MİRASIN REDDİ KAVRAMI, AMACI VE MİRASIN REDDİ HAKKININ KULLANIMINDA SÜRELER

11 Ocak 2020
A) MİRASIN REDDİ KAVRAMI (Mirasın Gerçek Reddi / Mirasın Hükmen Reddi) ve AMACI
Türk Miras Hukukunda benimsenen külli halefiyet ilkesi gereğince tereke doğrudan doğruya, aktif ve pasifiyle yasal ve atanmış mirasçılara geçmektedir. Söz konusu terekenin mirasçıların malvarlığına geçişi, mirasçıların iradeleri dışında gerçekleşmektedir. Külli halefiyet ilkesinin sonucu olarak mirasbırakanın hakları ve borçları kanunen ve derhal mirasçılara geçmekte ve mirasçılar borçlardan sadece tereke ile değil, ayrıca kendi malvarlıklarıyla da sorumlu olmaktadır.
Bu durumu dikkate alan kanun koyucu, külli halefiyet ilkesinin sonuçlarının sınırlandırılması ve mirasçıları mirasbırakanın borçlarına ilişkin sorumluluğundan kurtarmak amacıyla, 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nda mirasın reddini düzenlemiştir.
Kanunda “Ret hakkı” kenar başlığı altındaki m.605’te “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” denilmektedir.
Bu düzenlemeye göre;
- ya birinci fıkra kapsamında mirasçıların bu yöndeki irade açıklamasından kaynaklanan gerçek ret,
- ya da ikinci fıkra gereği kanunun bu konuda öngördüğü karineden kaynaklanan hükmen ret,
söz konusu olacaktır.
Bu hüküm doğrultusunda yasal ve atanmış mirasçılar kendilerine geçmiş olan mirası reddetmek üzere irade açıklamasında bulunabileceklerdir. Ayrıca külli halef sayılmayan vasiyet alacaklılarının da TMK.m.616 gereği mirası reddetmeleri mümkündür.
Mirasçının birden fazla hukuki sebepten kaynaklanan mirasçılık sıfatı, örneğin hem mirasbırakanın altsoyu olarak yasal mirasçısı hem mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufu doğrultusunda atanmış mirasçılığı söz konusu ise, mirasçının isterse hepsini reddetmesi de mümkündür. Mirasçıların her biri bağımsızca ret hakkı kullanılabileceği gibi, topluca ret de söz konusu olabilecektir.
Mirasın hükmen reddinin düzenlendiği TMK.m.605/II’ye göre ise, mirasbırakanın ödemeden aczinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması şartları dahilinde mirasın ret edilmiş sayıldığı yönünde bir karine söz konusudur. Mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli olması ifadesinden, bu durumun tam olarak belirli olması, bu kapsamda mirasçıların ve mirasbırakanın sosyal ve ekonomik çevresince bilinmesi gerektiği öngörülmektedir. Mirasbırakan ödemeden aczi ifadesinden ise, ödemeden aczin birtakım resmi belge ve durumlarla tespit edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Mirasın reddi ancak mirasbırakanın ölümünden sonra mümkündür. Bu nedenle bir mirasçı mirasbırakanın sağlığında mirasçılık sıfatını kazanmak istemiyorsa mirasbırakan ile bir mirastan feragat sözleşmesi yapması gerekecektir.
Mirasçıların mirasbırakanın ölüm ile kendilerine geçen mirası reddetmesi mümkün olduğundan, Kanunda belirtilen mirası ret süreleri boyunca burada bir mirasın geçici kazanılması durumu ve geçici bir mirasçılık sıfatı söz konusudur.
Mirasın kesin olarak kazanılması ret süresi içerisinde mirası reddedilmemesi bozucu şartına bağlanmıştır. Mirası ret etmek isteyen mirasçının redde ilişkin tek taraflı irade açıklaması mirasbırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesine vardığında bu geçici mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak (ex tunc), kazanıldığı andan itibaren ortadan kalkmaktadır. Bu sebeple gerçek ret, tek taraflı, ulaşması zorunlu, bozucu yenilik doğuran bir hukuki işlem olarak nitelendirilir.
Mirastan reddin tek taraflı bir hukuki işlem olduğuna ilişkin 6098 s. Türk Borçlar Kanunu m.285/II’ de bir düzenlemeye yer verilmiştir. “Henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya bir mirası reddetmek, bağışlama değildir.” şeklinde ifade edilen söz konusu hüküm ile mirasın reddinin, bağışlama türünde iki taraflı bir hukuki işlem olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca TMK.m.608/I “Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.” hükmünden anlaşıldığı üzere mirasın reddi, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak niteliği taşımamaktadır.
Mirasın reddinin amacı, özellikle mirasçıları mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmaktan kurtarmaya yöneliktir. Bu amaç açıkça TMK.m.605/II’ ye göre hükmen rette gözlenebilmektedir. Ancak aktifi pasifini karşılayan bir terekenin başka nedenlerle reddedilmesinde engel yoktur. Örneğin duygusal, ahlaki nedenlerle, birlikte mirasçı olduğu diğer kişilerin miras paylarının artması ya da kendisinin mirasçı sıfatı nedeniyle mirasçı olması nedeniyle mirasçı olamayacak kişilerin mirasçı olmasını sağlamak amacıyla mirası reddetmesi mümkündür. Böylece külli halefiyet ilkesinin irade serbestisini sınırlandırması da bu yolla ortadan kaldırılabilecektir.
B) MİRASIN REDDİ HAKKININ KULLANIMINDA SÜRELER
TMK.’da mirasın reddi hakkının ancak belli süreler dahilinde kullanılacağı kabul edilmiştir. Bunlar,
- TMK.m.606/I gereğince üç aylık süre (olağan süre),
- TMK.m.626’ da belirtilen resmi defter tutmadan sonra yapılan inceleme sonrasındaki bir aylık süre
- ve TMK.m.614/II sonra gelen mirasçılar yararına rette kabul beyanında bulunulması için verilen aksi halde reddedilmiş sayılacağının belirtildiği hükümde yer alan bir aylık sürelerdir.
Bu süreler, mirastan reddin yenilik doğuran bir hak niteliği taşıması nedeniyle hak düşürücü sürelerdir. Mirasın reddi hakkının kullanılmış sayılması için ret beyanının ret süresi içinde mahkemeye ulaşmış olması gerekmektedir. Ret beyanının süresinde yapılmadığı takdirde her zaman bir tespit davası ile hüküm altına alınabilecektir.
Mirasın hükmen reddinin düzenlendiği TMK.m.605/II’ye göre, mirasbırakanın ödemeden aczinin açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması şartları dahilinde mirasın ret edilmiş sayıldığı yönünde bir karine söz konusudur. Mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli olması ifadesinden, bu durumun tam olarak belirli olması, bu kapsamda mirasçıların ve mirasbırakanın sosyal ve ekonomik çevresince bilinmesi gerektiği öngörülmektedir. Mirasbırakan ödemeden aczi ifadesinden ise, ödemeden aczin birtakım resmi belge ve durumlarla tespit edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Mirasçıların hükmen reddin sonuç doğurması için sulh mahkemesine bu hususta bir ret beyanında bulunmalarına gerek bulunmamaktadır. Ancak mirasçıların (birlikte veya herhangi biri) bu durumun tespiti için dava açmalarına engel yoktur. Bununla birlikte ödemeden aciz olma mirasçılar aleyhine açılmış bir davada veya bir icra takibine yönelik itiraz olarak ileri sürülebilecektir. Böylece mirasçıların mirası hükmen reddi hakkını kullandıklarından söz edilecektir.
* Bu çalışma, “Mirasın Reddi ve Hukuki Sonuçları” isimli kitabımın bir bölümünü oluşturmaktadır.