5411 SAYILI BANKACILIK KANUNU’NDA TEMİNAT VE KARŞILIKLAR
27 Mayıs 2024
A. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nda Teminat ve Türleri
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 53’üncü maddesiyle bankalara teminat alınması zorunluluğu getirilmiştir. Zira bankacılığın en önemli işlevlerinden biri, kredilerin geri dönüş güvencesini sağlamaktır. “Kredilerin Sınıflandırılması ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” in Dördüncü Bölümü de “Teminatlar” konusuna ayrılmıştır. Teminat olarak en çok şahsi teminat olarak kefalet, ayni teminat olarak da gayrimenkul rehni / ipotek alınmaktadır.
- Ayni Teminatlar
Bir taşınmaz, taşınır veya hak üzerinde tesis edilir ve alacaklıya, alacağını üçüncü kişilere karşı öncelikle alma avantajı sağlar. Ayni teminatlar, üçüncü kişiler veya bizzat borçlu tarafından verilebilir. Alacaklının bu hakkını diğer alacaklılardan önce elde etmesi mümkün olmakta, ancak ayni teminat üzerinde tesis edildiği eşya veya hakla sınırlı bulunmaktadır. Ayni teminatların birçok çeşidi bulunmaktadır. Şimdi bunlara değinelim.
a. Taşınmaz İpoteği
Taşınmaz ipoteği resmi şekilde yapılır ve resmi şekil geçerlilik şartıdır. İpotek, Türk Medeni Kanunu m.850’de düzenlenen bir taşınmaz rehni türüdür. Bankalar herhangi bir kısıtlama olmaksızın kredilerinin teminatı için gayrimenkul ipoteği alabilirler. İpotek, taşınmaz mal malikinin doğmuş, doğacak borcu için tesis edilebileceği gibi, üçüncü bir kişinin borcu için de tesis edilebilir. Gerçek kişi malik taşınmazı üzerinde ipotek tesis edebilir. Ancak Tapu Kanunu’nun 2’nci maddesine göre şirketlerin ipotek tesisi edebilmesi için, şirket sözleşmesinde ipotek yetkisi bulunmak zorundadır. İpotek tesisi konusunda verilen vekaletnamenin noterden düzenleme şeklinde olması şarttır. Öte yandan ipotek üçüncü kişinin borcu için veriliyorsa, vekaletnamede bunun açıkça belirtilmesi gerekir.
İpoteğin başlıca iki türü; üst sınır ipoteği ve ana para ipoteğidir. Bankalar tarafından alınan ipotek genellikle, her türlü doğmuş ve doğacak borçları da kapsayan üst sınır ipoteğidir.
Bankaya ipotekli taşınmaz mal, maliki tarafından üçüncü kişilere satılabilir veya devredilebilir. Ancak bu ipotekli bir malın satışı olduğundan, banka borç ödenmemesi halinde ipotek hakkını yeni malike karşı da ileri sürebilir. İpotekli taşınmazı edinen kişi ipotek borcunu üstlenebilir. Bu durumda tapu sicil memurluğunca bankaya bildirilir. Banka bunu kabul ederse gayrimenkulün yeni maliki ile “borç üstlenme sözleşmesi” yapılır. Şayet banka, yeni malikin borç üstlenme teklifini kabul etmezse hakkını eski borçluya karşı saklı tuttuğunu 1 yıl içinde bildirmek zorundadır.
TMK. m.194’e göre işlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
İpoteğin fekki (kaldırılması) ipotek alacaklısının tapudan ipoteğin fekki için talepte bulunmasına bağlıdır. Bankanın hiçbir alacağı kalmamış ise, malikin ipoteğin fekki talebini yerine getirmesi gerekir.
b. Gemi İpoteği
Gemi, bir taşınır olmasına karşın teslim edilmeksizin gemi siciline tescil ile rehnedilebilir. Gemi ipoteği Türk Ticaret Kanunu 1012-1058 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Noterde veya gemi sicil müdürlüğünde resmi şekilde yapılması gerekir.
c. Uçak İpoteği
Uçak ipoteği 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu hükümlerine göre tesis olunur. İpotek tesisine ilişkin anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onanması zorunludur.
d. Taşınır Rehni
Taşınır rehni, 01.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6750 sayılı “Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu” kapsamında yapılmaktadır. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) taşınır rehni hükümleri uygulanmaktadır. Rehin hakkı, rehin sözleşmesinin Sicile tescil edilmesiyle kurulur. Aynı taşınır üzerinde derece sırası belirtilmeksizin birden fazla rehin hakkı tesis edilmesi durumunda alacaklıların öncelik hakkı, rehnin kurulma anına göre belirlenir.
e. Taşıt Rehni
Banka uygulamasında taşıtın rehni karşılığında taşıt kredisi verilmektedir.
f. Alacak ve Diğer Haklar Üzerinde Rehin
TMK’nın 954’üncü maddesi hükmü gereğince başkasına devredilebilen alacaklar ve diğer haklar rehnedilebilmektedir. Aksine hüküm yoksa bunlar hakkında taşınır rehni hükümleri uygulanır.
Alacak rehni, kural olarak bir kimsenin bir diğerindeki alacağını kendisinin veya üçüncü bir kişinin borcu için rehnetmesidir. Yazılı şekilde yapılması geçerlilik şartıdır. Rehnedilen alacak bir senet varsa bu senedin rehinli alacaklıya teslimi şarttır.
g. Hisse Senedi / Tahvil Rehni
h. Bono ve Poliçe Rehni
i. Ticari İşletme Rehni
j. Teminat Maksadıyla Alacak Temliki
Borçlu alacağını bankaya temlik etmekte ve banka alacağını tahsil ettiği ölçüde borçlu borcundan kurtulmaktadır. Alacak temlikinin yazılı olarak yapılması geçerlilik şartıdır.
- Şahsi Teminatlar
Şahsi teminatlar, borçlu dışında üçüncü kişiler tarafından verilir. Şahsi teminat veren kişi alacaklıya karşı teminat miktarınca tüm malvarlığıyla sorumlu bulunmaktadır. Şahsi teminatlar; gerçek ve tüzel kişi kefaleti (kefil olma), kredi garanti fonu kefaleti ve banka teminat mektuplarıyla verilebilmektedir.
B. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nda Karşılık ve Türleri
Karşılıklar, işletmenin henüz gerçekleşmemiş veya gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmayan ya da uyuşmazlık devam ettiği için tutarı kesin olarak bilinmeyen borçları ile şüpheli alacakların, tahsil edilmemesi muhtemel kısımları için ayrılan tutarları ifade eder. Türk Ticaret Kanunu’nun 75’inci maddesinde ve Vergi Usul Kanunu’nun 288/1’inci maddesinde karşılıklarla ilgili hükümler mevcuttur. Aynı konu Bankacılık Kanunu 53’üncü madde de düzenlenmiştir. Böylece doğmuş veya doğması olası zararların karşılanması, teminat altına alınması amaçlanmıştır.
22.06.2016 tarihinde 29750 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Kredilerin Sınıflandırılması ve Bunlar İçin Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”te karşılıklar, kredi zararlarının karşılanması amacıyla finansal tablolarda hesaben ayrılarak gider yazılan tutarlar olarak tanımlanmış, genel ve özel olmak üzere ve oranlarıyla belirtilmiştir.
Bankacılık Kanunu’nda karşılık ve teminat konusuna ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/4724 E. 2020/6032 K. Sayılı Kararı emsal oluşturabilecektir:
“Davacı vekili, müvekkili bankanın eski yönetim kurulu üyeleri ve çalışanları olan davalıların Balkaner Grubuna dahil şirketlere banka mevzuatına, bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı olarak kredi kullandırıldığını, halen tahsil olmayan ve yetersiz teminatlar nedeniyle tamamen tahsil olunamayacağı anlaşılan alacakların söz konusu olduğunu ileri sürerek, davacı bankanın 11.810.392 TL zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece uyulan bozma ilamına göre, davalıların kredi teklifi ve tahsisi sürecinde bankacılık mevzuatına ve banka ana sözleşmesine veya ticari krediler yönetmeliğine aykırı bir eylemlerinin bulunmadığı, verilen kredinin proje finansmanı projesi olup, uzun vadede geri dönüşünün sağlanabileceği bu hususun bankacılık sektöründe bilinen bir realite olduğu, firma ile evvelden beri kredi ilişkisinin yürütüldüğü 1999 yılından itibaren kullanılan kredilerin geri dönüşünde sorunlar yaşandığı ve 1998 yılındaki ekonomik krizin tüm ülke ekonomisini etkilediği, Balkaner Grubu firmalarından olan Tekmar A.Ş'nin mali analiz ve istihbarat raporlarında grubun finansmanının ve karının çoğunun Yurtbank A.Ş tarafından sağlandığının tespit edildiği, Yurtbank A.Ş'nin 21.12.1999 tarihli kararla fona devrine karar verilmiş ise de, kredilerin tahsis edildiği tarihte yurt içinde faaliyet gösteren lisans sahibi bir banka olduğu, anılan bankanın ve Balkaner Grubu şirketlerinin hakim hissedarı Ali Avni Balkaner'in hem genel kredi sözleşmelerindeki kefaletinin hem de kambiyo senedindeki aval veren konumunda olmasının önemli bir teminat olduğunun kabulü gerektiği, bunun dışında borcu fazlasıyla karşılayacak miktarda ipoteklerin teminat olarak da alındığı, kredinin geri dönmemesinde ekonomik krizin etkili olduğu, ayrıca teminat olarak alınan bir kısım taşınmazların TMSF'ye devri ve buna göre TMSF tarafından satışının gerçekleştirilmesi sebebiyle davacı bankanın alacağının teminatının ortadan kalkmasında davalılara yüklenecek bir kusurun bulunmadığı, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11. maddesinde zikredilen banka sermayesini ve sağlanan diğer kaynakları verimlilik ve kârlılık esasına göre kullanmak ve değerlendirmek hususunda gerekli özeni göstermediklerinden söz edilemeyeceği, davacı bankanın bu kredilerden kaynaklanan zararının bulunduğu, ancak kredi verilmesinden sonra geri dönüşünün sağlanamamasının sorumluluk için yeterli bir neden olarak kabul edilemeyeceği, zararın varlığı kabul edilmekle birlikte davalıların kredi teklifi ve kullandırımı sürecindeki eylemleri ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığı, kusurlu olduklarından söz edilemeyeceği, davacının dayandığı mali istihbarat raporlarında adı geçen firmaya kredi verilmesini engelleyecek bir tespitin bulunmadığı, aksine projelerden elde edilmesi hedeflenen gelirin 300 milyon USD olduğu hususuna açıkça yer verildiği anlaşılmakla salt teftiş kurulu raporunda davalılar hakkında sorumluluk davası açılması gerektiği yönündeki tespite dayalı olarak açılan bu davanın haklı ve yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA,”
Yararlanılan Kaynaklar: Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı, Banka Ve Finans Hukukunda Uzman Arabuluculuk, 2020.