İNFAZ HUKUKUNUN İLKELERİ İLE İNFAZ HUKUKU KURALLARININ ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
04 Nisan 2025
A. Giriş
Ceza yargılamasının tamamlanmasından sonra başlayan infaz süreci, yalnızca verilen cezanın fiziki olarak uygulanmasını değil, aynı zamanda bireyin temel hak ve özgürlüklerine duyarlı özenli bir sürecin yürütülmesini gerektirir. İnfaz hukuku, bu yönüyle hukukun canlı bir alanı olarak ortaya çıkar. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (CGTİHK.) infaz işlemlerinin yasal çerçevesini çizerken, Anayasa ve uluslararası insan hakları normları bu uygulamaların insan onuruna yakışır biçimde yürütülmesini güvence altına alır.
Bu çalışmada, infaz hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanması, infaz hukukunun temel ilkeleri, infaza ilişkin ilkeler ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a göre hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler başlıkları altında, güncel yargı içtihatları ve anayasal ilkeler ışığında kapsamlı bir değerlendirme yapılacaktır.
B. İnfaz Hukuku Kurallarının Zaman Bakımından Uygulanması
İnfaz hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanması ceza hukukunun genel ilkeleriyle benzerlik gösterse de uygulama açısından farklılık gösterebilmektedir. Ceza hukukunda temel ilke kanunların geçmişe yürümemesidir. Ancak infaz hukukunda lehe olan düzenlemelerin geçmişe yürüyebileceği kabul edilmiştir. Bu çerçevede 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinin 3. fıkrası birlikte değerlendirildiğinde, infaz rejimine ilişkin değişikliklerin derhal uygulanacağı, ancak yalnızca hükümlü lehine sonuç doğurması halinde geçmişe yürütülebileceği ortaya konmuştur.
Anayasa Mahkemesi'nin 2019/25604 başvuru numaralı kararında da önemle üzerinde durulduğu üzere lehe infaz değişikliklerinin uygulanmamasının hak ihlali oluşturacağı değerlendirilmiştir. Bu karar, bireylerin kazanılmış haklarının korunması açısından infaz hukukunun temel güvencelerinden biridir. Aynı şekilde Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2020/2730 E., 2020/3896 K. sayılı kararında da yeni infaz düzenlemesinin hükümlünün lehine olduğu tespit edildiğinde hemen uygulanması gerektiği vurgulanmıştır. Böylece infaz hukukunda zaman bakımından uygulamada temel ayrım lehe olan düzenlemelerin geçmişe yürüyebileceği, aleyhe olanların ise yürüyemeyeceği yönündedir.
C. İnfaz Hukukunun Temel İlkeleri
İnfaz hukukunun temel ilkeleri, cezanın infaz sürecinde bireyin temel haklarının korunmasını ve cezanın insan onuruna uygun biçimde yerine getirilmesini hedefler. Bu ilkeler, hukuk devleti, insan onuruna saygı, eşitlik, sosyal devlet ve kişiselleştirme ilkeleridir. Hukuk devleti ilkesi uyarınca, infaz uygulamaları önceden belirlenmiş ve yürürlükte olan yasal düzenlemelere dayanmalıdır. Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi, keyfi müdahalelerin önüne geçilmesini ve her uygulamanın hukuki temele dayanmasını sağlar.
İnsan onuruna saygı ilkesi, infaz sürecinde hükümlünün kişilik haklarına zarar verilmemesi gerektiğini ifade eder. Anayasa Mahkemesi’nin 2019/25604 başvuru numaralı kararında tutukluya uygulanan çıplak aramanın ölçülülük ilkesine aykırı olduğu ve insan onurunu ihlal ettiği gerekçesiyle hak ihlali kararı verilmiştir. Bu karar, infazın hiçbir koşulda bireyin aşağılanmasına veya küçük düşürülmesine neden olmaması gerektiğini ortaya koyar.
Eşitlik ilkesi, infaz sürecinde tüm hükümlülerin ırk, din, dil, cinsiyet gibi farklılıklarına bakılmaksızın eşit muamele görmesini ifade eder. Sosyal devlet ilkesi ise ceza infaz kurumlarının yalnızca cezalandırma yeri değil, hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması amacı taşıyan rehabilitasyon merkezleri olmasını öngörür. Kişiselleştirme ilkesi kapsamında ise her hükümlünün cezasının bireysel koşullarına göre planlanması ve infazın bireye özgü yürütülmesi esastır.
D. İnfaza İlişkin İlkeler
İnfaza ilişkin ilkeler, cezanın infaz sürecinde temel haklara uygunluk ve uygulama bütünlüğünü sağlamak üzere geliştirilmiş rehber kurallardır. Bu ilkeler arasında orantılılık, denetim, bireyselleştirme, eşitlik, ölçülülük ve insanca muamele ilkeleri öne çıkar. Bu ilkeler, infaz rejiminin yalnızca cezanın yerine getirilmesini değil, aynı zamanda kişiyi topluma yeniden kazandırmayı da amaçlayan bir süreç olduğunu ortaya koyar.
Orantılılık ilkesi, cezanın infazının suçun ağırlığıyla ve kişinin durumuyla orantılı olmasını zorunlu kılar. Örneğin, disiplin cezalarının uygulanmasında orantılılık ilkesine dikkat edilmesi gerekir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2020/3896 K. sayılı kararında infaz kurumunda verilen disiplin cezasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Denetim ilkesi, infaz kurumlarının uygulamalarının hem iç denetim mekanizmaları hem de dış denetim organları tarafından gözetlenmesini ifade eder. İnfaz hâkimliği bu noktada önemli bir rol üstlenir. Hükümlüler, infaz uygulamalarına yönelik şikâyetlerini infaz hâkimine taşıyabilirler. Bu yol, keyfi muamelelerin önüne geçilmesini sağlayan bir güvence mekanizmasıdır. Ayrıca bireyselleştirme ilkesi, cezanın infazında kişinin yaş, sağlık durumu, suç geçmişi ve sosyal durumu gibi kriterlerin göz önüne alınmasını öngörür.
İnsanca muamele ilkesi ise, cezanın infazı sürecinde hükümlünün insan onuruna yakışır koşullarda tutulmasını gerektirir. Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kalabalık koğuşlarda barındırılan hükümlülerin kötü muamele yasağının ihlal edildiğine dair çok sayıda karar vermiştir. Bu bağlamda infaza ilişkin ilkeler, infaz sürecinin sadece cezalandırma değil aynı zamanda rehabilitasyon amacı taşıdığını gösterir.
E. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna Göre Hapis Cezalarının İnfazında Gözetilecek İlkeler
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, hapis cezasının infazı sürecinde dikkate alınması gereken ilkelere açıkça yer vermektedir. Bu ilkeler; cezanın kapalı kurumda infazına başlanması, hükümlünün kişisel özelliklerine göre kurum türünün belirlenmesi, açık cezaevine ayrılma şartları, denetimli serbestlikten faydalanma koşulları ve iyi hal değerlendirmesi gibi başlıkları kapsar.
Hapis cezasının infazında öncelikle kapalı infaz kurumları esas alınır. Ancak hükümlünün davranışları ve kurum içi uyumu doğrultusunda açık cezaevine geçiş mümkündür. Bu geçiş, hükümlünün topluma kazandırılması sürecinin bir parçasıdır. Açık cezaevine ayrılma kriterleri ise Kanun’un 14. ve 15. maddelerinde düzenlenmiştir.
Ayrıca koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik uygulamaları da cezanın infazında gözetilmesi gereken önemli ilkeler arasında yer alır. Hükümlünün ceza süresinin belli bir kısmını iyi halli olarak geçirmesi durumunda kalan cezanın toplum içinde infazı sağlanabilir. Bu uygulama, yalnızca cezanın hafifletilmesi değil, aynı zamanda yeniden suç işlemeyi önleyici bir yöntem olarak öne çıkmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin E.2022/105, K.2023/54 sayılı kararında, bir yıl ve daha fazla hapis cezası alan hükümlülere doğrudan vasi atanmasını öngören düzenleme iptal edilmiştir. Mahkeme bu düzenlemenin ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu ve hükümlünün kişilik haklarını zedelediğini belirtmiştir. Bu karar, infaz sürecinde bireyin ehliyetinin ve karar alma özgürlüğünün gözetilmesi gerektiğini ortaya koyar.
Yararlanılan Kaynaklar:
Veli Özer Özbek vd., İnfaz Hukuku, 19. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2024.
Anayasa Mahkemesi, B. No: 2019/25604, T. 12.01.2022.
Anayasa Mahkemesi, E.2022/105, K.2023/54, T. 22.03.2023.