TIP HUKUKUNDA ZORUNLULUK HALİ

28 Temmuz 2025
Tıp hukuku, bireyin yaşam hakkı ile sağlık hakkının korunması çerçevesinde şekillenen ve hekimin mesleki faaliyetlerinin hukuki sınırlarını belirleyen bir disiplindir. Bu alanda en çok tartışılan konulardan biri, hekimin hukuka uygunluk nedenleri içinde yer alan “zorunluluk hali”dir. Zira kimi zaman hekim, kendisine yüklenen yasal yükümlülüklerle hastanın iradesi veya hukuki sınırlar arasında kalabilmektedir. Bu durumlarda zorunluluk hali, hekimin hem ceza hukuku hem de özel hukuk sorumluluğundan kurtulmasına imkân tanıyan önemli bir hukuka uygunluk sebebi olarak karşımıza çıkar.
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen zorunluluk hali, yalnızca ceza hukukunun değil, tıp hukukunun da temel yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Zira hekim, acil bir durumda hastanın rızası olmadan tedavi uygulayabilir veya mevcut hukuki engellere rağmen yaşamsal tehlikeyi bertaraf etmek için müdahalede bulunabilir. Burada esas olan, üstün bir hukuki değerin korunması amacıyla daha az önemli olanın feda edilmesidir.
Bu çalışmamızda öncelikle zorunluluk halinin ceza hukukundaki teorik temelleri incelenecek; ardından tıp hukuku açısından anlamı, kapsamı ve uygulamaları ele alınacaktır. Ayrıca, yargı kararları ve doktrindeki görüşler ışığında kavramın gelişimi ve güncel tartışmaları değerlendirilecektir.
1. ZORUNLULUK HALİNİN CEZA HUKUKUNDAKİ YERİ
TCK m.25/2’de zorunluluk hali şu şekilde düzenlenmiştir:
“Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş olan ve bilerek neden olmadığı ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak için, başka suretle korunma olanağı bulunmaması dolayısıyla işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Bu düzenlemeye göre zorunluluk hali, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedenidir. Fail, ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak amacıyla hukuka aykırı gibi görünen bir fiili işler, fakat bu durumda ceza verilmez. Çünkü üstün bir hukuki değer korunmuştur.
Zorunluluk halinin hukuki niteliği doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre zorunluluk hali, hukuka aykırılığı ortadan kaldırır; diğer görüşe göre ise failin kusurluluğunu ortadan kaldırır. Yargıtay kararlarında ve baskın doktrinde, zorunluluk halinin hukuka uygunluk nedeni olduğu kabul edilmektedir.
Tıp hukuku açısından bakıldığında, hekimin müdahalesi, normalde hukuka aykırı kabul edilebilecek bir eylemi (örneğin rıza olmaksızın cerrahi müdahale) hukuka uygun hale getirmektedir. Dolayısıyla zorunluluk hali, bu alanda hukuka uygunluk nedeni olarak işlev görmektedir.
Zorunluluk halinin uygulanabilmesi için üç temel unsurun varlığı aranır:
Ağır ve muhakkak bir tehlike: Tehlike, gerçekleşmesi kesin olan ve önemli bir zarara yol açabilecek nitelikte olmalıdır. Tıp pratiğinde bu, örneğin bir hastanın hayati tehlike altında bulunması anlamına gelir.
Başka çare bulunmaması: Tehlikenin ortadan kaldırılması için başka bir yolun bulunmaması gerekir. Hekimin, alternatif ve daha az müdahaleci bir yöntemi kullanma imkânı varsa bu yol tercih edilmelidir.
Ölçülülük: Kullanılan aracın, korunmak istenen hukuki değerle orantılı olması gerekir. Hekimin yaptığı müdahale, mevcut tehlikeyi bertaraf etmeye elverişli olmalı ve gereksiz riskler içermemelidir.
Zorunluluk hali, hukuk sisteminde değerler hiyerarşisini ortaya koyan bir kurumdur. Hukuk, daha az önemli bir değerin feda edilmesi pahasına daha üstün bir değerin korunmasına izin verir. Tıp hukukunda yaşam hakkı, bu değerler hiyerarşisinde en üst sıradadır. Anayasa’nın 17. maddesi yaşam hakkını güvence altına alırken, 56. maddesi sağlık hakkını düzenler. Hekimin acil durumda müdahalesi, bu iki hakkın kesiştiği noktada gerçekleşir. Yaşam hakkının üstünlüğü, hekimin zorunluluk hali kapsamında sorumluluktan kurtulmasını sağlamaktadır. Doktrinde bazı yazarlar, zorunluluk halini yalnızca ceza hukuku bağlamında değerlendirirken, bazıları özel hukuk ve idare hukuku boyutuna da dikkat çeker. Örneğin bir hekim, acil durumda yaptığı müdahaleden dolayı ceza sorumluluğundan kurtulabilir; fakat hastanın zarar görmesi halinde tazminat sorumluluğu gündeme gelebilir.
2. TIP HUKUKU AÇISINDAN ZORUNLULUK HALİ
Hekimlik, etik sorumlulukları ve mesleki standartları olan bir meslektir. Hekimin önceliği, hastanın yaşamını ve sağlığını korumaktır. Bu bağlamda zorunluluk hali, hekimin en sık başvurduğu hukuka uygunluk nedenlerinden biridir.
Hasta rızası, tıbbi müdahalelerin hukuka uygunluğu için temel şarttır. Ancak acil durumlarda, rıza alınması mümkün olmadığında, hekimin müdahalesi zorunluluk hali çerçevesinde hukuka uygun kabul edilir. Örneğin, trafik kazasında bilinci kapalı bir hastaya yapılan cerrahi müdahale, rıza olmamasına rağmen hukuka uygundur.
Zorunluluk halinin değerlendirilmesinde subjektif değil, objektif ölçütler esas alınır. Yani hekimin kişisel kanaatinden ziyade, aynı durumda bulunan makul bir hekimin ne yapacağı önemlidir.
2.1. Hekimin Müdahale Yükümlülüğü ve Zorunluluk Hali
Tıp mesleği, doğası gereği insan yaşamının korunmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle hekimlere yalnızca meslekî değil aynı zamanda hukuki yükümlülükler de yüklenmiştir. Özellikle acil durumlarda hekim, hastaya müdahale etme zorunluluğu altındadır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmediği hallerde hem cezai hem de hukuki sorumluluk doğabilir. Bununla birlikte, kimi zaman hekimin karşısına öngörülmeyen durumlar çıkar ve mevcut şartlar altında yapılması gereken müdahale, hukuken sınırları zorlayan bir nitelik taşır. İşte bu noktada, “zorunluluk hali” kavramı devreye girer.
Hekimin müdahale yükümlülüğünün hukuki dayanaklarını aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz;
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, hem yaşam hakkını (m.17) hem de sağlık hakkını (m.56) güvence altına alır. Bu hükümler, hekimin müdahale yükümlülüğünün temel dayanaklarıdır. Özellikle yaşam hakkı, devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri çerçevesinde sağlık personeline sorumluluk yüklemektedir.
- Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 1. maddesinde, hekimlerin “insan yaşamını ve sağlığını koruma” görevleri vurgulanmaktadır. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Hekimlik Meslek Etiği Kuralları da, hekimin acil durumda hastaya yardım etme yükümlülüğünü açıkça düzenlemektedir.
- Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 11. maddesi, acil durumlarda hastanın rızası aranmaksızın tıbbi müdahale yapılabileceğini belirtir. Bu düzenleme, zorunluluk hali ile paralel olup, hekime müdahale yükümlülüğü getirir.
- Türk Ceza Kanunu’nun 83. maddesinde düzenlenen “yardım yükümlülüğünün yerine getirilmemesi” suçu, hekimin acil durumda müdahale etmemesi halinde doğabilecek cezai sorumluluğu ortaya koyar. Öte yandan Borçlar Kanunu hükümleri gereğince de hekimin mesleki standartlara aykırı davranması halinde tazminat sorumluluğu söz konusu olabilir.
2.2. Acil Durumlarda Hekimin Müdahale Yükümlülüğü
Acil durum, tıbbi açıdan hastanın yaşamını veya organ bütünlüğünü tehdit eden, derhal müdahale edilmediğinde geri dönüşü olmayan zararlara yol açabilecek haller olarak tanımlanır. Hukuki açıdan ise acil durum, hekimin zorunluluk hali çerçevesinde müdahale yükümlülüğünün doğduğu anı ifade eder.
Hekim, acil bir durumda müdahale etmezse:
- Ceza hukuku yönünden: Yardım yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçundan cezalandırılabilir.
- Hukukî yönünden: Hastanın ölümü veya sakatlığı halinde tazminat sorumluluğu doğar.
- Meslekî yönünden: Disiplin yaptırımları ile karşılaşabilir.
Zorunluluk hali, hekimin acil durumda yaptığı müdahaleyi hukuka uygun hale getirir. Normal koşullarda rıza olmadan yapılan bir ameliyat hukuka aykırıdır; ancak acil durumda zorunluluk hali devreye girdiğinden dolayı hukuka uygunluk söz konusu olur.
2.3. Müdahale Yükümlülüğü ve Zorunluluk Halinin Çatıştığı Durumlar
- Özellikle büyük şehirlerdeki acil servislerde hasta yoğunluğu, hekimin aynı anda birden fazla kişiye müdahale etmesini imkânsız kılar. Hekim, önceliği belirlerken zorunluluk haline dayanır: en ağır ve muhakkak tehlike altındaki hastaya öncelik verilir.
- Hastanede gerekli cihaz veya uzman bulunmaması durumunda hekimin yapabileceği müdahale sınırlı kalır. Böyle hallerde hekimin zorunluluk hali içinde davrandığı kabul edilir.
- Bilinci kapalı bir hastada rıza alınması mümkün değildir. Bu durumda hekim, zorunluluk haline dayanarak müdahalede bulunur. Burada rıza eksikliği, hekimin sorumluluğunu doğurmaz.
- Bulaşıcı hastalık riski taşıyan bir durumda hekimin kendi yaşamını tehlikeye atmadan müdahale etme sınırı tartışmalıdır. Burada hekimin yaşam hakkı ile hastanın yaşam hakkı çatışır. Doktrinde genel eğilim, hekimin makul sınırlar çerçevesinde müdahale yükümlülüğünün bulunduğu yönündedir.
Hekimin müdahale yükümlülüğü hem anayasal hem de ceza ve özel hukuk düzenlemeleriyle güvence altına alınmış bir sorumluluktur. Bu yükümlülük, tıp mesleğinin etik ve deontolojik temelleriyle de desteklenmektedir. Ancak uygulamada acil servis yoğunluğu, ekipman eksikliği, rıza sorunları gibi faktörler, hekimin yükümlülüğünü yerine getirmesini zorlaştırabilir. İşte bu noktalarda zorunluluk hali devreye girer ve hekimin hukuka uygun şekilde hareket etmesini sağlar.
Sonuç olarak, zorunluluk hali, hekimin müdahale yükümlülüğü ile çatışan durumlarda en önemli hukuki güvenceyi oluşturmaktadır. Yargı kararları ve doktrindeki görüşler de bu yönde gelişmekte, hekimin yaşamı koruma görevini ön plana çıkarmaktadır.
2.4. Hasta Hakları, Rıza ve Zorunluluk Hali
Tıp hukukunda hasta hakları kavramı, modern sağlık hukukunun temel taşlarından birini oluşturmaktadır. Hasta, tedaviye ilişkin kararlarda söz sahibi olan özerk bir bireydir ve bu özerkliğin en önemli tezahürü rıza hakkıdır. Hukukumuzda rıza, tıbbi müdahalenin hukuka uygun olabilmesi için aranan en önemli koşuldur. Ancak acil durumlarda, yani hastanın bilinci kapalı veya rıza vermesi mümkün değilse, hekim rızaya rağmen müdahalede bulunmak zorundadır. İşte bu noktada devreye giren kurum, zorunluluk halidir.
Anayasa’nın 17. maddesi yaşam hakkını, 56. maddesi ise sağlık hakkını güvence altına alır. Ayrıca, 20. maddede düzenlenen özel hayatın gizliliği ilkesi, hastanın kişisel bütünlüğü üzerinde tasarruf hakkını içerir. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, hastanın tedaviye katılımı ve müdahaleye rıza gösterme hakkı anayasal güvence altındadır.
1998 tarihli Hasta Hakları Yönetmeliği, rıza ve bilgilendirme konularına geniş yer ayırmıştır. Yönetmeliğin 15. maddesi, “rıza olmaksızın tıbbi müdahale yapılamayacağı” kuralını düzenler. Ancak 24. maddede, acil hallerde rızanın aranmayacağı belirtilmiştir.
Biyotıp Sözleşmesi (Oviedo Sözleşmesi): Türkiye’nin de taraf olduğu bu sözleşme, tıbbi müdahalenin rıza şartına bağlandığını açıkça ifade eder.
AİHS ve AİHM içtihatları: Yaşam hakkı ve özel hayatın korunması kapsamında, hastanın rıza hakkı vurgulanmaktadır.
a. Rıza Kavramı ve Önemi
Rıza, kişinin kendi bedeni üzerinde yapılacak tıbbi müdahaleye bilgilendirilmiş şekilde onay vermesidir. Hukuka uygunluk nedeni olarak rıza, hekimin cezai ve hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırır.
Rızanın unsurları şu şekildedir:
- Bilgilendirme: Hekim, hastayı yapılacak müdahalenin amacı, riskleri, alternatifleri konusunda aydınlatmalıdır.
- Gönüllülük: Rıza, baskı ve zorlama olmadan verilmelidir.
- Ehliyet: Hasta, rıza verecek yaşta ve ayırt etme gücüne sahip olmalıdır.
Rızanın aranmadığı halleri ise şu şekilde ifade edebiliriz:
- Acil durumlar: Hastanın hayatını kurtarmak için derhal müdahale gerekiyorsa rıza aranmaz.
- Hastanın bilincinin kapalı olması: Bilgilendirme ve rıza alma imkânı yoktur.
- Zorunlu aşı ve toplum sağlığı önlemleri: Kamu yararı gereği rıza olmaksızın müdahale yapılabilir.
b. Zorunluluk Hali ve Rıza İlişkisi
Zorunluluk hali, hekimin rıza olmaksızın yaptığı müdahaleyi hukuka uygun hale getirir. Normalde rıza olmadan yapılan müdahale, Türk Ceza Kanunu’na göre “kasten yaralama” suçunu oluşturabilir. Ancak zorunluluk hali devreye girdiğinde, bu fiil hukuka uygun hale gelir.
Acil serviste bilinci kapalı bir hastaya yapılan müdahaleler, tipik bir zorunluluk hali örneğidir. Örneğin, kalp krizi geçiren ve bilinci kapalı bir hastaya uygulanan CPR (kalp masajı), rıza olmamasına rağmen hukuka uygundur.
Çocuk veya ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerde rıza, veli veya vasi tarafından verilir. Ancak acil durumda velinin rızası alınmasa bile zorunluluk hali çerçevesinde müdahale yapılabilir.
3. ZORUNLULUK HALİNİN HUKUKİ SONUÇLARI
Zorunluluk hali, ceza hukuku sisteminde yalnızca teorik bir kavram değil, aynı zamanda tıp hukuku uygulamalarında hekimin hukuki sorumluluğunu doğrudan etkileyen hayati bir kurumdur. Türk Ceza Kanunu’nun 25/2. maddesinde düzenlenen bu kurum, hekimin acil ve beklenmedik durumlarda hastaya rıza olmaksızın müdahale etmesini hukuka uygun hale getirir. Ancak zorunluluk halinin hukuki sonuçları yalnızca ceza sorumluluğu ile sınırlı değildir; özel hukuk (tazminat sorumluluğu), idare hukuku (disiplin ve kamu sorumluluğu) ve mesleki etik açısından da etkileri vardır.
Zorunluluk hali, tıp hukuku açısından çok boyutlu sonuçlar doğuran bir kurumdur. Ceza hukuku açısından hekimin sorumluluğunu ortadan kaldırırken, özel hukuk boyutunda tazminat sorumluluğunu azaltabilir veya kaldırabilir. İdare hukuku yönünden ise kamu görevlisi hekimler için disiplin sorumluluğunu ortadan kaldırır. Etik açıdan ise hekimin yaşam hakkını her şeyin üstünde tutması gerektiği ilkesini güçlendirir.
3.1. Ceza Hukuku Açısından Zorunluluk Halinin Sonuçları
Zorunluluk hali, ceza hukuku bakımından hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir. Bu nedenle hekimin yaptığı müdahale, suç teşkil etmez. Örneğin, bilinci kapalı bir hastaya yapılan cerrahi müdahale, teorik olarak “kasten yaralama” suçunu oluşturabilir; ancak zorunluluk hali devreye girdiği için hekime ceza verilmez.
Ceza hukuku açısından en önemli kriter, hekimin yaptığı müdahalenin ölçülülük ilkesine uygun olmasıdır. Eğer hekim, mevcut tehlikeyi bertaraf etmek için gerekli olandan daha ağır bir müdahalede bulunursa zorunluluk hali savunması kabul edilmeyebilir.
3.2. Özel Hukuk (Tazminat) Açısından Zorunluluk Halinin Sonuçları
Türk Borçlar Kanunu’na göre, hekimin mesleki standartlara aykırı davranışı halinde tazminat sorumluluğu doğar. Ancak zorunluluk hali, hekimin sorumluluğunu azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir.
Eğer zarar, hekimin tüm dikkatine rağmen önlenemeyecek nitelikteyse hekimin tazminat sorumluluğu doğmaz. Örneğin, ağır travma geçiren bir hastada yapılan acil müdahale sonucu uzuv kaybı meydana gelmişse, bu zorunluluk hali kapsamında değerlendirilir ve hekimin tazminat sorumluluğu ortadan kalkar.
3.3. Etik ve Mesleki Boyut
Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları, hekimin yaşamı her şeyin üstünde tutmasını öngörmektedir. Bu bağlamda zorunluluk hali, hekim için yalnızca hukuki değil aynı zamanda etik bir yükümlülük doğurur.
Deontoloji, hekimin rıza olmaksızın da olsa acil durumda müdahale etmesini bir mesleki görev olarak görür. Burada etik sorumluluk ile hukuki zorunluluk örtüşmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Hakan Hakeri, Tıp ve Sağlık Hukuku El Kitabı 4. Baskı, 2024.
Türk Tabipler Birliği Meslek Etiği Kuralları