Davalar & Makaleler

ARABULUCULUK TUTANAĞININ GEÇERSİZLİĞİ VE İPTALİNİN HUKUKİ ÇERÇEVESİ

26 Şubat 2025

A. GİRİŞ

Arabuluculuk, tarafsız üçüncü bir kişinin, uyuşmazlığın çözümü için taraflara yardımcı olduğu ve sağlıklı bir iletişim ortamı içerisinde uyuşmazlığın çözümünü birlikte müzakere ettikleri bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabululuculuk Kanunu 2’nci maddesinde arabuluculuk; ‘’Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini’’ şeklinde belirtilmiştir.

Tarafların yapmış olduğu arabuluculuk görüşmeleri sonunca arabulucunun, tarafların ve varsa tarafların vekillerinin imzasının bulunduğu bir son tutanak düzenlenmektedir. Arabuluculuk aşamasının sonunda düzenlenen bu tutanakta, tarafların uyuşmazlık konusunda bir anlaşmaya varıp varmadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı belirtilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Belge taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından imzalanır.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18’inci madde 5’inci fıkrasında. “Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.” şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Ancak taraflar bazı hallerde arabuluculuk anlaşma tutanağının iptali yoluyla anlaşma tutanağında belirtilen ve anlaşılan konulara ilişkin dava yoluna başvurabilecekler, arabuluculuk tutanağının iptalini sağlayabileceklerdir.

Bu noktada öncelikle arabulucunun görüşmeleri usul ve kurallarına göre yerine getirmemesi, tarafsızlık ve eşitlik ilkelerini ihlal etmesi konusundan bahsedebiliriz. Arabuluculuğa ilişkin temel ilkelerden birisi tarafların iradi olması ve eşitliği ilkesidir. Arabuluculuğun temel ilkelerine bağlı kalınmaması takdirde düzenlenen tutanağın iptali gündeme gelecektir. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabululuculuk Kanunu 3’üncü maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir.

“Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/20187155/22 md.) Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.

Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahiptirler.”

Diğer yandan bir borçlar hukuku anlamında bir sözleşme niteliğinde olan arabuluculuk anlaşma tutanağı, sözleşmelere ilişkin genel geçerlilik şartlarına tabidir. Yani düzenlenen anlaşma tutanağının iptali 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki sözleşme hükümlerine göre de bağlı olacaktır.

Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür (TBK 27) ve bu durumda taraflar arasında düzenlenmiş olan arabuluculuk tutanağı geçersiz olacaktır.

Ayrıca Türk Borçlar Kanunu düzenlemesinde de görüleceği üzere, aşırı yararlanma halinin (TBK 28) bulunduğu anlaşma tutanağında mağdur durumda olan taraf, yanılan, aldatılan ve korkutulan taraf sözleşmeyle bağlılıktan kurtulabilir. Anlaşma tutanağı düzenlenirken taraflardan birisinin düşüncesizliği, deneyimsizliği veya zor durumda kalmasından karşı tarafın bu durumdan yararlanması neticesinde edimler arasındaki açık bir oransızlık varlığı halinde anlaşma belgesinin aşırı yararlanma hali nedeniyle iptali gündeme gelecektir.

Türk Borçlar Kanunu G bölümü İrade bozuklukları (TBK 30-39) başlığı altında düzenlenen yanılma, aldatma, korkutma irade sakatlık hallerinin bulunması durumunda diğer sözleşmelerde olduğu gibi arabuluculuk tutanağının da iptali söz konusudur.

B. KANUNİ DÜZENLEMELER

“Kesin hükümsüzlük” başlıklı 27. Madde:

“Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.”

“Aşırı yararlanma” başlıklı 28. Madde:

“Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.”

“İrade Bozuklukları” başlıklı 30 ila 39 Maddeleri:

“I. Yanılma

  1. Yanılmanın hükümleri

MADDE 30- Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.

  1. Yanılma hâlleri

a. Açıklamada yanılma

MADDE 31- Özellikle aşağıda sayılan yanılma hâlleri esaslıdır:

  1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.

  2. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.

  3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.

  4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.

  5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.

Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir.

b. Saikte yanılma

MADDE 32- Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.

c. İletmede yanılma

MADDE 33- Sözleşmenin kurulmasına yönelik iradenin haberci veya çevirmen gibi bir aracı ya da bir araç tarafından yanlış iletilmiş olması hâlinde de yanılma hükümleri uygulanır.

II. Aldatma

MADDE 36- Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.

III. Korkutma

MADDE 37- Taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir. Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat ödemekle yükümlüdür.”

C. YARGI KARARLARI

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2023/322 K. 2023/2405 Sayılı Kararı:

“ÖZET: Müvekkilinin 12 Nisan 2019 tarihinden itibaren davalıya ait işyerinde Beden Eğitimi ve Spor öğretmeni olarak çalıştığını, çalıştığı süre boyunca sözleşme ile belirlendiği hâlde ek derslerinin ücretlerinin, yapmış olduğu fazla çalışma ve fazla süreli çalışma alacakları, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının ödenmediğini, sözleşme ile belirlenen ücretinin bir kısmının ücret, bir kısmının da ek ders ödemesi olarak davacının hesabına yatırıldığını, çalıştığı dönemde her zaman bir ücret alacaklı şekilde çalıştırıldığını, pandemi döneminde tam ve kesintisiz çalıştığı hâlde sigorta primlerinin eksik bildirildiğini, hem davacının hem de Kurumun zarara uğratıldığını, bu hususta şikâyet yoluna gidildiğini, davalı Kurumun davacının herhangi bir talebi olmadan ihtiyari arabulucuya başvurduğunu, dava konusu arabuluculuk sözleşmesinin davalının talebi ve zorlaması üzerine tutanağın okunmasına dahi izin verilmeyerek imzalatıldığını, sonrasında davacının çalışmaya devam ettiğini, aynı uygulamanın okulda başka öğretmenlere de yapıldığını öğrendiğini, davacının arabulucunun yanına defalarca gitmesi sonucunda ancak arabulucuk tutanağının bir suretini 26.05.2021 tarihinde alabildiğini, sözleşmeyi incelemesi sonucunda Burdur 2. Noterliğinin 31.05.2021 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmesini feshettiğini, arabuluculuk tutanağının kanuna uygun düzenlenmediğini, arabuluculuk süresinin usulüne uygun olmadığını ileri sürerek, anlaşma belgesinin ve son tutanağın iptalini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

(6100 S. K. m. 369, 370, 371)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki arabuluculuk anlaşma belgesinin ve son tutanağın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İlk Derece Mahkemesince 20.07.2022 tarihli ek kararla istinaf başvurusu süresinde olmadığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.

Ek kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.

Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin mahiyetten reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 12 Nisan 2019 tarihinden itibaren davalıya ait işyerinde Beden Eğitimi ve Spor öğretmeni olarak çalıştığını, çalıştığı süre boyunca sözleşme ile belirlendiği hâlde ek derslerinin ücretlerinin, yapmış olduğu fazla çalışma ve fazla süreli çalışma alacakları, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, asgari geçim indirimi alacaklarının ödenmediğini, sözleşme ile belirlenen ücretinin bir kısmının ücret, bir kısmının da ek ders ödemesi olarak davacının hesabına yatırıldığını, çalıştığı dönemde her zaman bir ücret alacaklı şekilde çalıştırıldığını, pandemi döneminde tam ve kesintisiz çalıştığı hâlde sigorta primlerinin eksik bildirildiğini, hem davacının hem de Kurumun zarara uğratıldığını, bu hususta şikâyet yoluna gidildiğini, davalı Kurumun davacının herhangi bir talebi olmadan ihtiyari arabulucuya başvurduğunu, dava konusu arabuluculuk sözleşmesinin davalının talebi ve zorlaması üzerine tutanağın okunmasına dahi izin verilmeyerek imzalatıldığını, sonrasında davacının çalışmaya devam ettiğini, aynı uygulamanın okulda başka öğretmenlere de yapıldığını öğrendiğini, davacının arabulucunun yanına defalarca gitmesi sonucunda ancak arabulucuk tutanağının bir suretini 26.05.2021 tarihinde alabildiğini, sözleşmeyi incelemesi sonucunda Burdur 2. Noterliğinin 31.05.2021 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmesini feshettiğini, arabuluculuk tutanağının kanuna uygun düzenlenmediğini, arabuluculuk süresinin usulüne uygun olmadığını ileri sürerek, anlaşma belgesinin ve son tutanağın iptalini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde davacının 31.05.2021 tarihinde ... sözleşmesi devam ederken mazeretsiz ve izinsiz olarak işe gelmediğini, bunun üzerine kendisine ihtarname gönderilerek ... sözleşmesinin feshedildiğini, çalıştığı sürede tüm ücretlerinin eksiksiz olarak ödendiğini, arabuluculuk sürecinin kanuna uygun yürütüldüğünü, davacının ... hayatı tecrübesi dikkate alındığında arabuluculuk faaliyetinin anlamını ve önemini kavrayacak iradeye sahip olduğunu, arabuluculuk tutanaklarının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli ilâm niteliğinde olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

2.Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İlk Derece Mahkemesince 20.07.2022 tarihli ek kararla istinaf başvurusu süresinde olmadığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesince verilen ek kararın hatalı olduğunu, gerekçeli kararın tebliğinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, tebliğ zarfının üzerinde yer alan açıklama kısmında dosyanın karar numarasının yazılı olmadığını ve istinaf dilekçesinde belirttiği diğer hususları ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 03.07.2022 tarihinde gerekçeli kararı tebliğ alan davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesini 19.07.2022 tarihinde sunduğu gerekçesiyle davalı vekilinin ek karara karşı istinaf talebinin 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekilince, istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.

C. Gerekçe

  1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalı vekilinin istinaf başvurusunun süresinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

  1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgili hükümleri.

  1. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2024/1210 K. 2024/2091 Sayılı Kararı:

“ÖZET: Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hizmet dökümüne göre davacının 25.12.2019 tarihinde işten çıkışının verilip çok kısa bir süre sonra 02.01.2020 tarihinde tekrar davalı nezdinde işe girişinin yapıldığı, aynı düzen ve koşullar ile çalışmaya devam ettiği, eldeki davayı açtıktan kısa bir süre sonra 15.01.2021 tarihinde ise işten çıkartıldığı, yaşanan sürecin tanık anlatımlarıyla uyumlu olduğu, dava konusu arabuluculuk anlaşma belgesinde anlaşıldığı belirtilen hususlar açık ve net yazılmamakla birlikte davacının hizmet süresi karşısında açık bir orantısızlığın bulunduğunun aşikar olduğu, davalı taraf karşısında sosyo-ekonomik anlamda denk durumda olmayan davacının mevcut vaziyeti de dikkate alındığında ortada gerçek anlamda ... sözleşmesinin feshi ve tarafların anlaşmasına dair bir irade bulunmayıp davacının bilgisizlik ve deneyimsizliğinden de faydalanarak geçmişe yönelik hak ve alacaklarının tasfiyesinin amaçlandığı, bu nedenle dava konusu arabuluculuk anlaşma tutanağının geçersiz olduğu ve iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile arabulucu O.F. tarafından düzenlenen ... Arabuluculuk Bürosunun 25/12/2019 tarihli ve 2019/155185 dosya numaralı arabuluculuk anlaşma tutanağının iptaline karar verilmiştir.

(6100 S. K. m. 369, 370, 371) (6325 S. K. m. 1) (6098 S. K. m. 30, 39)

Taraflar arasındaki ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Dairece ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; arabuluculuk anlaşma tutanağının iptaline karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Sitede 13 yıl süresince bina görevlisi olarak çalıştığını, davalı işverenin 2019 yılında müvekkili hakkında işten çıkarma kararı aldığını ve yönetim tarafından baskı kurularak arabuluculuk tutanağının imzalatıldığını, müvekkilinin arabulucu yanına gittiğinden dahi haberi olmadığını, arabulucu tarafından müvekkiline herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı gibi arabulucunun tarafsızlığı ilkesi de görmezden gelinerek müvekkilinin mağduriyetine sebep olacak şekilde arabuluculuk tutanağı düzenlendiğini, arabuluculuk anlaşma tutanağının öncelikle irade fesadı ve gabin nedeniyle iptal edilmesi gerektiğini, tutanakta 12 yıllık çalışma neticesinde bütün işçilik alacaklarına karşılık 33.000,00 TL tutar karşılığında anlaşıldığının belirtildiğini, ancak müvekkilinin yalnızca kıdem tazminatının bile yaklaşık 42.000,00 TL tutarında olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin zor durumundan ve bilgisizliğinden faydalanılarak arabuluculuk tutanağının imzalatıldığını ileri sürerek arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının müvekkili Sitede kapıcılık görevini ifa ederken işten çıkışının yapılmak istendiğini, davacının talebi ile kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücretine ilişkin işçilik alacakları konusunda 25.12.2019 tarihinde ihtiyari arabuluculuk yöntemi ile anlaşılma yoluna gidildiğini, 2019/155185 arabuluculuk dosya numarası ile işlem gören dosyada davacının bu taleplerine ilişkin 33.000,00 TL tutarında anlaşılarak tarafların imzaları ile anlaşma belgesi imzalandığını, ardından 26.12.2019 tarihinde anlaşılan tutarın davacının hesabına yatırıldığını, davacının hesabına geçen parayı herhangi bir itirazda bulunmaksızın kabul ettiğini, iade de etmediğini, davacının imzaladığı belgenin ne olduğunu bilebilecek durumda olduğunu, görüşmelere katılan müvekkili apartman yetkilileri tarafında da beyan edildiği üzere arabulucunun gerekli açıklamaları kendisine ve diğer taraf olan müvekkiline izah ederek arabuluculuk süreci hakkında bilgi verdiğini, aradan geçen 1 yıla yakın bir süre sonra davacı tarafın anlaşma tutanağının iptalini istemesinin kötüniyetli hareket olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16.02.2021 tarihli ve 2020/747 Esas, 2021/147

Karar ... kararı ile; arabulucu O.F. tarafından sunulan beyan dilekçesinde taraflara açılış konuşması yapıldığı, arabuluculuk süreci ile gerçeklik testi kapsamında süreçte görüşülen konular, anlaşmanın neleri kapsadığı, izah edilecek olan belgeler hakkında detaylı bilgi verildiği, davacının okuma yazma bilip bilmediğine yönelik görüşmeler esnasında herhangi bir iddiada bulunmadığı, aşamalarda bu hususun dile getirilmediği gibi taraflar arasında yapılan görüşme neticesinde imzalanan anlaşma belgesi ile son tutanağın her iki tarafça bizzat imza edildiğinin belirtildiği, bu nedenle taraflar arasında yapılan arabuluculuk tutanağının geçerli olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 17.05.2022 tarihli ve 2021/1298 Esas, 2022/1084 Karar ... kararı ile; davacının 2007 yılından bu yana davalı işyerinde çalışmasından kaynaklı işçilik alacaklarına ilişkin 25.12.2019 tarihinde arabulucu O.F. katılımı ile 33.000,00 TL karşılığında 2019/155185 dosya numaralı ihtiyari arabuluculuk belgesini imzaladığı, 03.11.2020 tarihinde ise ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline yönelik işbu davanın açıldığı, anlaşma uyarınca 33.000,00 TL'nin 26.12.2019 tarihinde davacıya ödendiğinin görüldüğü, arabulucu O.F'nin yazılı cevabında; taraflara açılış konuşması yapıldığı, arabuluculuk süreci ile gerçeklik testi kapsamında süreçte görüşülen konular, anlaşmanın neleri kapsadığı, izah edilecek olan belgeler hakkında detaylı bilgi verildiği, davacının okuma yazma bilip bilmediğine yönelik görüşmeler esnasında herhangi bir iddiada bulunmadığı, aşamalarda bu hususun dile getirilmediği, baskı olmaksızın hür irade ile tarafların anlaştığının belirtildiği, davacının 25.12.2019 tarihinde işten çıkışı verildikten sonra 02.01.2020-15.01.2021 tarihinde aynı işyerinde çalıştığı, arabuluculuğa konu olan çalışma dönemi için anlaşılan hususlarda dava açılamayacağından İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

  1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

  2. Dairemizin 03.10.2022 tarihli ve 2022/8616 Esas, 2022/11049 Karar ... kararı ile; davacı vekilinin tanık listesi sunarak 16.02.2021 tarihli ön inceleme ve tahkikat duruşmasında tanıklarının dinlenmesini talep ettiği, Mahkemece davacının bildirdiği tanıklar dinlenmeden ve deliller toplanmadan, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de davacının ispat hakkını kullanmasına imkân verilmeden yargılamanın sona erdirilmesinin hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu, belirtilen sebeple; davacı tanıkları dinlendikten sonra tüm dosya kapsamına göre yeniden değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına, bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı işyerinde bina görevlisi sıfatıyla yaklaşık 13 yıl hizmet süresinin bulunduğu, işten ayrılma gibi bir iradesi bulunmayan davacının \"seni bundan sonra sözleşmeli çalıştıracağız\" denilerek işverenin başvurusu üzerine arabulucuya götürüldüğü, arabuluculuk sürecinde imzalanan anlaşma belgesine göre davacıya tüm işçilik hak ve alacakları (Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin vs işçilik hak ve alacakları) yazılmak suretiyle 33.000,00 TL ödenmesinin kararlaştırıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hizmet dökümüne göre davacının 25.12.2019 tarihinde işten çıkışının verilip çok kısa bir süre sonra 02.01.2020 tarihinde tekrar davalı nezdinde işe girişinin yapıldığı, aynı düzen ve koşullar ile çalışmaya devam ettiği, eldeki davayı açtıktan kısa bir süre sonra 15.01.2021 tarihinde ise işten çıkartıldığı, yaşanan sürecin tanık anlatımlarıyla uyumlu olduğu, dava konusu arabuluculuk anlaşma belgesinde anlaşıldığı belirtilen hususlar açık ve net yazılmamakla birlikte davacının hizmet süresi karşısında açık bir orantısızlığın bulunduğunun aşikar olduğu, davalı taraf karşısında sosyo-ekonomik anlamda denk durumda olmayan davacının mevcut vaziyeti de dikkate alındığında ortada gerçek anlamda ... sözleşmesinin feshi ve tarafların anlaşmasına dair bir irade bulunmayıp davacının bilgisizlik ve deneyimsizliğinden de faydalanarak geçmişe yönelik hak ve alacaklarının tasfiyesinin amaçlandığı, bu nedenle dava konusu arabuluculuk anlaşma tutanağının geçersiz olduğu ve iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile arabulucu O.F. tarafından düzenlenen ... Arabuluculuk Bürosunun 25/12/2019 tarihli ve 2019/155185 dosya numaralı arabuluculuk anlaşma tutanağının iptaline karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; dinlenen tanıkların beyanlarının duyuma dayalı olduğu, arabuluculuk görüşmelerinin gizli olduğu ve tanıkların bu konu hakkında bilgi ve görgülerinin olmasının mümkün olmadığı, davacının müvekkili Sitede kapıcılık görevini ifâ ederken işten çıkışının yapılmak istendiği ve davacının talebi ile kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti alacakları konusunda 25.12.2019 tarihinde ihtiyari arabuluculuk yöntemi ile anlaşma yoluna gidildiği ve 2019/155185 arabuluculuk dosya numarası ile işlem gören dosyada davacının bu taleplerine ilişkin 33.000,00 TL ödenmesi konusunda anlaşılarak tarafların imzaları ile anlaşma belgesinin imzalandığını, akabinde 26.12.2019 tarihinde anlaşılan tutarın davacının hesabına havale edildiğini, davacının anlaşılan tutarı kendi ... iradesi ile kabul ederek hesabına geçen parayı herhangi bir itirazda bulunmaksızın ayrıca kabul ettiğini, iade etmediğini, davacının daha sonra müvekkili Site yönetimi tarafından tekrar işe alınmasının arabuluculuk sürecinin doğru yürütülmediği ya da tarafların anlaşma iradelerinin sakatlanmış olduğu anlamına gelmeyeceğini, arabuluculuk tutanak ve anlaşma belgeleri usulüne uygun şekilde tutulduğu, gerekli olan tüm açıklamaların yapıldığını ve tutanağa yazıldığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

  1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının iptali gerekip gerekmediği hususundadır.

  1. İlgili Hukuk

  2. 6100 ... Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 ... Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

  3. 6325 ... Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulucuk Kanunu'nun 1 vd. maddeleri, 6098 ... ... Borçlar Kanunu'nun 30 ila 39 uncu maddeleri.

  4. Değerlendirme

  5. Temyiz olunan nihai kararların bozulması bozulması 6100 ... Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

  6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 ... Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

13.02.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2024/226 K. 2024/6738 Sayılı Kararı:

“ÖZET: Bölge Adliye Mahkemesinin kararı ile aynı gün benzer içerikte altı dosyanın istinaf incelemesinin yapıldığı, ihtiyari arabuluculuk işlemlerinin yakın tarih aralığında, davacı işçiler henüz yurt dışında iken telekonferans yöntemiyle gerçekleştirildiği, davacının işçilik alacaklarının ödenmeyeceği ve uçak bileti alınmayacağı belirtilerek zorla ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının imzalattırıldığı iddiasını tanıklarının beyanları ile ispatladığı, davacının çalıştığı Ülkede başlayan savaş ortamı içerisinde toplu şekilde benzer uygulamayla işçilerle arabuluculuk sürecinin işletilmeye çalışılmasının fesih tarihi ile arabuluculuk süreci ve yurda dönüş arasında geçen süre gözetildiğinde baskı unsuru oluşturabileceği, ayrıca davacıların işçilik alacaklarının tahsili bakımından açtıkları davalarda alınan bilirkişi raporlarında tespit edilen işçilik alacakları tutarlarının arabuluculuk anlaşma tutanağında ödenmesi kararlaştırılan tutarlardan çok daha fazla olduğu, bunun arabuluculuk görüşmelerinin davacının serbest iradesi ile gerçekleşmediği, işveren baskısı altında yapıldığı yolundaki kanaati pekiştirdiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

(6100 S. K. m. 369, 370, 371) (6325 S. K. m. 3, 8, 9, 11, 13, 14, 15, 16, 17, 18) (6098 S. K. m. 30, 39)

Taraflar arasındaki ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işverenin Ukrayna şantiyesinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işverence haklı bir sebebe dayanmaksızın feshedildiğini, davalı işverence müvekkiline fesihten sonra arabuluculuk yapılmadığı takdirde alacaklarının ödenmeyeceği ve uçak bileti alınmayacağı belirtilerek zorla ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının imzalattırıldığını ileri sürerek arabuluculuk anlaşma tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, taraflar arasında imzalanan arabuluculuk tutanağının tüm şartları taşıdığını, aşırı yararlanmanın şartlarının oluşmadığını, arabulucunun tarafların ortak mutabakatıyla seçilmediğine dair iddiaların kabul edilemez olduğunu, işçilik alacakları ile ilgili anlaşmaya varılarak arabuluculuk anlaşma belgesinin imzalandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının yurt dışı giriş çıkış kayıtlarından arabuluculuk son oturum tutanak tarihi itibarıyla yurt dışında olduğu, davacı tanık beyanlarına göre davacının işçilik alacaklarının ödenmeyeceği korkusu ile arabuluculuk evrakını imzaladığı, davacı tanıklarının bir kısmının davacı ile menfaat birliği içinde bulunsalar da beyanlarının menfaat birliği içinde olmayan tanık beyanları ile örtüştüğü, davacının arabulucuk tarihinde yurt dışında olduğu ve tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde davacının arabuluculuk tutanağını baskı altında imzaladığı ve arabuluculuk tutanağının iptaline karar vermek gerektiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; yapılan ihtiyari arabuluculuk sonucu anlaşmaya varılmakla davacının dava açmakta hukuki menfaati bulunmadığını, davacının davalı Şirketten alacağı tutarı kabul ederek davalı Şirketi ibra ettiğini, işverene karşı davası bulunan tanık beyanlarına itibar edilemeyeceğini, davalı tanık anlatımlarının ve aşırı yararlanma şartlarının oluşmadığına dair iddialarının dikkate alınmadığını, davacının arabuluculuk görüşmesi tarihinde yurt dışında bulunmasının davanın kabulüne gerekçe olarak gösterilmesinin dosyanın yeterince incelenmediğini gösterdiğini, davacı iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, arabuluculuk görüşmelerinin usulüne uygun alarak gerçekleştirildiğini, alacaklarının eksiksiz alan ve davalı Şirketi ibra eden davacının kötüniyetli olarak dava açtığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; aynı gün benzer içerikte altı dosyanın istinaf incelemesinin yapıldığı, ihtiyari arabuluculuk işlemlerinin yakın tarih aralığında, davacı işçiler henüz yurt dışında iken telekonferans yöntemiyle gerçekleştirildiği, davacının işçilik alacaklarının ödenmeyeceği ve uçak bileti alınmayacağı belirtilerek zorla ihtiyari arabuluculuk tutanaklarının imzalattırıldığı iddiasını tanıklarının beyanları ile ispatladığı, davacının çalıştığı Ülkede başlayan savaş ortamı içerisinde toplu şekilde benzer uygulamayla işçilerle arabuluculuk sürecinin işletilmeye çalışılmasının fesih tarihi ile arabuluculuk süreci ve yurda dönüş arasında geçen süre gözetildiğinde baskı unsuru oluşturabileceği, ayrıca davacıların işçilik alacaklarının tahsili bakımından açtıkları davalarda alınan bilirkişi raporlarında tespit edilen işçilik alacakları tutarlarının arabuluculuk anlaşma tutanağında ödenmesi kararlaştırılan tutarlardan çok daha fazla olduğu, bunun arabuluculuk görüşmelerinin davacının serbest iradesi ile gerçekleşmediği, işveren baskısı altında yapıldığı yolundaki kanaati pekiştirdiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği gerekçelere dayanarak ve resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

  1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline ilişkindir.

  1. İlgili Hukuk

  2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

  3. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 3, 8, 9, 11, 13, 14, 15, 16, 17 ve 18 inci maddeleri.

  4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 30 ila 39 uncu maddeleri.

  5. Değerlendirme

  6. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

  7. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”

Bu sitede paylaşılan çalışmalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.

Popüler

Öne Çıkan

Yeni

Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması Sürecinde Toplu Görüşmelere Kadar Yaşanan Yasal Prosedür
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Mayıs 2019
YLSY Öğrenim Programı Kapsamında Yurtdışında Lisansüstü Öğrenim Gören Öğrencilerin Karşılaştığı Hukuki Sorunlar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
03 Mayıs 2019
İş Makinelerinin Mülkiyetinin Tespiti ve Tescili
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Mayıs 2019
Doktorların Kamu Hastanelerinde ve/veya Özel Hastanelerde Çalışma Halleri
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
09 Mayıs 2019
Kamulaştırma Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
11 Mayıs 2019
Trafik Kazaları Sonrasında Karşılaşılan Hukuki Süreç ve Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Mayıs 2019
Aldatan Eşin Sevgilisinin, Aldatılan Eşe Manevi Tazminat Ödemesi Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Mayıs 2019
Karşılıksız Çek Şikayetinde Başvuru Hakkı ve Şirket Yetkilisinin Belirtilmesi
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Mayıs 2019
Konkordato Halinde İşçi Alacaklarının Durumu
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
21 Mayıs 2019
Konkordato Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
24 Mayıs 2019
Tahkim Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
26 Mayıs 2019
Kişiler Hukukuna İlişkin Davalar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
29 Mayıs 2019
Kredi Kullanımında Hayat Sigortasının Yapılması Durumu, Vefat Eden Kişinin Kredi Borcuna İlişkin Mirasçıların Karşılaştığı Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Haziran 2019
Lex Mercatoria And Arbitration
Av. Fatmira MULAJ
03 Haziran 2019
Maçlarda Görev Alan Polis Memurlarının Harcırah Alacağı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Haziran 2019
Medeni Hukukun Tanımı ve Kapsamı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
08 Haziran 2019
Milletlerarası Tahkimde Ayrılabilirlik İlkesi
Av. Fatmira MULAJ
11 Haziran 2019
Miras Hukukunda Ortaklığın Giderilmesi Davası (Paylaşma Davası)
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Haziran 2019
Miras Hukukuna İlişkin Dava ve Talepler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Haziran 2019
Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Haziran 2019