SULH HUKUK MAHKEMESİ DAVALARI
10 Temmuz 2024
Sulh hukuk mahkemeleri, belirli özel hukuk davalarına bakmak üzere kurulmuştur. Genel yetki kuralı gereğince, genel yetkili sulh hukuk mahkemesi, davalının yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesidir. Sulh hukuk mahkemelerinde görülecek bazı davaları aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz:
- Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaşılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davalar,
- Taşınır ve taşınmaz mallarda tek başına açılan zilyetliğin korunmasına yönelik davalar,
- Gaiplik kararı verilmesi davası,
- Kat mülkiyetinden kaynaklanan davalar,
- Kayyım atanması ve kayyımlıkla ilgili davalar,
- Kira bedelinin uyarlanması davası,
- Kira ilişkisinden kaynaklanan tespit davası,
- Kiralananın tahliyesi davası,
- Mirasın reddi davası,
- Mirasta ortaklığın giderilmesi davası,
- Tevdi mahalli belirlenmesi davası,
- Vasiyetnamenin açılması davası,
- Arabuluculuk uygulamasında icra edilebilirlik şerhi talebi davası.
1. Tek Başına Açılan Zilyetliğin Korunması Davaları
Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti olan kimse o şeyin zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması da zilyetlik sayılır. Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak def etme hakkına sahiptir. Ancak durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan da kaçınmak zorundadır. Buna göre, zilyet rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasp eden kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile, onu geri vermekle yükümlüdür. Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhal ispat ederse, onu geri vermekten kaçınabilir. Zilyetliği saldırıya uğrayan kişi, saldırıda bulunan o şey üzerinde bir hak iddia etse bile ona karşı dava açabilir. Dava, TMK m.983 gereği saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur.
2. Gaiplik Davaları
Türk Medeni Kanunu 32’nci maddesine göre; ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesidir. Şayet Türkiye’de hiç yerleşmemişse, nüfus sicilinin kayıtlı olduğu yer, böyle bir kayıt da yoksa anasının veya babasının kayıtlı olduğu yer sulh hukuk mahkemesidir. Gaiplik kararının istenebilmesi için, ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekir. Mahkeme, gaipliğine karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kişileri, belirli bir sürede bilgi vermeleri için usulüne uygun yapılan ilanla çağırır. Bu süre, ilk ilanın yapıldığı günden başlayarak en az altı aydır.
3. Kira Uyarlama Davaları
Sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğu dava türlerinden biri de kira uyarlama davalarıdır. Hukuk düzenimizde kabul edilmiş olan sözleşmeye bağlılık, yani ahde vefa ilkesi ve sözleşme serbestliği ilkelerine göre, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan ortaya çıkan olaylar nedeniyle değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temelini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Buna göre; sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu ifa etmemiş veya ifanın aşırı güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması hakkına sahiptir.
4. Mirasta Ortaklığın Giderilmesi Davaları
Türk Medeni Kanunu m.642/1' göre; mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereği ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh hukuk mahkemesinden talep edebilir. Mirasçılardan birinin talebi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini dikkate alarak imkan varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapabilir. TMK m.642/2’ye göre; şayet mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasında bir fark oluşursa bunun para ödenmesi suretiyle denkleştirilmesi yoluna gidilir. Paylaşmanın derhal yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hukuk hakimi mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.