Davalar & Makaleler

TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİ

22 Temmuz 2024

Tüketici sözleşmeleri, genel olarak girişimciler ile gerçek ya da tüzel kişi olan tüketiciler arasında gerçekleştirilen ve girişimcilerin kendi işletme faaliyetleri çerçevesinde, tüketicilerin ticari, mesleki ya da işletmesiyle ilgili olmayan nihai özel ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir malın mülkiyetini veya kullanım hakkını devretmeyi ya da hizmetin sağlanmasını, tüketicilerin ise bunlar karşılığında bir bedel ödemeyi yükümlendikleri sözleşmelerdir. Yazımızda taksitle satış sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemelere ve değerlendirmelere yer verilecektir.

Tüketiciler mal ve hizmet ihtiyaçlarını karşılarken, bedeli bir defada ödemek yerine ekonomik açıdan daha avantajlı gördükleri taksitle ödeme yöntemini kullanmayı tercih edebilmektedirler. Taksitle satış sözleşmesi, satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin ifasını taahhüt ettiği, tüketicinin de bedeli kısımlar halinde ödediği sözleşmelerdir. Kanun koyucu bu tür sözleşmelerde tüketiciyi korumak için bazı özel hükümlere yer vermiştir.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 17’nci maddesi gereği, taksitle satış sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması zorunludur. Bu geçerlik şartıdır. Sözleşmenin yazılı şekle uygun yapılması esas itibariyle satıcı/sağlayıcıya aittir. Be nedenle geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olarak ileri süremez (TKHK m.17/III). Bu hak sadece tüketiciye tanınmıştır.

Taksitle satış sözleşmelerinde şu hususlara yer verilmesi gerekir:

  • Tüketicinin adı, soyadı ve iletişim bilgileri,
  • Satıcı, sağlayıcı veya kiralayanın isim, unvan, açık adres, telefon ve diğer iletişim bilgileri,
  • Sözleşmenin düzenlendiği tarih,
  • Malın veya hizmetin teslim veya ifa tarihi,
  • Sözleşmeye konu mal veya hizmetin ne olduğu,
  • Malın veya hizmetin tüm vergiler dahil Türk lirası olarak peşin fiyatı,
  • Malın veya hizmetin tüm vergiler dahil Türk lirası olarak taksitle satış fiyatı,
  • Tüketicinin cayma hakkının olduğu ve bu hakkın hangi sürede ve nasıl kullanılacağı,
  • Ödeme planı,
  • Tüketicinin erken ödemede bulunma hakkı ile satıcı veya sağlayıcı tarafından faiz veya komisyon alınmışsa, ödenen miktara göre faiz ve komisyon indirimi talep etme hakkı olduğuna ilişkin bilgi,
  • Faiz miktarı, faizin hesaplandığı yıllık oran ve sözleşmede belirlenen faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı,
  • Tüketicinin temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları,
  • Tüketicilerin uyuşmazlık konusundaki başvurularını tüketici mahkemesine veya tüketici hakem heyetine yapabileceklerine dair bilgi.

Yapılan yazılı sözleşmedeki zorunlu bilgilerden bir veya birkaçının eksik olması sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyecek olup, böyle bir durumda eksiklik TKHK m.4/I uyarınca düzenleyen tarafından derhal giderilecektir.

Taksitle satım sözleşmelerine ilişkin olarak 6502 sayılı TKHK ile tüketiciyi korumak amacıyla sözleşmeden cayma hakkına (m.18); muacceliyet şartına karşı tüketicinin korunmasına (m.19); erken ödeme durumunda tüketicinin korunmasına (m.20); kıymetli evrak düzenlemesi durumunda tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler (TKHK m.4) getirilmiştir.

Sözleşmeden cayma hakkı geçerli olarak kurulmuş bir sözleşmeyi tüketicinin tek taraflı irade beyanıyla serbestçe ortadan kaldırmasına yarayan bozucu yenilik doğuran bir haktır. Cayma hakkının kullanılabilmesi için tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermesi veya malın ayıplı olması gerekmez. Öte yandan bu hakkın kullanılması sebebiyle tüketiciden ceza koşulu veya tazminat istenemez. TKHK 18’inci maddesine göre cayma hakkı yedi gün içinde kullanılır. Bu yedi günlük süre sözleşme ile uzatılabilir, fakat kısaltılamaz. Cayma hakkı kullanılmışsa, tüketici aldığı malı cayma hakkını kullandığı tarihten itibaren yedi gün içinde geri verir. Bu arada geri verme için yapacağı masraflar tüketiciye aittir. Satıcı/sağlayıcı da almış olduğu bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi tüketiciyi herhangi bir masrafa sokmadan geri verir. Bu arada tüketici, kendisine teslim edilen malı olağan gözden geçirmenin sınırlarını aşarak kullanmışsa cayma hakkını kullanamaz. Aynı şekilde tüketicinin onayı ile cayma süresi içinde hizmetin ifasına başlanmışsa yine cayma hakkı kullanılamaz. Satıcıyı tüketicinin bulduğu finansal kiralama işlemlerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz.

Son olarak uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere belirtelim ki; tüketicinin borcu için kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenmesi mümkündür. Fakat bu senedin emre veya hamiline değil yalnızca nama yazılı ve her bir taksit için taksit tutarını aşmayacak ve ayrı ayrı olacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Bu hükme aykırı olarak düzenlenen senetler, tüketici bakımından geçersizdir.

Taksitli Satış sözleşmesine ilişkin Yargıtay kararları şu şekilde örneklendirilebilir:

Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2012/2208 E 2012/10144 K. sayılı kararı:

“Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı şirketten 10.04.2010 tarihli taksitli satış sözleşmesi ile mobilya satın aldığını, 36 adet senet imzaladığını, ancak daha sonra 19.04.2010 tarihinde noterden ihtarname göndererek sözleşmeyi feshedip malları almaktan caydığını bildirdiğini, malları teslim almamış olması nedeniyle ve sözleşmede yasaya göre bulunması gereken şartlarda bulunmadığından satış sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davalının da malları teslim etmeyerek buna rıza gösterdiğini ileri sürerek sözleşmenin ve verilen senetlerin iptali ile davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, taraflar arasında aktedilen taksitli satış sözleşmesinin geçerli olup cayma halinde %25 oranında cezai şart belirlendiği, malların niteliği ve davacıya özel olarak üretilmediği belirtilerek BK’nun 161/1 maddesi uyarınca cezai şarttan %80 oranında indirim ile 567,50 TL cezai şart bedeli ödendiğinde sözleşmenin cayma nedeniyle iptaline, davacının sözleşme nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve senetlerin davacıya iadesine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2012/2208-10144

2-4077 Sayılı TKHK.nun 6/A maddesinde ‘taksitle satış’ düzenlenmiş, buna göre taksitle satış, satım bedelinin en az iki taksitle ödendiği ve malın veya hizmetin sözleşmenin düzenlendiği anda teslim veya ifa edildiği satım türü olarak belirlenmiştir. Somut olayda da taraflar arasında taksitle satım sözleşmesi düzenlenmiş, ancak sözleşmenin düzenlendiği anda teslim olgusu gerçekleşmemiştir. Davacı-alıcının malları almakta temerrüde düştüğü de söylenemez. Öyle olunca, yasanın aradığı sözleşmenin düzenlendiği anda teslim yada hizmetin ifası koşulu gerçekleşmediğinden taraflarca aktedilen sözleşme bu manada geçersizdir. Mahkemece, davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşünce ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalının bütün temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA,”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/8741 E 2016/10031 K. sayılı kararı:

“Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından başlatılan 8 adet bonoya dayalı genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde, borçlunun borca itirazı üzerine alacaklı tarafından icra mahkemesine yapılan başvuru ile itirazın kaldırılması talep edilmiş, mahkemece takip dayanağı senetlerin kambiyo vasfında olduğu gerekçesiyle istemin kabulü ile itirazın kaldırılmasına karar verilmiştir.

Somut olayda, takip dayanağı bonoların, taraflar arasında yapılan mobilya alım satım sözleşmesi kapsamında verildiği, alacaklının tacir borçlunun tüketici olduğu görülmektedir. Zira, borçlu icra dairesine yaptığı itirazında, takip konusu senetler karşılığında alacaklıdan aldığı ürünlerin bir kısmının teslim edilmediğini, bir kısmının da ayıplı olduğunu, dört taksidini ödediğini ancak eksiklikler giderilmediği için kalan taksitleri ödemediğini belirtmiş, alacaklı da icra mahkemesine başvuru dilekçesinde borçlunun iddialarının Tüketici Mahkemeleri'nde yargılamayı gerektirdiğini ileri sürmüş olup, takip dayanağı senetlerin de aynı miktarda düzenlenen sıralı senetler olduğu görülmüştür.

4077 sayılı Tüketici'nin Korunması Hakkında Kanun'un taksitle satışı düzenleyen 6/A maddesinin 3. fıkrası gereğince; taksitle satış sözleşmesinden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse, bu senet, her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenir. Aksi takdirde, kambiyo senedi geçersizdir. Her nekadar borçlu, itiraz dilekçesinde, takip konusu senetlerin taksitli satışa işikin olup nama yazılı düzenlenmesi gerekirken emre yazılı düzenlenmesi nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmemiş ise de; söz konusu kanun hükmüne aykırı hususlar, kamu düzeninden olup mahkemece resen nazara alınmalıdır.

Bu durumda, borçlunun itiraz dilekçesi, alacaklının icra mahkemesine başvuru dilekçesi kapsamı ve senetlerin sıralı oluşu nedeniyle takip dayanağı senetlerin tüketici kanunundan kaynaklanan taksitli satış sözleşmesi kapsamında verildiği sabit olup, alacağın varlığı ve miktarı 4077 sayılı Tüketici'nin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kıldığından mahkemece itirazın kaldırılması isteminin reddi yerine işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA),”

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2019/875 E. 2019/5885 K. sayılı kararı:

“Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 04/12/2018 gün ve 2018/3784-2018/7548 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’un 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; davalı ... AŞ vekilinin temyizi üzerine karar Dairemizin 04/12/2018 gün, 2018/3784 esas ve 2018/7548 karar sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesini istemiştir.

Davacı vekili; müvekkili ile davalılardan ... Konut Yapı İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi AŞ arasında 08/04/2014 tarihinde satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmede belirlenen bedel karşılığında davalıya beş adet bono verildiğini, bedelleri ödenmesine rağmen, 20/12/2014 ödeme tarihli 50.000 TL bedelli bononun davalı tarafından iade edilmeyerek diğer davalı bankaya ciro edildiğini, banka tarafından da müvekkili aleyhine ... 1. İcra Müdürlüğünün 2015/1717 esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını belirterek müvekkilinin söz konusu bono nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

Davalılardan ... Konut Yapı İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi AŞ davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.

Davalılardan Kuveyt Türk Katılım Bankası AŞ vekili ise davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; dava konusu kambiyo senedinin nama yazılı ve her bir taksit için ayrı ayrı düzenlenmesi gerektiği, aksi takdirde kambiyo senetlerinin tüketici yönünden geçersiz olduğu gerekçesi ile davacı tarafın menfi tespit davasının kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... AŞ vekili tarafça temyizi üzerine Dairemizce; TK’nun 687. maddesi gereğince, keşideci borçlunun, lehtara ve cirantalara karşı ileri sürebileceği şahsi defilerini, iyi niyetli hamile karşı ileri süremeyeceğinden ve somut olayda ödemeye ilişkin bu şahsi definin bonoyu ciro ile devralan iyiniyetli hamil bankaya karşı ileri sürülemeyeceğinden davalı banka yönünden talebin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ve bu gerekçeyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Davacı; davalılardan ... Konut Yapı Mimarlık Mühendislik İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi AŞ ile aralarında imzaladığı satış vaadi sözleşmesinden dolayı sözleşmede kararlaştırılan bedelin yüklenici şirket olan davalıya ödediğini belirterek satış bedeli karşılığı verilen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemi ile eldeki davayı açmıştır. Uyuşmazlık konut satış sözleşmesinden kaynaklandığına göre davacı bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olup taraflar arasındaki hukuki ilişki bir tüketici işlemidir. 6502 sayılı TKHK'nun 4/5 maddesinde ise; "Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir." hükmü düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca taksitli satışlarda senetler, sözleşmede kararlaştırılan her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenebilecek, aksi halde kambiyo senedi geçersiz olacaktır. Eldeki davaya konu senedin nama yazılı değil emre yazılı olması nedeni ile tüketici yönünden herkese karşı geçersiz olup bu anlamda cirantanın iyiniyetli yada kötüniyetli olmasının bir önemi yoktur.

Şu durumda, her ne kadar az yukarıda açıklanan gerekçe ile ilk derece mahkemesi kararı bozulmuş ise de bu kere yapılan incelemede; taksitli satışlarda senetler, sözleşmede kararlaştırılan her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenmesi gerektiğinden buna göre mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve onanması gerektiği halde bozulduğu anlaşıldığından davalının karar düzeltme isteminin kabulüne, 04/12/2018 gün, 2018/3784 esas ve 2018/7548 karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-442. maddeleri gereğince davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 04/12/2018 gün, 2018/3784 esas ve 2018/7548 karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına; yukarıda gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararının ONANMASINA”

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/9250 E. 2018/7337 K. sayılı kararı:

“Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, davalıdan 3.999,00.-TL ödeyerek bir televizyon aldığını, televizyonun mağazada seçimi sırasında salonlarına küçük gelebileceği çekincesinin ifade edilmesi karşısında davalı firma satış temsilcisince değişimin kolaylıkla yapılacağının kendilerine bildirildiğini, ancak servis elemanlarınca teslim edilen ürünün korktukları gibi salonlarına küçük gelmesi karşısında değişim taleplerini davalı yana iletmeleri üzerine ürünün paketinin açılmış olması karşısında değişim yapılamayacağı yanıtını aldıklarını ileri sürerek ürünün değişim veya iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece davanın kabulü ile, davacının 14/10/2014 tarihli fatura ile davalıdan satın almış olduğu ... LED TV nin 2.200,00 TL farkı ödenmek suretiyle yine davalıda bulunan ... LED TV+ 2 gözlük televizyon ile değiştirilmesine, karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, davanın kabulü gerekçesi olarak; 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı T.K.H.K.nun 4.md.sinde “ayıplı mal ambalajında, etiketinde tanıtma ve kullanma kılavuzunda yada reklam ve ilanlarında yer alan satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik kuralında tespit edilen nitelik veya niteliğini etkileyen niceliğine aykırı olan yada tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikleri içeren mallar ayıplı mal” olarak tarif edilmiş olduğu belirtilmek suretiyle dava konusu ürünün ayıplı bir ürün olduğu ifade edilmiş ve davacı tarafça alınmış olan televizyonun hiç kullanılmaması, davacının yeni bir televizyon bedelinin farkını ödemeyi kabul etmesi hususları gösterilmiştir. Oysa, somut olayda davacı tarafından dava konusu olan ürünün ayıplı olduğuna ilişkin bir iddia ileri sürülmediği gibi, böyle bir iddianın ileri sürülmüş olması halinde dahi dava açılış tarihi itibariyle yürürlüğü kalmayan 4077 sayılı yasanın olaya uygulanmış olması hatalıdır. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı yasa 18. maddesi ile, “Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.” diyerek alınan ürün ayıpsız da olsa tüketiciye cayma hakkını tanımış ancak bu hakkın kullanımını “taksitle satış sözleşmeleri” ile sınırlanmıştır. Bu durumda mahkemece davacı tüketici ile davalı satıcı arasındaki satım sözleşmesinin taksitle satış şeklinde gerçekleşmiş bulunup bulunmadığını belirleyerek sonucuna uygun bir şekilde ve yukarıda yazılı yasa hükmü çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA”

Bu sitede paylaşılan çalışmalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.

Popüler

Öne Çıkan

Yeni

Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması Sürecinde Toplu Görüşmelere Kadar Yaşanan Yasal Prosedür
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Mayıs 2019
YLSY Öğrenim Programı Kapsamında Yurtdışında Lisansüstü Öğrenim Gören Öğrencilerin Karşılaştığı Hukuki Sorunlar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
03 Mayıs 2019
İş Makinelerinin Mülkiyetinin Tespiti ve Tescili
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Mayıs 2019
Doktorların Kamu Hastanelerinde ve/veya Özel Hastanelerde Çalışma Halleri
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
09 Mayıs 2019
Kamulaştırma Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
11 Mayıs 2019
Trafik Kazaları Sonrasında Karşılaşılan Hukuki Süreç ve Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Mayıs 2019
Aldatan Eşin Sevgilisinin, Aldatılan Eşe Manevi Tazminat Ödemesi Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Mayıs 2019
Karşılıksız Çek Şikayetinde Başvuru Hakkı ve Şirket Yetkilisinin Belirtilmesi
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Mayıs 2019
Konkordato Halinde İşçi Alacaklarının Durumu
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
21 Mayıs 2019
Konkordato Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
24 Mayıs 2019
Tahkim Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
26 Mayıs 2019
Kişiler Hukukuna İlişkin Davalar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
29 Mayıs 2019
Kredi Kullanımında Hayat Sigortasının Yapılması Durumu, Vefat Eden Kişinin Kredi Borcuna İlişkin Mirasçıların Karşılaştığı Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Haziran 2019
Lex Mercatoria And Arbitration
Av. Fatmira MULAJ
03 Haziran 2019
Maçlarda Görev Alan Polis Memurlarının Harcırah Alacağı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Haziran 2019
Medeni Hukukun Tanımı ve Kapsamı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
08 Haziran 2019
Milletlerarası Tahkimde Ayrılabilirlik İlkesi
Av. Fatmira MULAJ
11 Haziran 2019
Miras Hukukunda Ortaklığın Giderilmesi Davası (Paylaşma Davası)
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Haziran 2019
Miras Hukukuna İlişkin Dava ve Talepler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Haziran 2019
Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Haziran 2019