KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASINA İLİŞKİN HUKUKİ DÜZENLEMELER
03 Ekim 2024
Kültür varlıkları; milli ve evrensel kültür bakımından korunması gerekli olan, korunma süreci çeşitli tedbirlerle sağlanan ve bütün insanlığın kültürel zenginliği olarak tanımlanabilecektir. Bütün insanlığın kültürel zenginliği olmasının getirdiği önem sebebiyle kültür varlıkları, birçok ülkede farklı düzeyde hukuki düzenlemelerle ve uluslararası düzenlemelerle korunmaktadır.
Ülkemizde kültür varlıklarının korunması anayasal düzeyde kabul görmüş ve bu çerçevede 1982 Anayasası’nın “Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması” başlıklı 63’üncü maddesinde şu düzenlemeye yer verilmiştir:
“Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır. Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.”
Bu anayasal hüküm çerçevesinde ülkemizde konuyla ilgili pek çok yasal düzenleme yapılmıştır:
- Yürürlüğe konulan 21.07.1983 tarihli ve 2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” ve bu kanundan hareketle oluşturulan “Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları” ve ayrıca konuya ilişkin uyuşmazlık halinde yargı yerlerinin görevlendirilmiş olması ülkemizde kültürel mirasın korunması konusunda ciddi bir altyapının olduğunu göstermektedir.
- 3194 sayılı İmar Kanunu, bu konudaki bir diğer temel hukuki metindir. İmar hukuku, planlı yapılanmanın sağlanması amacına hizmet etmekte olup 3194 sayılı Kanun’da planlı yapılanmanın parametrelerini uygulayıcılara gösterilmekte ve buna uymayan kişilere uygulanacak cezai yaptırımlar hükme alınmaktadır. Bu çerçevede kültürel mirasın ve tabiat varlıkların korunmasına hizmet edilmektedir.
- Kültür Varlıkları İhale Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesinde de, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devrilerde sosyal hayatın konusu olmuş bilim ve kültür bakımından özgün (orijinal) değeri olan yer üstü, yeraltı veya su altı bütün taşınır ve taşınmaz varlıkların korunması bir insani zorunluluk ve tarihi bir ödev olarak ifade edilmiştir.
Kültürel mirasın korunması için uluslararası düzeyde de pek çok hukuki düzenleme kabul edilmiştir. Bunlardan başlıcaları şöyledir:
- 1954 tarihli Birleşmiş Milletler Silahlı Çatışma Halinde Kültür Mallarının Korunmasına Dair Sözleşme
Bu sözleşme, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan büyük tahribat, yıkım göz önünde bulundurularak kabul edilmiş ve olası bir savaş halinde devletlerin kültürel mirasa, tarihi yapılarak karşı daha hassas davranmaları, dolayısıyla yıkıcılıktan kaçınmaları yükümlülüğü getirilmiştir.
- 1970 tarihli Birleşmiş Milletler Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme
Bu metin, kültür varlıklarının barış zamanında da korunması ve kollanması amacıyla kabul edilmiştir.
- 1972 tarihli Dünya Kültürel Mirasın Korunmasına Dair Sözleşme
Kültür varlıklarının korunması alanındaki en temel hukuki metin bu sözleşmedir. Bu sözleşmeye dayanılarak kurulan “Dünya Miras Komitesi”, “Dünya Kültürel Miras Listesi”ni oluşturmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’den de örneğin; Göreme Milli Parkı ve Kapadokya, Nemrut Dağı (Adıyaman), Truva Antik Kenti (Çanakkale), Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, Göbekli Tepe (Şanlıurfa) gibi bazı alanlar “Dünya Kültürel Miras Listesi” ne alınmıştır.
- 1985 tarihli Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi
Sözleşmeye göre; anıtlar, bina grupları, ören yerleri (sit alanları) mimari miras kapsamında değerlendirilmektedir.
- 1992 tarihli Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
Bu Sözleşmenin, ilgili hükümleri uyarınca takip edilecek amaçları, biyolojik çeşitliliğin korunması; bu çeşitliliğinin unsurlarının sürdürülebilir kullanımı; genetik kaynaklar ve teknoloji üzerinde sahip olunan bütün hakları dikkate almak kaydıyla, bu kaynaklara gereğince erişimin ve ilgili teknolojilerin gereğince transferinin sağlanması ve uygun finansmanın tedariki de dahil olmak üzere, genetik kaynakların kullanımından doğan yararların adil ve hakkaniyete uygun paylaşımıdır.