CEZA YARGILAMASINDA OLAĞAN KANUN YOLLARI
02 Temmuz 2024
Ceza yargılamasında olağan kanun yolları; itiraz, istinaf ve temyiz olarak belirlenmiştir. Bu çalışmamızda bu kanun yollarını sırası ile inceleyeceğiz.
A. İtiraz Kanun Yolu
Kural olarak hâkim kararlarına karşı, kanunun gösterdiği istisnai hallerde de mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. Hakim kararından maksat, mahkeme heyetince verilmesi gerekmeyen kararlardır. Örneğin, soruşturma evresinde sulh ceza hakiminin kararları, mahkeme naibi ve istinabe olunan hakimin kararları, mahkeme başkanı sıfatıyla verilen kararlar itirazı mümkün kararlardandır. Mahkeme kararlarına karşı itiraz edilebilmesi için, bunun kanunda açıkça belirtilmiş olması gerekir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre şu mahkeme kararlarına itiraz edilebilmektedir:
- Görevsizlik kararı (CMK m.5/2),
- Yetkisizlik kararı (CMK m.18),
- Hakimin reddi talebinin kabul edilmesine ilişkin karar (CMK m.28),
- Hakimin reddi talebinin geri çevrilmesine ilişkin karar (CMK m.31),
- Gözlem altına alma kararı (CMK m.74/4),
- Tutuklama kararı (CMK m.101/5),
- Tutukluk halinin devamına ilişkin karar (CMK 104/2),
- Adli kontrol kararı (CMK m.111/2),
- El konulan eşyanın geri verilmesi isteminin reddi kararı (CMK m.131),
- İddianamenin iadesi kararı (CMK m.174/5),
- Yargılamanın yenilenmesi isteminin esastan reddi kararı (CMK m.321/3),
- Eski hale getirme talebinin reddine ilişkin karar (CMK m.42),
- Tanıklıktan ve yeminden sebepsiz yere çekilme halinde verilecek disiplin hapsi kararı (CMK 60/4).
Kanun yoluna başvurmaya yetkili olan cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, katılan, katılma istemi karara bağlanmamış olan, katılma istemi reddedilmiş ve katılan sıfatını alabilecek derecede suçtan zarar görmüş olanlar, avukatlar, yasal temsilci ve eşler itiraz yoluna başvurabilir. İtiraz fiili veya hukuki nedenlere dayalı olabilir.
İtiraz, kararın öğrenilmesinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, kararı veren merciye dilekçe ile yapılabileceği gibi, tutanağa geçirilmek suretiyle zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle de yapılabilir. Tutanakla tespit edilen beyan ve imzayı hakim veya mahkeme başkanı onaylar. Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse düzeltir; yerinde görmediği taktirde en geç üç gün içinde incelemeye yetkili merciye gönderir.
İtiraz yoluna başvurulması, kural olarak kararın yerine getirilmesini engellemez (CMK m.269). Ancak gerek kararına itiraz edilen makam gerekse itiraz edilen kararı inceleyecek olan mercii, kararın yerine getirilmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.
İtirazı inceleyecek olan mercii, cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa itirazı yazı ile bildirebilir. Adil yargılama ilkesi kapsamında bunun yapılmasında fayda mülahaza olunur. Şayet cumhuriyet savcısı bir görüş bildirmişse bu görüş şüpheli, sanık veya müdafine bildirilir. Onlar da üç gün içinde görüşlerini bildirebilirler.
Kural olarak itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak gerekli görülürse cumhuriyet savcısı ve müdafi dinlenebilir. Neticede ya itirazın kabulüne ya da reddine karar verilir.
Kararına itiraz olunan makam, itiraz merciinin verdiği kesin nitelikteki kararına uymaya mecburdur. İtiraz üzerine verilen kararların kesinliği ilkesinin tek istisnası, ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilmesidir.
B. İstinaf Kanun Yolu
İstinaf, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen hükümlere karşı hem maddi hem de hukuki inceleme yapılması amacıyla başvurulan olağan bir kanun yoludur. İstinafta hem ilk derece mahkemesinde yapılan maddi tespitler hem de uygulanan hukuk normunun yerindeliği yönünden denetleme yapılmaktadır.
Ülkemizde istinaf kanun yoluna başvurma hakkı, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yapılan değişiklikle 20.07.2016 tarihinde getirilmiştir. İstinaf incelemesi, bölge adliye mahkemelerinin ceza dairelerince yapılmaktadır. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre, bölge adliye mahkemeleri adli yargı alanındaki ikinci derece mahkemeleridir.
CMK m.272’nci maddesinde kabul edilen istinaf sistemine göre temel kural ilk derece mahkemelerince verilen tüm hükümlere karşı istinaf yolunun açık olmasıdır. Buna göre, ilk derece mahkemelerince verilen hükümler doğrudan doğruya temyiz edilemeyecek, öncelikle istinaf yoluna, yani bölge adliye mahkemelerine başvurulacaktır. Bu arada 15 yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemelerince re’sen incelenmektedir. Daha az cezayı içeren hükümlerde mutlak surette sanık, cumhuriyet savcısı, müdafi tarafından istinaf başvurusu yapılmak zorundadır.
Aleyhe istinaf edilmiş olmadıkça re’sen istinaf durumunda yeniden verilen hüküm, ilk derece ceza mahkemesince verilen cezadan daha ağır olamaz.
Aşağıda belirtilen hallerde istinaf yoluna başvurulamayacaktır:
- Üst sınırı beş yüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
- Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen onbeş bin lira dahil adli para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,
- Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere.
İstinaf istemi, hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır (CMK m.273/1). Bu süre hak düşürücü bir süredir.
İstinaf başvurusu, hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten iki hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmek suretiyle yapılabileceği gibi, hükmü veren mahkemenin zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle de yapılabilmektedir. Bu beyan tutanağa geçirilir ve hakime onaylattırılır. İstinaf başvurusu kural olarak hükmü veren mahkemeye yapılır. Ancak dilekçenin süresi içerisinde başka yargı çevrelerinden de hakim havalesi ile hükmü veren mahkemeye gönderilmesi mümkündür.
Eğer kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda yanılma olmuş ise, bu yanılma başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz. Bu durumda CMK. 264 gereği, başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhal görevli ve yetkili olan merciye gönderir.
İstinaf yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, BAM tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez.
Süresi içerisinde yapılan bir istinaf başvurusu hükmün kesinleşmesini, dolayısıyla hükmün infazını engellemektedir. Süresi içerisinde bir istinaf başvurusu yapılmamışsa bu durumda da hüküm kesinleşmektedir.
İstinaf istemi hükmü veren mahkemeye yapılınca, söz konusu mahkeme bir ön inceleme yaparak istinafın süresi içerisinde yapılıp yapılmadığını, başvuruda bulunanın buna hakkı olup olmadığı gibi hususları değerlendirir. Bu konularda bir olumsuzlukla karşılaşılması durumunda, dilekçenin reddine karar verilir ve karar ilgiliye tebliğ edilir. Sürenin kusursuz geçirilmesi durumunda CMK m.40 uyarınca eski hale getirme mümkündür. Ayrıca istinaf dilekçesi reddedilen tarafların iki hafta içinde bölge adliye mahkemesine başvurarak bu konuda yeni bir karar verilmesini isteme hakları vardır. Ancak bu istem, hükmün infazına engel olmaz. Bölge adliye mahkemesinin bu konuda vereceği karar kesindir.
Bölge adliye mahkemesi kendine gönderilen dosya üzerine öncelikle bir ön inceleme yapar. Konunun kendi görev ve yetkisi içinde olduğuna, başvurunun süresi içerisinde yapıldığına karar verirse işin esasına girer.
Mahkeme, istinaf incelemesi sırasında hem maddi olguları denetler hem de hukuki denetim yapar. Bu inceleme sonucunda ya istinaf başvurusunun reddine ya hükmün bozulmasına ya da davanın yeniden görülmesine karar verir.
Hükmün bozulması kararının verildiği durumlarda, istinaf yoluna yalnız sanık lehine başvurulmuşsa, bozma üzerine ilk derece mahkemesince yeniden kurulan hüküm, “aleyhe bozma yasağı” gereği, daha önce sanık hakkında verdiği karardan daha ağır olamaz (CMK m.283).
Davanın bölge adliye mahkemesinde yeniden görülmesi durumunda da aleyhe bozma yasağı geçerlidir.
İstisnaları mevcut olmakla birlikte, kural olarak bölge adliye mahkemelerinin verdikleri hükümlere karşı Yargıtay’da temyiz yoluna başvurmak mümkündür.
C. Temyiz Kanun Yolu
Temyiz, mahkemelerin vermiş oldukları hükümlerin hukuka uygunluk yönünden incelendiği olağan kanun yoludur. Temyiz, hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Oysa istinaf incelemesinde verilen hükümler hem maddi mesele olarak incelenir hem de hukuka uygunluk denetimi yapılır.
CMK m.286 ile bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerince verilmiş olan kararların temyizi hususu düzenlenmiştir. Kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir. Bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen bozma kararlarının temyizi mümkün değildir.
Bölge adliye mahkemesi kararıyla kesinleşen ve temyiz edilemeyecek olan ilk derece mahkemesi hükümlerinden bazıları şunlardır:
- İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez.
- İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemez. Bölge adliye mahkemesince yargılama yapılıp verilen yeni hükümde, eylemin niteliği değişse bile beş yıl veya daha az hapis cezasının artırılmamış olması durumunda temyize gidilemez.
- On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları temyiz edilemez.
- Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları temyiz edilemez.
CMK m.286/3. fıkrası hükmüne göre; aynı maddenin 2. fıkrasında belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile bazı suçların temyizi mümkündür. Bunlar;
- Türk Ceza Kanunu’nda yer alan; hakaret (m.125/3), halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (m.213), suç işlemeye tahrik (m.214), suçu ve suçluyu övme (m.215), halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (m.216), kanunlara uymamaya tahrik (m.217), halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (m.217/A), cumhurbaşkanına hakaret (m.299), devletin egemenlik alametlerini aşağılama (m.300), Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama (m.301), silahlı örgüt (m.314), halkı askerlikten soğutma (m.318) suçları.
- Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. Maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7. Maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28. Maddesinin birinci fıkrası ile m.31 ve m.32’de yer alan suçlar.
Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Hukuka aykırılık halleri CMK’da tek tek sayılarak gösterilmemiştir. Hangi hallerin hukuka aykırı olduğu temyiz incelemesi yapan Yargıtay’ın takdirindedir. Böyle olmakla birlikte CMK 288’inci maddesinde iki husus kesin hukuka aykırılık nedeni olarak gösterilmiştir: Birincisi; bir hukuk kuralının uygulanması gerekirken hiç uygulanmaması, ikincisi ise; bir hukuk kuralının yanlış uygulanmasıdır.
CMK m.289’da hukuka mutlak aykırılık halleri ve mutlak temyiz sebepleri tek tek sayılmıştır. Bunlar;
- Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması,
- Hakimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hakimin hükme katılması,
- Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması,
- Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi,
- Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken kişilerin yokluğunda duruşma yapılması,
- Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlal edilmesi,
- Verilen hükmün gerekçeli olmaması,
- Mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması,
- Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması,
Başkaca hukuk kurallarına aykırılık durumunda da nispi temyiz sebeplerinden söz edilebilir.
Temyiz talebi, hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde hükmü veren mahkemeye dilekçeyle yapılır. Mahkemeye müracaatla zabıt katibinin tutanak tutması suretiyle de yapılabilir. Merci de hata müracaat edenin hakkını ortadan kaldırmaz. Dilekçenin verildiği mercii, dilekçeyi temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderir. Dilekçede temyiz sebebinin gösterilmesi gerekir.
Kusursuz olarak temyiz süresi kaçırılmışsa, eski hale getirme isteminde bulunulabilir.
Zamanında yapılmış geçerli bir temyiz başvurusu tüm yönleriyle hükmün kesinleşmesini önler.
Temyiz istemi dilekçesi/başvurusu ilk derece mahkemesi ya da bölge adliye mahkemesince reddedilen kimse, bu hususta bir karar verilmesi için iki hafta içinde Yargıtay’a başvurabilir. Yargıtay talebi haklı görürse ret kararını kaldırarak ilk derece mahkemesi ya da bölge adliye mahkemesince verilen hükmü incelemeye başlar.
Temyiz incelemesi kural olarak dosya üzerinden yapılır. Ancak on yıl veya daha uzun süreli hapis cezalarında istem halinde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılabilir. Yargıtay ilgili dairesi kendiliğinden de on yıl ve üstü hapis cezalarını içeren hükümlerde duruşmalı temyiz incelemesine karar verebilir. Duruşma günü sanığa, katılana, müdafi ve vekile haber verilir.
Yargıtay ceza dairesinde yapılan temyiz incelemesi sonrasında temyizin esastan reddine veya hükmün bozulmasına karar verilebilir. Ret halinde hüküm kesinleşir ve dosya ilk derece mahkemesine gönderilir. Hükmün bozulması durumunda dosya yeniden yargılama yapılmak üzere daha önce kararı veren mahkemeye gönderilir.
Kararı bozulan mahkemenin bozma kararına uymama, yani “direnme hakkı” vardır. Mahkemenin kararı direnme yönünde ise dosya bu kararla birlikte Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilir. Bu konuda Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun vereceği karar kesindir.
İlk derece mahkemesi temyiz incelemesinde bozulan kararı ile ilgili olarak davayı yeniden ele alarak yeni bir karar verme yönüne de gidebilir. Bu durumda hüküm yalnızca sanık tarafından veya sanık lehine cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilecek hüküm ilk verilen hükümden daha ağır olamaz.