KÜLTÜR VARLIKLARINA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR
14 Ekim 2024
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Kanunu’nun başta 65’inci maddesi olmak üzere müteakip maddelerinde kültür varlıklarına karşı işlenen suçlar düzenlenmiştir. Burada sırasıyla bu konuları ele alacağız.
1. Kültür Varlıklarını Tahrip ve İzinsiz Onarım Eylemleri
Söz konusu Kanun’un 65/1’inci maddesinde “kültür varlıklarını tahrip suçu” düzenlenmiştir. Buna göre; “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne surette olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile izin almaksızın inşai ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılırlar.”
Bu suçun faili herkes olabilir. Sadece yapıyı kullanan, malik, kiracı değil, örneğin verdiği bir talimatla belediye başkanı, oturduğu evin duvarını yıkan malik, işletmekte olduğu restoranı genişletmek isteyen işletmeci ve bunlara yardım edenlerin de suçun faili olmaları mümkündür. Suçun oluşabilmesi için “korunmaya değer bir taşınmazın yıkılması, tahribi” yeterli değildir. Bu suçun oluşabilmesi için, korunmaya değer varlığın kanunda gösterilen usullere uygun bir şekilde tescil ve tebliğ edilmiş olması gerekmektedir. Örneğin, gerçekten sit alanı vasfı taşısa bile ihmal edilerek koruma altına alınmamış olan bir alanda bulunan korunmaya değer eserleri yok etmiş olmak suçun oluşumuna vücut vermemektedir. Eserlerin tescilli olması ve bunun kamuoyunun bilgisine sunulmuş olması gerekir. Söz konusu kanuni düzenleme ile kültür varlığına yapılan inşai ve fiziki müdahale de suç kapsamına alınmıştır. Suçun oluşumu için genel kast yeterli sayılmıştır.
Öte yandan Kanun’un 65/2’nci maddesinde “tahribe izin vermek” de suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre: “Bu Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni verenler, iki yılda beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır” denilmektedir.”
“Yapı ruhsatına aykırı tamirat ve tadilat” da söz konusu Kanun’un 65/4 maddesinde kültür varlıklarına karşı bir suç olarak düzenlenmiştir. Buna göre; “Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanları ve sit alanlarında 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 21’inci maddesi kapsamına giren ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamiratları, kültür varlıkları yönünden bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş yerlerde yetkili idarelerden, koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmamış yerlerde koruma bölge kurulu müdürlüklerinden… izin almaksızın ya da izne aykırı olarak yapanlar veya yaptıranlar, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile” cezalandırılmaktadır.
Bu suçun maddi unsuru yapı ruhsatına uygun olmayan veya yapı ruhsatı olmadan tadilat ve tamirat işlerine başlamaktır. Burada işe başlarken “yapı ruhsatı” alınması, yapı bitince de “yapı kullanma izin belgesi” alınmasının zorunluluğuna dikkat çekilmekte ve buna aykırı davrananların cezalandırılacağı hükme bağlanmaktadır. Bu konuda TCK’nın 184’üncü maddesinde de genel bir düzenleme mevcuttur. Ancak kültür varlıklarına ilişkin hukuka aykırılık iddialarında özel Kanun olan 2863 sayılı Kanun’un 65 ve devamı maddeleri uygulanmak durumundadır.
2. İzinsiz ve İzne Aykırı Kazı Eylemleri
Kültür varlıklarının araştırılması, kazılar ve sondaj izinleri ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile mümkündür. Bir kimse özel mülkiyetinde arama, sondaj ya da kazı yapacak olsa bile bu böyledir. Bu konuya ilişkin esaslar “Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Olarak Yapılacak Araştırma, Sondaj ve Kazılar Hakkında Yönetmelik” te belirlenmiştir. Verilecek kazı ve sondaj ruhsatları ile araştırma izinleri bir yıl için geçerlidir. Bu süre işlemin bitmemesi durumunda yıllık periyotlarda uzatılabilmektedir. Kazılarda ortaya çıkan bütün taşınır kültür ve tabiat varlıkları, kazı yapan heyet ve kurumlar tarafından her yıl yapılan kazı sonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın göstereceği Devlet müzesine teslim edilmek durumundadır (Yönetmelik m. 41). Kazı ve sondaj izni alanlar, bu çalışmayı sahipli arazide yaptıkları takdirde kazı, sondaj ve araştırma bölgesindeki arazi sahiplerinin zararlarını tazminle yükümdürler. İlgili yönetmelik m.42 gereği, arazi sahipleri de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın oluşturacağı komisyonca takdir edilecek tazminat karşılığında, kazı, sondaj ve araştırmaya izin vermeye mecburdur. Bu gibi yerler gerektiğinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kamulaştırılabilir.
Kazı, sondaj ve araştırmalarda meydana çıkacak olan kültür varlıklarının yayım hakkı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m.43 gereği, kazı, sondaj ve araştırma izni alan heyet ve kurumlar adına kazı, sondaj ve araştırmayı fiilen idare edenlere aittir.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu m. 71’e göre, kazı, sondaj ve araştırmaya aykırı hareket edenler yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılmaktadır. Buna göre örneğin, almış oldukları kazı ve sondaj ruhsatları ile araştırma izinlerini Bakanlıktan izin almaksızın başkasına devredenler bu kapsamda cezalandırılmaktadır. Öte yandan zararları tazmin edilmiş olduğu halde kazı, sondaj ve araştırma yapılmasını engelleyen mülk sahipleri de bu kapsamda cezalandırılmaktadır. Aynı şekilde taşınmaz malikinin tazminatını tam yerine getirmeyen kazı, sondaj ruhsat sahipleri de bu maddeye göre cezalandırılabilmektedir. Öte yandan kazı dönemine ait bilimsel raporlar kazının bitiminden itibaren iki yıl içinde, nihai bilimsel raporlar da beş yıl içinde yayımlanmak ve Bakanlığa sunmak zorundadır. Buna aykırı davranan ruhsat sahipleri kültür varlığının yayım hakkını kaybetmekte ve ayrıca adli para cezasına çarptırılmaktadır.
İzinsiz kazı ve sondaj yapma suçu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu m. 74/1 de düzenlenmiştir. Buna göre: “Kültür varlıklarını bulmak amacıyla izinsiz olarak kazı veya sondaj yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Ancak kazı veya sondajın yapıldığı yerin, sit alanı veya bu Kanuna göre korunması gerekli başka bir yer olmaması halinde verilecek cezanın üçte biri indirilir.” Burada dikkat edilmesi gerekli husus, kazı veya sondajın “kültür varlığı bulmak” kastıyla yapılmış olmasıdır.
Define arama suçu da bu kapsamda değinmemiz gereken bir suç türüdür. İlgili Kanun’un 74/2 maddesinde bu husus şöyle düzenlenmiştir: “İzinsiz olarak define araştıranlar, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, bu fiillerin yurt dışına kültür varlıklarını kaçırma amacıyla veya kültür varlıklarının korunmasında görevli kişiler tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza iki katına kadar arttırılır.”
Madde 74/3’te ise bu konuda şu hükme yer verilmiştir: “Kişinin bu maddede tanımlanan suçları işlemek suretiyle bulduğu kültür varlığını soruşturma başlamadan önce mahalli mülki amire teslim etmesi halinde, mahkemece verilecek cezada üçte ikisine kadar indirim yapılabilir.”
Madde 74/4’te ise: “İzinsiz olarak define araştıran kişinin, hakkında kovuşturma başlayıncaya kadar, kendisini bu fiili işlemeye gerekli cihazları temin etmek suretiyle sevk eden kişilerin kimliklerini açıklaması ve yakalanmasını sağlaması halinde, mahkemece verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza verilmesine yer olmadığına da karar verilebilir” denilmektedir.
Bu arada şunu da belirtelim ki define araması ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle; korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olarak belirtilen yerler ile; tespit ve tescil edilmiş sit alanları ve mezarlıklar dışında yapılabilmektedir. Diğer bir deyişle, bu yerlerde define araması yapılamaz. Diğer alanlarda ise Bakanlık izni ve kontrolünde define aramasına izin verilmektedir. İzinsiz aramalar yukarıda da belirttiğimiz gibi define arama suçuna girer.
3. Kültür Varlıklarının İzinsiz Olarak Ticareti ve Yurtdışına Çıkarma Suçları
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 67’nci maddesinde bu konuda şu hususlar düzenlenmiştir: “Kültür ve tabiat varlıklarıyla ilgili olarak bildirim yükümlülüğüne mazereti olmaksızın ve bilerek aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Bildirimi yapılmamış olan kültür ve tabiat varlığını satışa arz eden, satan, veren, satın alan, kabul eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Ancak bu durumda birinci fıkrada tanımlanan suçtan dolayı ayrıca cezaya hükmolunmaz. Ticareti yasak olmayan taşınır kültür varlıklarının izinsiz olarak ticaretini yapan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu madde 30 ile; tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, derneklere, vakıflara, şirketlere, gerçek ve tüzel kişilere ticaretini yaptıkları veya ellerinde bulundurdukları taşınır kültür varlıklarını, miras yoluyla elde ettikleri aynı nitelikli malları, müzayedeler yoluyla elde ettikleri kültür varlıklarını devlet müzelerine haber vermek ve gösterme zorunluluğu getirilmiştir. Bu zorunluluğun gereğini mazereti olmaksızın yerine getirmeyenler altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır. 67’nci madde buna amirdir.
Bildirimi yapılmamış kültür varlıklarının ticareti de m. 67/2’de suç olarak tanımlanmış ve iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür.
Madde 67/3’te de kültür varlıklarının izinsiz olarak ticaretinin yapılması suç olarak belirtilmiştir. Cezası da altı aydan üç yıla kadar hapis olarak öngörülmüştür.
Tarihi eser kaçakçılığı suçu m. 68’de şöyle düzenlenmiştir: “Kültür ve tabiat varlıklarını bu Kanuna aykırı olarak yurtdışına çıkaran kişi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”
İlgili Kanun’un m.66/1’de kültür varlıklarını korunma alanlarında “Ruhsatsız veya Ruhsata Aykırı İnşaat” yapılması suç olarak tanımlanmış ve bu suç için öngörülen ceza ise; şayet fiil daha ağır bir cezayı gerektirmiyorsa – örneğin, ruhsatsız bir inşaat yaparken mevcut bir kültür varlığına da zarar vermek gibi- bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.
Öte yandan taşınır kültür varlığı ticareti yapanların işyerleri Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce görevlendirilen uzmanlar tarafından her zaman denetlenebilmektedir. İşte bu denetim ve kontrollere izin vermemek suretiyle muhalefet edenler için de 69’uncu maddede altı aydan bir yıla kadar hapis ve adli para cezası öngörülmüştür.
Söz konusu Kanun olan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 73’üncü maddesinde “özel müzecilik hükümlerine aykırı davrananlara” karşı verilecek ceza da üç aydan bir yıla kadar hapis ve adli para cezası olarak öngörülmüştür.
4. Yargı Kararları
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2018/1726 E. 2021/8253 K. Sayılı Kararı:
“İnşaat sahibi ve müteahhit sanık ..., yapı denetiminden sorumlu 3H Yapı Denetimi Ticaret Ltd. Şti. yetkilisi sanık ..., şantiye şefi sanık ... ve sorumlu mimar sanık ... hakkında, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü denetiminde 15/05/2013 tarihinde başlatılan temel kazısında ortaya çıkan horasan harç bağlayıcı tuğla örgülü büyük bir duvarın iş makinesi ile tahrip edilmiş olduğu, 15/05/2013 tarihinde yapılan kontrollü kazıda ortaya çıkan yaklaşık 1 metre kalınlığında horosan harç bağlayıcılı bir duvarın ise üstüne beton döküldüğünün saptandığı belirtilerek izinsiz ve kontrolsüz kazı yapılması sonucunda korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı niteliğindeki yapılara zarar verdiği iddiasıyla açılan kamu davası ile ilgili olarak; 2863 sayılı Kanunun 65/1. maddesinde düzenlenen “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığının zarar görmesine kasten sebebiyet verme” suçunun kasten işlenebilecek bir suç olduğu, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak, yani taksirle kültür varlığında zarar oluşumuna yol açılması halinin kanunda suç olarak düzenlenmediği, aşamalardaki savunmalarında bilerek zarar vermediklerini beyan eden sanıkların, kasıtlı hareketleri ile zarar sonucuna sebep olduklarına dair savunmalarının aksine delil bulunmadığı, ayrıca zarar verildiği iddia edilen duvarların 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı niteliğinde olmakla birlikte suç tarihinde tescilli olmadıkları, 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1. maddesinde, “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ... iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır” düzenlemesine yer verilerek, zarar suçunun oluşumu için, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının tescilli olmasının arandığı, dava konusu yapının tescil edilmemiş olsa dahi 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında korunması gerekli kültür varlığı niteliğini haiz bulunmakla beraber, tescilli olmadığından, yukarıda açıklanan 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1. maddesine göre zarar suçunun unsurlarının oluşmadığı, kaldı ki dosya kapsamında bulunan mahallinde icra edilen keşif sonrası düzenlenen 24/03/2015 tarihli bilirkişi raporunda, parselin ortasında güney yönünde doğu-batı doğrultusunda horasan harç bağlayıcılı tuğla örgülü büyük bir duvarın ve kuyu temel içerisindeki duvarın halen mevcut olduğu, suça konu kentsel ve tarihi sit alanı içinde kalan ve tescil kaydı bulunmayan yerle ilgili olarak korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarara uğramalarına kasten sebebiyet verilmediğinin belirtildiği dikkate alınarak sanıklar hakkında beraat kararı verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna, eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,”
Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/12947 E. 2016/6940 K. sayılı Kararı:
“Nitelikli mala zarar verme suçundan, sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, Cumhuriyet savcısı ve şikayetçi ... adına hazine vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kovuşturma evresinde duruşmadan haberdar edilmeyen katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan kurumun 5271 sayılı CMK’nın 260/1. madde ve fıkrası uyarınca yasa yollarına başvurma hakkı bulunmaktadır. Yasa yollarına başvurma hakkı bulunan, duruşma günü bildirilmeyen ve yokluğunda hüküm kurulan suçtan zarar gören şikayetçi kurum vekilinin 5271 sayılı CMK'nın 237/2 ve 238. maddeleri uyarınca davaya katılmasına karar verilerek ve hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;
2863 S.Y 'nın 65/1. maddesinin ''Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. hükmü karşısında, kentsel sit alanı olarak tespit ve ilan edilmiş gayrimenkule yakarak zarar verdiği sabit olan sanığın eyleminin TCK 44/1. maddesi uyarınca kül halinde 2863 sayılı yasanın 65/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilmeden, sanık hakkında kamu malına zarar verme suçundan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Kanuna aykırı olup, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesine istinaden halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/11689 E. 2015/5638 K. Sayılı Kararı:
“08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı;
Belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, .... Kurulu'nun 14.02.1996 tarih ve 5576 sayılı kararıyla korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olduğu kabul edilen ve yine aynı Koruma Kurulu'nun 03-04.03.2011 tarih ve 6920 sayılı kararıyla 2. derece doğal sit alanı olduğu kabul edilen...ilçesi, ...köyü, ... mevkii, 844 sayılı parselde yer alan ve tapuda sanık ...'un hissedarı olduğu, ...Sitesindeki 164 kapı numaralı(tapuda C Blok 1 numaralı) müstakil iki katlı binada, sanık tarafından tadilat yaptırılmak istendiği ve bu nedenle inşaat işleriyle meşgul olan sanık... ile anlaştığı, binanın içinde ve dışında, ilgili Koruma Bölge Kurulu'ndan izin alınmadan başlanan tadilatların devamı sırasında, olay yerinde inceleme yapan ... Jandarma Komutanlığı görevlilerince, izinsiz yapılan esaslı tadilatların tespit edildiği ve olay hakkında ... Özel İdaresi görevlilerince yapı tatil zaptının düzenlendiği, bu tutanak ile olay yeri fotoğraflarından ve soruşturma aşamasında olay yerinde inceleme yapan inşaat bilirkişisi mimardan alınan rapordan anlaşılacağı üzere, dış sıvasının, kapı ve pencerelerinin yenilendiği, 1x4 metre genişliğinde ilave eklenti yapılması gibi esaslı onarımların gerçekleştirildiği anlaşılmış olmakla birlikte; sanıkların ifadelerinde, yapılan tadilatlar için izin almaları gerektiğini bilmediklerini beyan etmeleri karşısında, bahse konu sit kararlarının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğinin, sanıkların bu bölgede ne süreden beri ikamet ettiklerinin araştırılması ve tescil kararından haberdar oldukları kanaatine varılması halinde;
Kabule göre de;
Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşai ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, 2863 sayılı Kanunun 65/d maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceği, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle il özel idaresi bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, eğer kurulmuş ise, taşınmazın bulunduğu yerin koruma, uygulama denetim bürosunun sorumluluk alanı kapsamında olup olmadığı hususu tespit edilip, hükümden sonra, 08/10/2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanun'un 65. maddesinde yapılan değişiklikler de dikkate alınarak, sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin ve mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince, sanıkların beraatine ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA,”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2016/6938 E. 2016/11336 K. Sayılı Kararı:
“2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanunun suç tarihi itibariyle yürürlükte olan 5728 sayılı Kanun ile değişik 65/d maddesinde suçun unsurlarının, aynı Kanunun 57. maddesinin 6 ve 7. fıkralarına atıf yapılmak suretiyle düzenlendiği, 57. maddenin atıf yapılan 7. fıkrasının, maddeye sonradan eklenen fıkralarla birlikte 9. fıkra olarak ortaya çıktığı, 2863 sayılı Kanunun 57/9. maddesine göre, koruma amaçlı imar planı onaylanmış sit alanlarında, taşınmaz kültür varlığının bulunduğu parseller dışındaki inşai ve fiziki müdahalelerin, koruma amaçlı imar planı hükümleri doğrultusunda, bünyesinde Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları kurulmuş idarelerin izin ve denetimi ile yapılacağı, eğer idarenin bünyesinde Koruma, Uygulama ve Denetim Bürosu kurulmamış ise, sözü edilen iznin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'ndan alınması gerektiği, sit alanı olarak tescil edilmiş bir bölgenin, koruma amaçlı imar planı da onaylanmış olursa, bu bölgedeki yapılaşma ya da onarım faaliyetlerinin belirtilen plan çerçevesinde gerçekleştirilebileceği, başka bir deyişle, koruma amaçlı imar planı onaylanmış sit alanlarının imara açık bölgeler olduğu, ancak, bu bölgelerde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabilmek için izin sürecinin işletilmesi gerektiği, izin alınmaksızın ya da izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapılması ile inşai ve fiziki müdahale gerçekleştirilmesi halinde, suç tarihi itibariyle yürürlükte olan 2863 sayılı Kanunun 5728 sayılı Kanun ile değişik 65/d maddesi ile yaptırım altına alınan suçun oluşacağı, somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde, sanıkların, Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 01/09/1989 tarih ve 675 sayılı kararı ile sınırları belirlenen ve aynı kurulun 27.09.1992 tarih ve 2675 sayılı kararı ile uygun bulunan ...Merkez Koruma Amaçlı İmar Planı kapsamı ve kentsel sit alanı içinde yer alan tescilsiz yapıya izin almaksızın yaptıkları uygulamalar için hazırlanan projenin, anılan kurulun 10.10.2012 tarih ve 636 sayılı kararı ile onaylandığı, ancak sanıkların, onaylı projeye aykırılık oluşturacak şekilde terasa açılan kapıyı pencereye çevirdiklerinin, onaylı projede olmayan yapının doğu cephesine pencere açtıklarının 29.01.2016 tarihli mimar bilirkişi raporu ile tespit edildiği anlaşılmakla; yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, koruma amaçlı imar planı onaylanmış kentsel sit alanı içerisindeki tescilsiz taşınmaz parselinde projeye aykırı olarak gerçekleştirilen uygulamalar nedeniyle sanıkların, suç tarihi itibariyle yürürlükte ve lehe olan 2863 sayılı Kanunun 5728 sayılı Kanun ile değişik 65/d. maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, delil yetersizliği gerekçesiyle beraatlerine dair hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA,”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/3466 E. 2014/25132 K. Sayılı Kararı:
“2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü vekili ve katılan ... vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Katılan ... vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Mahkemece hakkında katılma kararı verilen ...'nın 2863 sayılı Kanuna aykırılıktan doğan davalara katılma ve tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, katılan ... vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
2-Katılan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü vekilinin temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Sanığın, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu'nun 15/11/1985 tarihli 1558 sayılı kararı ile belirlenen 3. derece arkeolojik sit alanı içerisinde bulunan ... beldesi, ... parsel sayılı olup taşınmaz üzerine üç katlı bina inşa ettiğinin tespit edildiği, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun “arkeolojik sitler, koruma ve kullanma koşullarına” ilişkin 05/11/1999 tarih ve 658 sayılı ilke kararı ile 3. derece arkeolojik sit alanlarının koruma-kullanma kararları doğrultusunda yeni düzenlemelere izin verilebilecek arkeolojik alanlar olduğunun, bu alanlarda, belediyesince veya valilikçe inşaat izni verilmeden önce, ilgili müze müdürlüğü uzmanları tarafından sondaj kazısı gerçekleştirilerek, sondaj sonuçlarının bu alanlarla ilgili, varsa kazı başkanının görüşleriyle birlikte müze müdürlüğünce koruma kuruluna iletilip kurul kararı alındıktan sonra uygulamaya geçilebileceğinin belirtildiği, sanığın suça konu 1440 parsel sayılı taşınmazda bina inşa etmek için müracaatı üzerine müze müdürlüğü görevlileri tarafından gerçekleştirilen sondaj çalışması sonucunda, korunması gerekli herhangi bir kültür ve tabiat varlığına rastlanılmadığı, akabinde anılan Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 26/11/2008 tarih ve 4458 sayılı kararı ile sondaj çalışması sonucunda korunması gerekli herhangi bir kültür ve tabiat varlığına rastlanılmaması nedeniyle koruma amaçlı imar planı doğrultusunda uygulamaya gidilebileceğine karar verildiği, suça konu
inşaat ile ilgili olarak belediyeden alınan 09/03/2009 tarih ve 5 sayılı ruhsatın onayı olmadığından geçersiz kılındığı, sanığın tekrar müracaatı üzerine bu kez 06/09/2011 tarihli 2011/40 sayılı ruhsatın verildiği, mahkemece icra edilen keşfe katılan fen, inşaat mühendisi ve arkeolog bilirkişileri tarafından düzenlenen raporlar ile, 1440 sayılı parsel üzerindeki zemin+2 katlı taşınmazın çevresinde hem Hatay Müze Müdürlüğü uzmanlarınca açılan sondajda herhangi bir arkeolojik bulguya rastlanmaması hem de inşaat bitiminden sonra yapılan keşifte herhangi bir arkeolojik bulgu tespit edilmemesi nedeniyle 3. derecede arkeolojik sit alanında herhangi bir tahribata ve fiziki müdahaleye yol açmadığı hususlarının belirtildiği, sanığın, suça konu imalatları, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan izin ve belediyesinden inşaat yapım ruhsat alınarak gerçekleştirildiği, bu itibarla sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı, mahkemece beraatine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmakla,
Yapılan yargılama sonunda, sanığın üzerine atılı suçu işlemediğinin sabit olduğu, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, beraat kararının usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/6805 E. 2015/4048 K. Sayılı Kararı:
“2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
... Jandarma Komutanlığı görevlilerince yapılan devriye görevi esnasında, ... ilçesi, ... mahallesinde gece 04:00 esnasında şüpheli iki kişinin görüldüğü, kolluk görevlilerini gören iki şüphelinin kaçmaya başladıkları ve yapılan takip sonunda sanık ... ile yargılama neticesinde mahkumiyetine karar verilip hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen ve kararı temyiz incelemesine gelmeyen sanık ...'ın, içerisinde kazma ve kürek olan çuval ile yakalandıkları, sanıkların verdikleri ifadelerinde kültür varlığı bulabilmek amacıyla kazı yaptıkları ve kazıdan dönüşlerinde yakalandıklarını beyan ettikleri ve kolluk görevlilerine kazı yerini rızaen gösterdikleri, olay yeri olan ... ilçesi, ... köyü,... mevkiine giden kolluk görevlilerinin birbirlerine yakın konumda bulunan 120 cm, 100 cm ve 45 cm derinliğinde üç adet kazı yaptıklarının tespit edildiği, sanıkların verdikleri ifadelerinde de, kültür varlığı bulabilmek amacıyla kazı yapmaya karar verdiklerini, kazıdan dönüşlerinde yakalandıklarını beyan ettikleri, sanıklar hakkında soruşturmaya başlandığı ve 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan davanın açıldığı, . .. Koruma Bölge Kurulu'nun 04.06.2007 tarihli yazısından anlaşılacağı üzere, olay yerinin sit alanı olmadığı ve olay yerinin 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında korunması gerekli bir yer olduğuna dair bir iddianın da bulunmadığı, böylece sanık ...'ın, kararı temyiz incelemesine gelmeyen diğer sanık ile fikir ve eylem birliği içerisinde, kültür varlığı bulabilmek amacıyla izinsiz kazı yaptığı ve üzerine atılı eylemin sabit olduğu anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin kararın usul ve kanuna aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık tarafından gerçekleştirilen eylemin, 5728 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 74/1 maddesinde düzenlenen “kültür varlıkları bulmak amacıyla izinsiz kazı yapma” suçunu oluşturduğu, aynı Kanunun 74/2 maddesinde düzenlenen “izinsiz define araştırma” suçunun oluşabilmesi için sanığın, sit alanı ya da korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı niteliğini haiz yerde, kazı eylemi olmaksızın yüzeysel faaliyetler ile araştırma yapmış olması gerektiği, bu bakımdan, “kültür varlığı” ya da “define” bulmak kastı ile hareket edilmesinin, anılan suçları birbirinden ayırmada esas alınacak bir kriter olmayıp, kazı fiilinin gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun belirleyici olduğu, somut olayda; 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamı dışında kalan bölgede define bulmak amacıyla kazı yapan sanık hakkında, eylemin, suç tarihi itibariyle yürürlükte olan 2863 sayılı Kanunun 5728 sayılı Kanun ile değişmeden önceki 74/2. cümlesine ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile değişik 74/1-2. cümlesine temas eden suçu oluşturduğu, lehe kanun karşılaştırması anılan hükümler arasında yapılarak, hapis cezasının asgari haddi yönünden daha lehe olan ilk düzenleme uyarınca sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, hatalı nitelendirme ile “izinsiz define araştırma” suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
2-5271 sayılı CMK'nın 231/11 maddesine göre, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanığın, denetimli serbestlik tedbiri olarak kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirememesi halinde mahkemece durumu değerlendirilerek, cezanın kısmen infazı, ertelenmesi ya da seçenek yaptırımlara çevrilmesi yönünde karar verilmek suretiyle yeni bir mahkumiyet hükmü kurulabileceği gözetilmeksizin, denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle hakkındaki hüküm açıklanan sanığa verilen hapis cezasının ertelenmesine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA,”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2011/10017 E. 2012/18160 K. Sayılı Kararı:
“2863 Sayılı Kanuna Aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm mahalli Cumhuriyet Savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
...'nin suçtan doğrudan doğruya zarar gördüğü kabul edildiğinden katılan sıfatı ile hükmü temyiz etmesi mümkün görülmekle, tebliğnamedeki red görüşüne iştirak edilmemiştir.
2863 sayılı Kanunun 4.maddesinde “haber verme zorunluluğu” başlığı altında taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını bulanların, malik oldukları veya kullandıkları arazinin içinde kültür ve tabiat varlığı bulunduğunu bilenlerin veya yeni haberdar olan malik ve zilyetlerin, bunu en geç üç gün içinde, en yakın müze müdürlüğüne veya köyde muhtara veya diğer yerlerde mülki idare amirlerine bildirmeye mecbur oldukları belirtilmiş, buna aykırı hareket edenlerin cezası aynı Kanunun 67/1 ve 5728 sayılı Kanunun 410. maddesi ile yapılan değişiklik öncesi 67. maddesinde düzenlenmiş olup, sanıkların temel kazma çalışmaları sırasında dava konusu yerde buldukları ve 06.12.2007 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile Roma dönemine ait olup 2863 sayılı Kanun kapsamında taşınır kültür varlığı olduğu tespit edilen eserleri, üç günlük bildirim süresi dolmadan 06/08/2007 tarihinde yakalandıkları, bu itibarla sanıkların üzerilerine atılı suçun kanuni unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla;
Yapılan yargılama sonunda sanıkların bildirim yükümlülüğüne bilerek aykırı hareket ettiklerine dair kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediği, sanıkların suç kastı ile hareket etmedikleri gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, bir nedene dayanmayan, mahalli Cumhuriyet Savcısının sanıkların mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/9179 E. 2015/1398 K. Sayılı Kararı:
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın adli sicil kaydında bulunan, ... 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 23/03/2009 tarih, 2008/407 Esas, 2009/225 Karar sayılı ilamın tekerrüre esas olup hükmolunan hapis cezasının 5237 sayılı TCK'nın 58/6 maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanık ...'in, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen ve suç tarihinden iki yıl önce kolleksiyonerlik yapan sanık ...'a ait olan 152 adet eski para ile 6 adet objeyi, ...İlinde bulunan ve kimlik bilgileri tespit edilemeyen bir şahsa götürmek için sanık ...'dan teslim aldığı, suç tarihinde yapılan bir ihbar üzerine ... güzergahında taşımacılık yapan yolcu minibüsünde .... Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2010 tarihli, 2010/80 sayılı kararına istinaden yapılan aramada sanık ...'in oturduğu yolcu koltuğunun altında, kutu içerisinde anılan varlıkların ele geçirildiği, tarafsız arkeolog bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 30/12/2011 tarihli rapor ile 1 adet cam vazo, 2 adet cam şişe, 2 adet minyatür kap, 1 adet cam bilezik ve 148 adet sikkenin 2863 sayılı Kanun kapsamında tasnif ve tescile tabi olduğunun, 4 adet sikkenin ise sahte olduğunun belirlendiği,
2863 sayılı Kanunun 67/2 maddesinde düzenlenen izinsiz olarak kültür varlığı ticareti suçunun oluşabilmesi için maddede seçimlik olarak belirtilen “satışa arz etmek, satmak, vermek, satın almak, kabul etmek” eylemlerinden birinin icrasının yeterli olduğu, söz konusu suçun oluşması için fiilen satışın gerçekleşmesinin gerekmediği, somut durumda sanık ...'in, temyize gelmeyen sanık ... ile anlaşarak, adı geçen sanığın elinde bulunan taşınır kültür varlıklarını Kahramanmaraş ilinde bulunan alıcı şahsa teslim etmek amacıyla ticaret kast ve saiki ile eserleri kabul ettiğinin sübuta erdiği anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, üzerine atılı suçu işlemediğine ve hakkında verilen cezanın fazla olduğuna ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık hakkında “2 yıl 4 ay” olarak belirlenen temel hapis cezası üzerinden, 5237 sayılı TCK'nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında yapılan indirimden sonra, “1 yıl 11 ay 10 gün” yerine, “23 ay 10 gün” olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini, yine “540” gün olarak belirlenen temel para cezasından anılan madde uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken hesap hatası sonucu“450” TL yerine “480” gün olarak belirlenmesi ve sonuç olarak gün para cezasının 5237 sayılı TCK'nın 52/2 maddesi uyarınca günlüğü 20 TL'den paraya çevrilmesi sırasında “9.000” TL yerine “9.600” TL olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini,
2- 2863 sayılı Kanunun 23. maddesi kapsamında müzelik değer taşıyan, tasnif ve tescile tabi taşınır kültür varlıklarının, aynı Kanunun 75. maddesi uyarınca Müze Müdürlüğü'ne teslimine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, müsaderesine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konularda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, sanık ... hakkında tesis edilen (B) numaralı hüküm fıkrasının (2) numaralı paragrafının “1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 450 gün adli para cezası”, (3) numaralı hüküm fıkrasının “(450x20) 9.000 TL” olarak, (4) numaralı paragrafın “1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 9.000 TL adli para cezası” ve son olarak (5) numaralı paragrafın “9.000 TL” şeklinde düzeltilmesi, (C ) numaralı paragraf hükümden çıkarılarak yerine “ 30/12/2011 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile 2863 sayılı Kanunun 23. maddesi kapsamında müzelik değer taşıdıkları, tasnif ve tescile tabi bulunduğu belirlenen 1 adet cam vazo, 2 adet cam şişe, 2 adet minyatür kap, 1 adet cam bilezik ve 148 adet sikkenin aynı Kanunun 75. maddesi uyarınca Müze Müdürlüğü'ne teslimine” cümlesinin eklenmesi suretiyle (eleştirilen husus dışında) sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA,”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/7590 E.2014/20865 K. Sayılı Kararı:
“2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanıklar tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yürütülmekte olan parada sahtecilik soruşturması kapsamında, sanık C.. A..'ın işyerinde yapılan aramada dolabın alt bölmesinde 1 adet metal büst ve masanın ikinci çekmecesinde 50 adet sikkenin, sanık M.. G..'in arabasında yapılan aramada ise şoför koltuğu altında 5 adet sikkenin ele geçirildiği, dosya kapsamında mevcut bağımsız bilirkişi raporunda, sanık Celal'e ait iş yerinde ele geçirilen 50 adet sikkenin 2863 sayılı Kanun kapsamı dışında kaldığı, bir adet bronz büstün taşınır kültür varlığı olduğunun, sanık Mükayil'in aracında ele geçirilen 5 adet sikkeden 3 tanesinin orta çağ İslami dönem sikkesi olup taşınır kültür varlığı niteliğinde olduğunun belirlendiği, sanık Celal'in aşamalarda değişmeyen savunmasında, ele geçirilen eserleri 1 ay kadar öncesinde Ürgüp'e ziyaret amaçlı gittiğinde, yol kenarında antika eser satışı yapan tanımadığı bir şahıstan satın aldığına, sanık Mükayil'in de, 3-4 ay kadar önce amele pazarında açık kimlik ve adres bilgilerini bilmediği bir seyyar satıcıdan satın aldığına ilişkin aksi ispatlanamayan savunmaları karşısında, sanıkların ticari amaçla satın aldıklarına dair delil ve bu yönde bir iddianın bulunmaması nedeniyle eylemlerin 2863 sayılı Kanunun 70. maddesine temas eden “kültür varlığı bulundurma” suçunu oluşturacağının gözetilmemesi,
Kabule göre de;
1- 5237 sayılı TCK’nın 53/3 maddesi uyarınca sanıkların sadece kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmasına karar verilirken, hak yoksunluğu süresinin koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- 2863 Sayılı Kanun'un 23. maddesi kapsamında müzelik değer taşıyan, tasnif ve tescile tabi taşınır kültür varlıklarının Müze Müdürlüğü'ne teslimine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, ayrıca müsaderesine de karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/9163 E. 2015/1400 K. sayılı Kararı
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Suçtan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın davaya katılmasına karar verildiği halde gerekçeli karar başlığında “İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün” müşteki olarak gösterilmesi, mahallinde düzeltilebilir maddi hatalar olarak kabul edilmiştir.
Suç tarihinde yapılan bir ihbar üzerine, mahkeme kararına istinaden, sanığın üzerinde yapılan aramada, pantolonunun cebinde, peçeteye sarılı vaziyette, müze görevlileri tarafından soruşturma aşamasında düzenlenen 13/06/2013 tarihli rapor ile tasnif ve tescile tabi taşınır kültür varlığı niteliğini haiz bulunduğu belirlenen üç adet sikkenin ele geçirildiği, sanığın aşamalarda değişmeyen savunmasında, suça konu sikkeleri merakı nedeniyle seyyar satıcıdan satın aldığını, tarihi eser niteliğinde bulunduğunu bilmediğini, amacının müzeye götürmek olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla,
Katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanıktan ele geçirilen sikkeler üzerinde üniversitelerin arkeoloji ve sanat tarihi kürsülerine mensup öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, mevcut durumları itibariyle bilim, kültür, din veya güzel sanatlarla ilgileri, tasnif ve tescile tabi, bildirim zorunluluğu olan, yani 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli taşınır kültür varlığı olup olmadıkları tespit edilip, anılan niteliği haiz olduklarının belirlenmesi halinde, söz konusu sikkeleri merakı nedeniyle satın almak suretiyle edindiğini beyan eden sanığın, suça konu varlıkları bulduğuna yönelik bir savunma yapmadığı, diğer yandan, dava konusu sikkelerin 2863 sayılı Kanunun 67/2 maddesinde sayılan seçimlik hareketlerden biri gerçekleştirilmek suretiyle kültür varlığı ticaretine konu edildiğine dair de delil bulunmadığı, bu itibarla eylemin aynı Kanunun 70. maddesine temas eden izinsiz olarak kültür varlığı bulundurmak suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin, davanın tarafı konumundaki Müze Müdürlüğü uzmanlarınca soruşturma aşamasında düzenlenen rapor hükme esas alınarak ve delillerin takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek sanığın suç kastının bulunmadığının kabulü suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
2863 sayılı Kanunun 23. maddesi kapsamında müzelik değer taşıyan, tasnif ve tescile tabi taşınır kültür varlıklarının, aynı Kanunun 75. maddesi uyarınca Müze Müdürlüğü'ne teslimine karar verilmesi ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeksizin, ayrıca müsaderesine de hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA,”