TÜRK TİCARET HUKUKUNDA TİCARİ DEFTERLERİN ÖNEMİ
18 Temmuz 2024
Tacir ticari işletmesinin ekonomik ve mali durumunu görmek, borç-alacak ilişkilerini ve her iş yılı içinde elde edilen sonuçları belirlemek amacıyla defter tutmak zorundadır. Ayrıca tacir sayılanlar, tacir gibi sorumlu olanlar ve donatma iştirakleri de defter tutmakla yükümlüdür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 64’üncü maddesine göre; her tacir ticari defterleri tutmak ve defterlerinde ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Bu kapsamda yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defterlerinin tutulması zorunludur. Bu defterler noter tarafından yapılacak açılış onayına tabidir. Yevmiye defteri kapanış onayına da tabidir.
Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi uyarınca anonim şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler; pay defteri, yönetim kurulu karar defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri; limited şirketler ise pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmak zorundadır.
HMK.’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222’nci maddesinde ifade edildiği üzere ticari defterler sahibi lehine veya aleyhine delil olabilmektedir.
“Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”
Defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için, belli şartları sağlaması gerekir. Öncelikle her iki tarafın da defter tutma yükümüne tabi olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın da defterlerine geçirmesi gereken ticari bir işle ilgili olması gerekir. Bu durumda tutulması gereken tüm defterlerin usulüne uygun tutulmuş ve açılış-kapanış onaylarının yaptırılmış olması gerekir. Ayrıca defterlere dayanılarak ispat edilmek istenen iddianın karşı tarafça çürütülmemiş olması gerekir.
Defterler davacının iddialarını destekler mahiyetteyse davacı iddiasını ispatlamış sayılır. Defterlerdeki kayıtlarda hiçbir kayıt bulunmuyorsa veya kayıtlar davacı tarafın iddiasını destekler nitelikte değilse, iddia ispat edilmemiş sayılır. Karşı tarafın defterleri ibraz etmemesi ya da usulüne uygun defter tutmaması durumunda davacının kanuna uygun şekilde tutulmuş ve birbirini destekler mahiyetteki defterleri kendi lehine delil teşkil eder. Karşı taraf aksini başkaca kesin delillerle ispatlayabilecektir.
Bir ticari davada ispat yükü kendine düşen taraf iddiasını ispatlamak üzere karşı tarafın defterlerine dayanabilir. Karşı tarafın defterine dayanan kişinin tacir olması şart değildir. Bunun üzerine mahkemece tacire defterlerini ibraz etmesi için süre verilir. Tacir süresi içinde ibrazdan kaçınırsa, tacirin defterlerine dayanan taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Tacirin defter tutmamış olması veya defterlerinin zayi olmasına rağmen zayi belgesi alınmamış olması durumunda da ibrazdan kaçınma ile aynı sonuç doğar. İbraz edilen defterlerde, sadece tacir aleyhine kayıtlar varsa iddia ispat edilmiş sayılır. Bu durumda tacir aksini ancak başka bir kesin delille ispat edebilir.
İbraz edilen defterlerde sahibinin hem lehine hem de aleyhine kayıtlar varsa, defterlerin kanuna uygun tutulup tutulmadığına bakılır. Uygun tutulmuşsa, kayıtlar bir bütün olarak değerlendirilir. Defterler kanuna aykırı tutulmuşsa, yalnız sahibi aleyhine olan kayıtlar dikkate alınır. Tacirin aksini başka bir kesin delille ispatlama hakkı mevcuttur. Ticari defterlerin ibrazı durumunda defterin yalnızca uyuşmazlıkla ilgili kısımları onaylı örnekleri alınmak suretiyle incelenir.
Ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kullanılması konusuna ilişkin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/3826 E.2022/1731 K. sayılı kararı örnek olarak verilebilir:
“Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağına ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında Tekirdağ Kapaklı ve Çerkezköy ilçelerinde yapılacak fiber optik altyapı işi için taşeron firma olarak davalı ile sözleşme imzaladıklarını, davalı tarafa yaptığı işlerin karşılığı olarak birtakım faturalar düzenlediğini ve davalı tarafa gönderdiğini, davalının ödemelerin bir kısmını yaptığını ancak hepsini ödemediğini belirterek bakiye iş bedeli alacağını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aralarındaki sözleşme gereği davacının yapması gereken ödemeleri kendisinin yaptığını ve yaptığı bu ödemeler için 2 adet yansıtma fatura düzenlediğini, yansıtma fatura tutarları davacının bakiye alacağına mahsup edildiğinde davacının alacağının kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, düzenlenen yansıtma faturaların düzenlenmesinin sözleşmeye uygun olduğu ve davacının alacağından mahsup edildiğinde davacının alacağı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı yüklenici tarafından istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacının istinaf başvurusu esastan reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari defterler uyumlu değil ise muntazam tutulmuş olsun veya olmasın sahibi aleyhine delil olacaktır. Ancak defterlerden biri muntazam olsa da her iki defter de sahibi aleyhine kayıt içeriyor ise aleyhe delil sayılma yönünden öncelikle iddiasını ispat yükü altında olan taraf defterleri aleyhine delil sayılmalıdır. Yani ispat yükü altında olan taraf kendi defterindeki aleyhe kayıtları bertaraf edecek şekilde karşı tarafın aleyhine olan ticari defterler kayıtlarından yararlanmamalıdır. Bunun sonucu ise aleyhe kayıtların uyuşmayan kısmından ispat yükü altında olan tarafın yararlanamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü ispat yükü, uyuşmazlık konusu hususlar için olup, karşı tarafın ileri sürmediği bir husus için ispat yükü de söz konusu olamayacağından bu sonuca varılması usul kurallarının da temel bir sonucudur.
Somut olay incelendiğinde, tarafların ticari defterlerinin bilirkişi tarafından incelendiği ve defterlerinde inceleme yapan mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporlara göre, tarafların defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmuş olup açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu ancak tarafların kayıtlarının birbirini tutmadığını aradaki farkın ise yansıtma faturalardan kaynaklandığı, davacının ticari defterine yansıtma faturaları kaydetmediğini, davalı tarafın ise defterine kaydettiği tespit edilmiştir. Bu durumda 6100 sayılı HMK'nın 222/3. maddesi gereğince davalının HMK'nın 222/3. maddesindeki şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defter kayıtları, davacı defterlerindeki kayıtlara aykırı olduğundan defterlerinin tek başına davalı lehine kesin delil olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Yüklenici ile işsahibi arasında işin yapıldığı, tamamlandığı ve işin bedeli konusunda ihtilaf söz konusu değildir. Taraflar arasındaki ihtilaf, davalı iş sahibinin bir kısım ödemeler yaptığı ve yansıtma fatura düzenlediğini iddia etmesine rağmen faturaların davacı tarafa tebliğ edilemediği, esasen davacının da bu faturaları kabul etmeyeceğini beyan etmesi karşısında davalı tarafın yükleniciye ödemesi gereken meblağları ödediğine dair fatura düzenleme dışında başkaca somut bir delil sunmadığı ve yukarıda açıklanan gerekçe ile davalının ticari defter kayıtlarına da itibar edilemeyeceği dikkate alınarak yüklenicinin hakettiği bakiye iş bedeli alacağına hükmedilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu ret kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”
*Yararlanılan Kaynaklar: Nihat TAŞDELEN: “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Ticari Defterler”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:3 S:1, 2012, ss.257-295.