İŞ HUKUKUNDA İBRANAME

04 Ağustos 2025
1. GENEL OLARAK
İbra sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 132. ve 420. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 132. maddesi genel nitelikte ibra sözleşmelerini düzenlerken, 420. maddesi ise işçinin işverenden olan alacaklarının ibrasına özgü özel hükümler içermekte olup bu yönüyle işçiyi koruyucu hükümler öngörmektedir.
İş hukuku bakımından ibra belgesi; ibraname, ibra senedi veya ibra yazısı gibi çeşitli şekillerde adlandırılan ve işçinin işverenden kaynaklanan tüm hak ve alacaklarını aldığını beyan ettiği yazılı bir irade açıklamasıdır. Bu belgeyle işçi, iş sözleşmesinden veya iş ilişkisinden doğan kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, prim, ikramiye gibi sair tüm işçilik alacakları bakımından işverenden herhangi bir talebi kalmadığını ifade etmektedir.
Türk Borçlar Kanunu, yalnızca 01.07.2012 tarihinden sonra yapılan ibra sözleşmelerine uygulanır. Bu tarihten önceki ibra sözleşmeleri ise Yargıtay içtihatları doğrultusunda değerlendirilmektedir.
2. İBRANAMENİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI
Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde ibra sözleşmesinin geçerlilik koşullarına ilişkin hüküm aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
“İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.”
Bu noktada önemle belirtilmelidir ki, TBK m. 420 yalnızca işçinin işverenden olan alacaklarına ilişkin bir düzenleme içermektedir. Buna karşılık, işverenin işçiden alacağı söz konusu olduğunda ise TBK m. 132’de yer alan genel hükümler uygulama alanı bulacaktır. Yani işverenin alacaklı olduğu hallerde TBK m. 420’ de sayılan geçerlilik koşulları aranmayacaktır.
a) İbranamenin Yazılı Olması
Türk Borçlar Kanunu’nun 420/2. maddesi uyarınca, işçi ile işveren arasında düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmalarına bağlıdır. Bu şekil şartına uyulmadan yapılan ibra sözleşmesi kesin hükümsüzdür.
İbra sözleşmesinin geçerli sayılabilmesi için işçinin imzasının da yer alması şarttır. Yargıtay’a göre, imza veya onaylı parmak izi bulunmayan ibranameler geçersiz olup, tanıkla ispatlanmaları da mümkün değildir.
İşçi alacaklarına ilişkin düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği için adi yazılı şekil yeterlidir; noter huzurunda yapılması zorunlu değildir. Ancak ileride doğabilecek uyuşmazlıkların önüne geçebilmek ve belgeye ispat kolaylığı kazandırmak adına ibra sözleşmesinin noterde düzenlenmesi yerinde olacaktır.
b) İbra Tarihi ile Fesih Arasında En Az Bir Ay Geçmiş Olması
Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi gereği, ibra sözleşmesinin geçerli olabilmesi için iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren en az bir ay geçmiş olması şarttır. Bu düzenleme, özellikle işverenin iş ilişkisinin devamı sırasında ya da fesihten hemen sonra işçiye baskı yaparak ibra belgesi imzalatmasının önüne geçmek açısından önem taşır. Belirtilen süre koşulunu taşımayan ibra sözleşmeleri ise kesin hükümsüzdür.
Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre, iş sözleşmesinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersiz sayılmaktadır. Ayrıca ibra belgesi tarih taşımıyorsa ya da içeriğinden fesih sonrasında düzenlendiği açıkça anlaşılamıyorsa, bu belge hukuken dikkate alınmaz.
c) Ödemenin Noksansız ve Banka Kanalı Aracılığıyla Yapılması
Türk Borçlar Kanunu m. 420’ye göre, ibra sözleşmesinin geçerliliği için yapılan ödemenin alacak miktarına göre eksiksiz olması ve mutlaka banka kanalıyla gerçekleştirilmesi gerekir. Bu şartları taşımayan ibra sözleşmeleri ise kesin olarak hükümsüzdür.
Aynı maddenin 3. fıkrasına göre ise, “Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu halde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.” denilmiştir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).
d) Alacağın Türü ve Miktarının Açıkça Belirtilmiş Olması
İbrada hangi alacak kalemlerinin ve bunlara ilişkin miktarların yer aldığı açıkça belirtilmelidir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez.
3. İBRA SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİĞİNİ ETKİLEYEN İRADE SAKATLIĞI HALLERİ
İbra sözleşmesinin düzenlenmesi sırasında taraflardan birinin esaslı bir hata yapması, hileye maruz kalması veya tehditle iradesinin sakatlanması durumunda, ortada geçerli bir ibra iradesi bulunmaz. Bu gibi durumlarda irade sakatlığına dayanarak iptal talebi bir yıl içinde ileri sürülmelidir. Ancak işe girişte imzalatılan ve matbu nitelik taşıyan ibranamelerde, iş ilişkisi devam ettiği sürece bu bir yıllık süre işlemeyecektir.
4. DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir.
Nitekim Yargıtay HG. Hukuk Genel Kurulu 05.12.2012 T. 2012/9-841 E. 2012/1077 K. sayılı kararında;
"…Dosya kapsamına göre; davacı işçinin 1994-Mayıs 2006 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde çalıştığı, davacının 13.06.2006 tarihli istifa dilekçesi bulunduğu, işçi tarafından imzalanan 13.06.2006 tarihli ibraname ve feragat başlıklı belgede iş akdinin 4857 sayılı Yasanın 17. ve 120. maddeleri uyarınca kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek haklı ve geçerli nedenle feshedildiğinin yazılı olduğu halde aynı tarihli ibraname başlıklı belgede iş akdinin 4857 sayılı Yasanın 25/11 maddesi uyarınca feshedildiği 13.06.2006 tarihine kadar işleyen yevmiyeler, hafta tatili, genel tatil yevmiyeleri, prim ve fazla mesai ücretinin ve hizmet akdindi ile sağlanan bütün hakları ile sosyal yardımları aldığının yazılı olduğu anlaşılmaktadır.
13.06.2006 tarihli ibranamede; ifade edilmektedir. Davalı işverenin savunmasında fazla çalışma ve resmi ve dini bayramlarda, ulusal tatillerde çalışmasının bulunmadığını bildirmesi, buna karşılık düzenlenen ibranamede ise fazla çalışma, resmi ve dini bayramlarda, ulusal tatil ücretlerinin ödendiğinin belirtilmesi nedeniyle ibraname ile savunma arasında bir çelişki meydana gelmiştir. Savunma ile çelişkili ibranameye değer izafe edilemez.” denilmiştir.
İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/4003 K.).
İbranamenin geçersiz olduğu iddiası, hakkı ortadan kaldıran bir savunma niteliğinde olduğundan, dava sürecinin her aşamasında öne sürülebilir.
Yararlanılan Kaynaklar:
AYDEMİR, Efrail/MEMİŞ, Yusuf/RUHİ, Ahmet Cemal/GÜLEÇ UÇAKHAN Sema: Hukuk Davaları, C.4, 1.Bası, Ankara, 2016.
SARIHAN, Banu Bilge: “Türk Borçlar Hukukunda Ve İş Hukukunda İbranın Hukuki Boyutu”, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.3, S.1, 2020, ss.99-119.