FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARININ İHLALİ HALİNDE AÇILABİLECEK DAVALAR
06 Ağustos 2024
A. Giriş
Fikri mülkiyet hukuku hem fikri mülkiyet haklarını hem de sınai mülkiyet haklarını kapsamaktadır. Türkiye’de fikri mülkiyet hakları 01.01.1952’de yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) kapsamında düzenlenmekte ve korunmaktadır. Söz konusu kanunda farklı tarihlerde birçok kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Bilhassa 2004 yılında AB uyum sürecinde 5101 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler en kapsamlı olanıdır. Kanun; bilgisayar programları dahil bilim, edebiyat, müzik, güzel sanatlar ve sinema eserlerinden doğan hakları tanımlar ve güvence altına almakta olup, buna göre ilgililerin bu eserler dolayısıyla maddi ve manevi hakları doğmaktadır. Sınai mülkiyet hakları ise, genel olarak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) kapsamında düzenlenmiş ve korunmaktadır.
Söz konusu hakların korunması için ilgililerin; maddi tazminat davası, manevi tazminat davası ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin dava açma hakları bulunmaktadır.
B. Fikri Mülkiyet Haklarının İhlali Halinde Maddi Tazminat Davaları
FSEK m.70/2’ye göre, eser sahipleri, mali haklarının ihlal edilmesi halinde, haksız fiilden doğan sorumluluğa ilişkin genel esaslar dairesinde, maddi tazminat ödenmesi için dava açabilmektedir. Söz konusu Kanun’a göre eser sahiplerinin mali hakları ise; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkıdır.
Maddi zarar, fiili zarar ve yoksun kalınan kardan oluşabileceği gibi, sadece fiili zarar veya sadece yoksun kalınan kardan da oluşabilir. Diğer bir ifadeyle maddi zarar, eser sahibinin mal varlığının, tecavüzden önceki ve sonraki hali arasındaki farktır. Hakkı tecavüze uğrayan kimse, tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de isteyebilir. Haksız fiilden dolayı eser sahibinin sadece mali haklarının değil, manevi haklarının ihlalinden dolayı da maddi zarara yol açılmış olabilir. Örneğin, eser sahibinin izni olmadan eserde yapılan değişikliğin esere olan ilgiyi ve eserin piyasadaki sürümünü azaltacak derecede kötü olması durumunda böyle bir durumun hem manevi hem de maddi zarara yol açtığından söz edilebilir.
Maddi tazminat davasını, eser sahibi ve mirasçıları açabileceği gibi, mali hak sahibi ve münhasır lisans sahibi de açabilir. Dava, eser sahibinin hakkına haksız tecavüzde bulunup maddi zarar verene karşı açılmaktadır.
C. Fikri Mülkiyet Haklarının İhlali Halinde Manevi Tazminat Davaları
Fikri mülkiyetten dolayı manevi hakları ihlal edilen kişi, uğradığı manevi zararın tazmini için dava açabilir (FSEK m.70/1). Mahkeme başvuruyu yerinde gördüğü takdirde bir miktar paraya hükmedebileceği gibi, bunlara ek başkaca yaptırımlara da gidebilir. Örneğin, paranın yanı sıra kararın basın yoluyla ilanına ya da özür dilenmesine gibi hükümlere de karar verebilir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre eser sahibinin manevi hakları şöyledir: eseri kamuya sunma hakkı, eser sahipliğinin tanınmasını isteme hakkı, eserde değişiklik yapılmasını men etme hakkı, eserin aslına erişim hakkıdır.
Manevi zarar, eser sahibinin genel kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan bir zarar olmayıp, eser sahibinin eseriyle olan ilişkisini, bağını koruyan ve FSEK tarafından güvence altına alınmış yukarıda saydığımız manevi hakların ihlalinden kaynaklanan bir zarardır.
Manevi haklar devredilemez haklardan olduğundan, mali haklara sahip olan kişiler, manevi hakların ihlalinden dolayı, kural olarak manevi tazminat davası açamazlar. Ayrıca manevi haklar sadece gerçek kişilere ait olabileceğinden, manevi hakların ihlalinden dolayı sadece gerçek kişiler tazminat talep edebilirler. Dava açılabilmesi için eser sahibinin manevi haklarının ihlal edilmiş olması yeterlidir, ayrıca karşı tarafın kusuru aranmaz.
D. Fikri Mülkiyet Haklarının İhlali Halinde Haksız Rekabet Davaları
Fikri mülkiyet hakları ihlal edilen eser sahipleri haksız rekabet halinde, haksız rekabetin tespiti davası, tecavüzün ref’i (kaldırılması) davası, tecavüzün men’i davası ve tazminat davası açabilirler. Örneğin, FSEK 83’üncü maddesinde şöyle denilmektedir: “Bir eserin ad ve alametleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri, iltibasa meydan verebilecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz”. İşte bu örnek hükümde olduğu gibi eserleri haksız rekabete konu olan eser sahipleri söz konusu davaları açabilirler.
Bu davayı aynı zamanda haksız rekabet nedeniyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri ve diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlike ile karşılaşabilecek kimseler haksız rekabet nedeniyle dava açabilmektedirler. Ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler bile bu davaları açabilirler. Haksız rekabetten dolayı açılacak tazminat davasını hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler açabilirler.
E. Sınai Mülkiyet Haklarının İhlali Halinde Maddi Tazminat Davaları
Patent, faydalı model ve tasarımlar, markalar, coğrafi işaretler gibi haklar sınai mülkiyet hakları olarak tanımlanmakta ve Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) kapsamında korunmaktadır. Bu koruma kapsamında açılacak davalardan biri maddi tazminat davalarıdır.
Maddi tazminat davası uğranılan maddi zararın telafi edilmesi amacıyla açılmaktadır. Bu davalarda hukuka aykırılık unsurunun yanı sıra, kusur, zarar ve illiyet bağının bulunmasına bakılmaktadır. Örneğin, marka hakkına tecavüz sayılan bir fiilin tazminata sebep olabilmesi için kusur şarttır. Kusurun kasıtla veya ihmali surette ortaya çıkması tazminat yükümlülüğünü etkilemez, ancak tazminat miktarını etkiler. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispatlamakla yükümlüdür. Örneğin, marka sahibinin izni olmaksızın markanın kullanılmış olması bir kusurdur. Aynı şekilde markayı taklit etmek de SMK kapsamında kusurlu bir davranıştır.
Yine SMK m.29/I’e göre; markayı veya ayırt edilemeyecek kadar bir benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği ve bilmesi gerektiği halde, tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya böylesi ürünlere dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak markaya tecavüz fiillerindendir. Tüm bu eylemlerin yol açtığı zararlar maddi tazminata konu yapılabilirler.
Maddi tazminat, fiili zarar ile yoksun kalınan kazançtan oluşur. Fiili zarar, kişinin markasına gerçekleştirilen tecavüz nedeniyle mal varlığında uğramış olduğu mevcut kaybı ifade etmektedir. Yoksun kalınan kazanç ise, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla mal varlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi demektir. Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında somut ve net olarak ispat edilebilecek bir zarar bulunmamakta, markaya tecavüz fiilinin geleceğe matuf muhtemel etkisi belirlenmektedir.
F. Sınai Mülkiyet Haklarının İhlali Halinde Manevi Tazminat Davaları
SMK 149’uncu maddesine göre sınai mülkiyet hakkı ihlal edilen hak sahibi, manevi zararın tazminini isteyebilir. Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiiller aynı zamanda birer haksız fiil niteliğinde olduğu için, TBK 58’inci maddesinde geçen haksız fiilin kişilik hakkını zedelemesi halinde manevi tazminata hükmedilebileceği hükmü, SMK bakımından da kabul edilmiştir.
Sınai mülkiyet hukukunda manevi tazminatın amacı, sınai mülkiyet hakkı sahibinin ticari ve kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılmasıdır. Örneğin, marka sahibinin uzun süre boyunca yoğun emek harcayarak bir yere taşıdığı markaya müşteri nezdinde duyulan güvenin, tecavüz fiili nedeniyle zihinlerde tereddüde yol açması, marka sahibinin manevi elem duymasına neden olduğundan manevi tazminat isteme hakkı doğar. Zira ilgili markaya ve tüzel kişiye karşı tüketici güveninin sarsılması bu tazminat talebini haklı hale getirmektedir.
Öte yandan SMK m.150/2 gereği, sınai mülkiyet hakkına tecavüz durumunda, hakka konu ürün ve hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi ve bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa bu nedenle “itibar tazminatı” adı altında ayrı bir tazminat istenebilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararına göre itibar tazminatı, maddi ve manevi zararın dışında ancak her iki tazminatın özelliklerini de içinde barındıran kendine özgü bir tazminat türüdür. (Y. 11. HD. E. 2015/8175, K. 2016/5114, Tarih 5.5.2016).
G. Sınai Mülkiyet Haklarının İhlali Halinde Haksız Rekabet Davaları
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun amacı, sınai mülkiyete konu marka, patent, tasarım gibi hususları üretmeye teşvik etmektir. Bu nedenle bu alanda yapılabilecek haksız rekabetin, diğer bir ifade ile “emek hırsızlığının” da önlenmesi gerekmektedir. Kaldı ki haksız rekabet eylemlerinde rakiplerle birlikte, müşteri, tüketici gibi diğer piyasa katılımcılarının korunmasında da bir toplumsal menfaat söz konusudur. İşte haksız rekabet davaları bu amaca yönelik olarak açılmaktadır.
Haksız rekabet davaları; haksız rekabetin tespiti, kaldırılması, men’i ve tazminat davaları şeklinde açılabilmektedir.