilmesi,
  • Hastanın yararının gözetilmesi,
  • Acil durumlarda ise rıza şartının istisnaen aranmayacağı,

hukuka uygunluğun temel koşullarıdır.

Bu şartların ihlali, hastanın haklarını zedelediği gibi hekimi de hukuki ve cezai sorumlulukla karşı karşıya bırakır. Sağlık hizmetlerinde hem hastaların bilinçli olması hem de hekimlerin bu kurallara uyması, güvenli ve adil bir sağlık sisteminin temelini oluşturur

Yararlanılan Kaynaklar:

Hakan Hakeri, Tıp ve Sağlık Hukuku El Kitabı, 4. Baskı, Seçkin Yayıncılık, 2024.

Bu sitede paylaşılan çalışmalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.

Popular

Featured

Recent

Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması Sürecinde Toplu Görüşmelere Kadar Yaşanan Yasal Prosedür
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Mayıs 2019
YLSY Öğrenim Programı Kapsamında Yurtdışında Lisansüstü Öğrenim Gören Öğrencilerin Karşılaştığı Hukuki Sorunlar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
03 Mayıs 2019
İş Makinelerinin Mülkiyetinin Tespiti ve Tescili
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Mayıs 2019
Doktorların Kamu Hastanelerinde ve/veya Özel Hastanelerde Çalışma Halleri
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
09 Mayıs 2019
Kamulaştırma Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
11 Mayıs 2019
Trafik Kazaları Sonrasında Karşılaşılan Hukuki Süreç ve Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Mayıs 2019
Aldatan Eşin Sevgilisinin, Aldatılan Eşe Manevi Tazminat Ödemesi Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Mayıs 2019
Karşılıksız Çek Şikayetinde Başvuru Hakkı ve Şirket Yetkilisinin Belirtilmesi
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Mayıs 2019
Konkordato Halinde İşçi Alacaklarının Durumu
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
21 Mayıs 2019
Konkordato Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
24 Mayıs 2019
Tahkim Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
26 Mayıs 2019
Kişiler Hukukuna İlişkin Davalar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
29 Mayıs 2019
Kredi Kullanımında Hayat Sigortasının Yapılması Durumu, Vefat Eden Kişinin Kredi Borcuna İlişkin Mirasçıların Karşılaştığı Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Haziran 2019
Lex Mercatoria And Arbitration
Av. Fatmira MULAJ
03 Haziran 2019
Maçlarda Görev Alan Polis Memurlarının Harcırah Alacağı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Haziran 2019
Medeni Hukukun Tanımı ve Kapsamı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
08 Haziran 2019
Milletlerarası Tahkimde Ayrılabilirlik İlkesi
Av. Fatmira MULAJ
11 Haziran 2019
Miras Hukukunda Ortaklığın Giderilmesi Davası (Paylaşma Davası)
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Haziran 2019
Miras Hukukuna İlişkin Dava ve Talepler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Haziran 2019
Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Haziran 2019