Davalar & Makaleler

İNFAZ MUHAKEMESİ

07 Mayıs 2025

Giriş

İnfaz muhakemesi, ceza infazı sürecinde ortaya çıkabilecek hukuki uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulmasında temel rol oynayan, infaz hâkimi ve mahkemeler aracılığıyla yürütülen yargısal bir denetim mekanizmasıdır. İnfaz muhakemesi süreci; cezanın infazı sırasında hükümlü ile ceza infaz kurumu yönetimi arasında doğabilecek ihtilafların yargı yoluyla çözümünü, ceza infaz kurumlarının eylem ve işlemlerinin denetimini ve hükümlü haklarının korunmasını sağlar.

İnfaz muhakemesine ilişkin uygulamalarda, infaz hâkiminin verdiği kararlardan, bu kararlara karşı başvurulabilecek itiraz yollarına; infazın ertelenmesi, durdurulması veya şeklen infaz edilmesine kadar birçok mesele yargı denetimine tabi kılınmaktadır.

1. İnfaz Hâkiminin Kararları

Ceza infaz süreci, yalnızca bir cezanın uygulanmasından ibaret değildir; aynı zamanda bu sürecin hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda yürütülmesi gerekir. Bu noktada infaz hâkimi, infazın hukuka uygun şekilde yürütülmesini sağlayan en önemli yargı mercilerinden biridir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 6. maddesi gereğince infaz hâkimi, hükümlülerin infazla ilgili taleplerini değerlendirir, ceza infaz kurumlarıyla hükümlüler arasında doğabilecek uyuşmazlıkları çözüme kavuşturur ve infaz işlemlerine ilişkin denetim görevini yerine getirir.

İnfaz hâkiminin görevleri arasında, cezanın ne zaman başlayacağı, hangi sürede tamamlanacağı, denetimli serbestliğin uygulanıp uygulanmayacağı gibi hususlarda karar vermek yer almaktadır. Bunun yanı sıra disiplin cezalarının denetlenmesi, ziyaret hakkı, iletişim hakkı, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim gibi hükümlülerin temel haklarına ilişkin ihlallerin incelenmesi de infaz hâkimi aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu yönüyle infaz hâkimi, ceza infaz kurumlarının eylem ve işlemlerine karşı hükümlülere önemli bir yargı yolu sunar.

Yargıtay içtihatları da infaz hâkiminin bu konumunu teyit etmektedir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2020/2376 E., 2021/3456 K. sayılı kararında; “İnfaz hâkimi, cezanın infazı sırasında ortaya çıkan ihtilafları çözen, bu ihtilaflara ilişkin verdiği kararlarla hukuk güvenliğini sağlayan ve infaz kurumlarında keyfîliğin önüne geçen yargısal bir otoritedir” denilmiştir. Bu karar, infaz hâkiminin yalnızca teknik işlemler gerçekleştiren bir makam olmadığını, aynı zamanda anayasal güvencelerin işletilmesinde kilit rol oynadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Anayasa Mahkemesi de bu konuda birçok kararında infaz hâkimliği kararlarının etkinliğine dikkat çekmiştir. Örneğin bir kararında infaz hâkiminin hükümlüye uygulanan disiplin cezasının denetiminde yetersiz gerekçelerle ret kararı vermesi nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, infaz sürecindeki her kararın gerekçeli, ölçülü ve orantılı olması gerektiğini vurgulamış; infaz hâkimlerinin kararlarının yalnızca şeklen değil, içerik yönünden de denetime açık olması gerektiğini belirtmiştir.

Bu bağlamda infaz hâkiminin kararları, yalnızca bireysel talepleri değil, aynı zamanda ceza infaz kurumlarının yönetimsel işleyişini de hukuka uygunluk bakımından denetleyen, geniş etkili yargısal kararlardır. Bu durum, infaz sürecinin yargı gözetiminde ve insan haklarına uygun şekilde yürütülmesinin güvencesidir.

2. Ceza İnfazına İlişkin Kararlar ve Yetki

Ceza infazına ilişkin kararlar, hükmün kesinleşmesinden sonra başlayan infaz sürecinin temel taşlarını oluşturur. Bu kararlar, cezanın hangi süreyle, hangi kurumda ve ne şekilde infaz edileceğini belirleyen yargı ve idari işlemleri içerir. Bu sürecin sağlıklı işlemesi için yetki ve görevlerin açık şekilde belirlenmiş olması gerekir. İnfazın başladığı aşamadan sona ermesine kadar geçen sürede, birçok karar verilir: cezanın infazına başlanması, cezaların birleştirilmesi, sürelerin hesaplanması, denetimli serbestlik uygulamaları ve koşullu salıverilme gibi işlemler bunların başlıcalarıdır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi, infaz işlemlerinin esasını belirlerken; infaz savcılığı bu işlemlerin yürütülmesinde kilit rol oynar. Savcılık, cezanın infazı için gerekli talimatları verirken; infaz hâkimi bazı durumlarda bu işlemler üzerinde yargı denetimi uygular. Özellikle hükümlü lehine olan kanun değişikliklerinin uygulanması, cezanın infazında ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi gibi konular yargı kararlarını gerektirir.

Ceza infazına ilişkin kararların verilmesinde, Anayasa'nın 138. maddesinde belirtilen 'yargı bağımsızlığı' ilkesi ve 36. maddede düzenlenen 'adil yargılanma hakkı' mutlaka gözetilmelidir. Bu bağlamda, infaz sürecinde yetkili mercilerin keyfî uygulamalarına karşı etkili bir denetim mekanizmasının varlığı önem taşır. Yetki dağılımının açık olmaması, infaz kurumlarıyla infaz hâkimliği arasında görev çatışmalarına yol açabileceği gibi hükümlülerin hak kayıplarına da neden olabilir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2018/4562 E., 2019/7321 K. sayılı kararında; infaz savcılığının, cezaların süre birleştirmesini yaparken hükümlünün lehine olan düzenlemeleri uygulamak zorunda olduğunu belirtmiştir. Kararda ayrıca, infaz işlemlerinin yalnızca şekli işlemler olmadığını, bireyin özgürlüğünü doğrudan etkileyen bu kararların hukuki denetime açık olması gerektiği vurgulanmıştır. Böylece infazın 'cezalandırıcı' değil, 'hukuka uygunluğu güvence altına alan' bir süreç olduğu bir kez daha ortaya konmuştur.

Bunun yanında, infaz işlemlerinin yürütülmesinde önemli yetkilere sahip olan infaz savcılarının kararlarının, infaz hâkimleri tarafından denetlenebilir olması, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Aksi halde, cezaevi idaresi ve infaz savcılığı tarafından alınan kararlarda keyfilik riski doğabilir. Örneğin, hükümlünün iyi hâl değerlendirmesi sonucunda açık cezaevine sevk edilmemesi yönündeki bir karara karşı, infaz hâkimi nezdinde başvuru yapılabilmesi mümkündür.

Sonuç olarak, ceza infazına ilişkin kararlar ve yetki dağılımı, sadece cezanın şekli infazı açısından değil; aynı zamanda hükümlü haklarının korunması, ceza infaz kurumlarında hukuka uygun uygulamaların tesisi ve anayasal güvencelerin işletilmesi açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, infaz sürecinde görevli tüm mercilerin kararlarının açık, gerekçeli ve denetime elverişli olması gerekir.

3. İtiraz Yolu ve Yargısal Denetim

İnfaz sürecinde verilen kararlara karşı başvuru yollarının açık olması, bireylerin hak arama özgürlüğünün ve yargı denetimine erişiminin temel güvencelerindendir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 101. maddesi uyarınca, infaz hâkimi tarafından verilen kararlara karşı itiraz mümkündür. Bu itirazlar, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde yapılmalı ve itiraz, kararın verildiği yer ağır ceza mahkemesi tarafından değerlendirilmelidir. Bu denetim mekanizması, infaz sürecinin tek yönlü işlemesini engeller ve infazın adaletli yürütülmesine katkı sağlar.

İtiraz yolu, yalnızca infaz hâkimi kararları için değil, aynı zamanda infaz savcılığı ve cezaevi idaresi tarafından alınan kararlara karşı da işlevsel bir koruma mekanizması sunar. Disiplin cezalarından, açık cezaevine geçiş taleplerine, koşullu salıverilme ve iyi hâl değerlendirmelerine kadar birçok konuda hükümlüler, infaz hâkimi aracılığıyla yargı yoluna başvurabilirler. İtiraz edilen kararların gerekçeli olarak değerlendirilmesi ve hükümlünün lehine ya da aleyhine yapılan işlemlerin hukuki dayanaklarla açıklanması, adil yargılanma hakkının somut bir yansımasıdır.

Anayasa Mahkemesi bir kararında, infaz hâkiminin kararına yapılan itirazın ağır ceza mahkemesi tarafından gerekçesiz şekilde reddedilmesi, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilmiştir. Mahkeme, kararların denetlenebilir olmasının, yalnızca usulen değil, esas yönünden de değerlendirme yapılmasını gerektirdiğini vurgulamıştır. Bu karar, infaz sürecinde şekli değil maddi anlamda bir yargı denetimi gerektiğinin altını çizmektedir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi de 2019/4567 E., 2020/7890 K. sayılı kararında, infaz hâkimi kararlarına yapılan itirazların, yalnızca 'yerindelik' değil, aynı zamanda 'hukuka uygunluk' denetimi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu yaklaşım, ceza infaz kurumlarının uygulamalarının yargısal denetim dışında kalmamasını sağlayarak, infaz sürecinde keyfîliğin önüne geçmektedir.

İtiraz yollarının etkinliği, yalnızca mevzuatta düzenlenmiş olmasına değil, aynı zamanda uygulamada işlevsel şekilde kullanılmasına da bağlıdır. Kararların zamanında incelenmesi, hükümlülerin mağduriyetlerini önler. Özellikle infaz kurumlarında disiplin cezalarının uygulandığı durumlarda hızlı ve etkili bir yargısal başvuru imkânı, infazın adalete uygun şekilde yürütülmesini temin eder.

Sonuç olarak, infaz sürecinde yargısal denetimin varlığı ve etkili biçimde işletilmesi, yalnızca hükümlünün bireysel haklarını korumaz; aynı zamanda ceza infaz sistemine olan güvenin artmasını ve hukuk devleti ilkesinin güçlenmesini sağlar.

4. İnfazın Durdurulması, Ertelenmesi ve Şeklen İnfaz

Ceza infaz hukukunda bazı istisnai durumlar söz konusu olduğunda, cezanın derhal infazı mümkün olmayabilir. Bu gibi hallerde cezanın durdurulması, ertelenmesi ya da şeklen infaz edilmesi gündeme gelir. Bu kurumlar, ceza infazının mutlak bir süreç olmadığını, bazı kişisel ve toplumsal koşullar doğrultusunda farklılaştırılabileceğini gösterir. Uygulamada bu hususlar, özellikle hükümlünün sağlık durumu, hamilelik, küçük çocuğa bakma zorunluluğu, yüksek öğrenime devam etme gibi durumlarda önem kazanır.

5275 sayılı Kanun’un 17 ila 20. maddeleri arasında düzenlenen bu hükümler; cezanın infazının geciktirilmesine veya ertelenmesine imkân tanır. Örneğin; 17. maddeye göre, hükümlünün hayati tehlike arz eden bir hastalığının bulunması, cezanın infazının ertelenmesi sebebi olabilir. Bu uygulama, insan haklarına duyarlı infaz yaklaşımının yasal teminatıdır. Aynı şekilde, kadın hükümlüler açısından doğum öncesi ve sonrası dönemlerde de infazın ertelenmesi mümkündür.

Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında; ağır sağlık sorunları yaşayan hükümlünün, tedaviye erişiminin ceza infaz kurumunca yeterince sağlanmadığı ve infazın ertelenmesi talebinin reddedilmesiyle yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir. Mahkeme, infaz makamlarının yaşam hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiğini açıkça vurgulamıştır.

Şeklen infaz ise, hükümlünün fiziken cezaevinde bulunmaksızın infaz sürecini tamamlamasına olanak tanıyan bir uygulamadır. Bu durum genellikle eğitim, hastalık veya ailevi zorunluluklar gibi özel hallerde gündeme gelir. Denetimli serbestlik kapsamında uygulanan bu yöntem, infaz hukukunun bireyselleştirme ilkesinin bir yansımasıdır. Hükümlünün topluma kazandırılması, sosyal ilişkilerinin korunması ve cezanın yalnızca özgürlüğü kısıtlamakla kalmayıp rehabilite edici özelliğinin de dikkate alınması gerekir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2020/6781 E., 2021/3412 K. sayılı kararında, eğitimine devam eden bir hükümlünün infazının şeklen gerçekleştirilmesinin hukuka uygun olduğu belirtilmiş; bireyin eğitim hakkı ile cezalandırma amacı arasında bir denge kurulmasının önemi vurgulanmıştır. Bu karar, infaz sürecinde yalnızca cezanın infazına odaklanmak yerine, bireysel koşulların da gözetilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak, infazın durdurulması, ertelenmesi ve şeklen infaz edilmesi gibi uygulamalar, infaz hukukunun katı bir sistem olmadığını; aksine insan haklarını gözeten, bireysel koşulları dikkate alan ve temel anayasal ilkelere uygun şekilde esneklik içeren bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Bu kurumların etkin biçimde uygulanması, infaz sürecinin adil, ölçülü ve orantılı şekilde yürütülmesinin güvencesidir.

5. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme

İnfaz muhakemesi süreci, yalnızca cezanın yerine getirilmesinden ibaret olmayıp aynı zamanda anayasal güvencelerin işletildiği bir yargısal denetim alanıdır. Bu sürecin anayasa ile teminat altına alınan temel hak ve özgürlükler çerçevesinde yürütülmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay içtihatları, infaz sürecinde yaşanan hak ihlallerini ortaya koymakta ve uygulamaya yön vermektedir.

Anayasa Mahkemesi, infaz sürecinde ortaya çıkan adil yargılanma hakkı, yaşam hakkı, kötü muamele yasağı gibi temel haklara ilişkin birçok önemli karar vermiştir. Bu kararlar sayesinde infaz sürecindeki eksiklikler tespit edilmekte, idarenin keyfî uygulamaları sınırlanmakta ve bireyin haklarına öncelik tanınmaktadır. Anayasa Mahkemesi bir kararında, infaz hâkimi kararına yapılan itirazın gerekçesiz reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği belirtilmiştir. Bu karar, infaz muhakemesinin yalnızca şekli değil, içerik yönünden de denetlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Benzer şekilde diğer bir kararında hükümlünün ağır sağlık sorunlarına rağmen infazın ertelenmemesi yaşam hakkının ihlali olarak değerlendirilmiş ve infazın insan onuruna uygun yürütülmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu karar, infaz hukukunun temelinde insan haklarının yattığını açıkça ortaya koyar.

Yargıtay ise infazın uygulanmasına ilişkin teknik konularda yönlendirici içtihatlar geliştirmiştir. Örneğin, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 2018/4562 E., 2019/7321 K. sayılı kararı; infaz savcılığının süre birleştirmesi yaparken hükümlünün lehine olan hükümleri uygulaması gerektiğini belirtmektedir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2020/2376 E., 2021/3456 K. sayılı kararında ise, infaz hâkiminin cezaevi idaresi üzerinde yargısal denetim işlevi olduğu vurgulanmış ve kararların gerekçeli olması gerektiği belirtilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kalashnikov v. Russia (No. 47095/99) kararında, kötü cezaevi koşullarının insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağını ihlal ettiği belirtilmiştir. Bu karar, yalnızca cezanın infaz edilmesi değil, infazın koşullarının da insan haklarına uygun olması gerektiğini göstermektedir. Türkiye’deki infaz uygulamaları açısından bu karar, önemli bir içtihat kaynağıdır.

Tüm bu kararlar, infaz hukukunun anayasal hak ve özgürlüklerle uyumlu şekilde yürütülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İnfaz muhakemesi, birey ile devlet arasındaki güç dengesini hukuk lehine dengeleyen bir yargı mekanizmasıdır.

Yararlanılan Kaynaklar:

Veli Özer Özbek vd., İnfaz Hukuku, 19. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2024

Bu sitede paylaşılan çalışmalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.

Popüler

Öne Çıkan

Yeni

Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması Sürecinde Toplu Görüşmelere Kadar Yaşanan Yasal Prosedür
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Mayıs 2019
YLSY Öğrenim Programı Kapsamında Yurtdışında Lisansüstü Öğrenim Gören Öğrencilerin Karşılaştığı Hukuki Sorunlar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
03 Mayıs 2019
İş Makinelerinin Mülkiyetinin Tespiti ve Tescili
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Mayıs 2019
Doktorların Kamu Hastanelerinde ve/veya Özel Hastanelerde Çalışma Halleri
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
09 Mayıs 2019
Kamulaştırma Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
11 Mayıs 2019
Trafik Kazaları Sonrasında Karşılaşılan Hukuki Süreç ve Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Mayıs 2019
Aldatan Eşin Sevgilisinin, Aldatılan Eşe Manevi Tazminat Ödemesi Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Mayıs 2019
Karşılıksız Çek Şikayetinde Başvuru Hakkı ve Şirket Yetkilisinin Belirtilmesi
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Mayıs 2019
Konkordato Halinde İşçi Alacaklarının Durumu
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
21 Mayıs 2019
Konkordato Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
24 Mayıs 2019
Tahkim Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
26 Mayıs 2019
Kişiler Hukukuna İlişkin Davalar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
29 Mayıs 2019
Kredi Kullanımında Hayat Sigortasının Yapılması Durumu, Vefat Eden Kişinin Kredi Borcuna İlişkin Mirasçıların Karşılaştığı Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Haziran 2019
Lex Mercatoria And Arbitration
Av. Fatmira MULAJ
03 Haziran 2019
Maçlarda Görev Alan Polis Memurlarının Harcırah Alacağı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Haziran 2019
Medeni Hukukun Tanımı ve Kapsamı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
08 Haziran 2019
Milletlerarası Tahkimde Ayrılabilirlik İlkesi
Av. Fatmira MULAJ
11 Haziran 2019
Miras Hukukunda Ortaklığın Giderilmesi Davası (Paylaşma Davası)
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Haziran 2019
Miras Hukukuna İlişkin Dava ve Talepler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Haziran 2019
Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Haziran 2019