VAKIFLARDA DENETİM
21 Mayıs 2024
Vakıflarda iç ve dış denetim olmak üzere iki tür denetim yapılmaktadır. Bu konuda Türk Medeni Kanunu 111’inci maddedeki düzenleme şöyledir:
“Vakıfların, vakıf senedindeki hükümleri yerine getirip getirmedikleri, vakıf mallarını amaca uygun biçimde yönetip yönetmedikleri ve vakıf gelirlerini amaca uygun olarak harcayıp harcamadıkları Vakıflar Genel Müdürlüğünce ve üst kuruluşlarca denetlenir. Vakıfların üst kuruluşlarca denetimi özel kanun hükümlerine tabidir.”
Kanuni düzenlemede vakıfların denetiminin Vakıflar Genel Müdürlüğü ve üst kuruluşlarca yapılacağı belirtilmiş olsa da uygulamada bu denetimlerin Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapıldığı görülmektedir. Bu denetime dış denetim denilmektedir. Vakıflar Kanunu 33’üncü maddesi de vakıfların dış denetiminde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yetkili olduğu belirtilmektedir.
Dış denetim; vakıf senedindeki hükümlerin yerine getirilip getirilmediğinin, vakıf mallarının amaca uygun biçimde yönetilip yönetilmediğinin, vakıf gelirlerinin amaca uygun olarak harcanıp harcanmadıklarının, vakıfların amaca ve yasalara uygun davranıp davranmadıkları ve vakıf iktisadi işletmelerinin faaliyetlerinin mevzuata uygun olup olmadıklarının incelenmesi amacıyla yapılmaktadır.
Vakıfların iç denetimi ile ilgili olarak da Vakıflar Kanunu 33’üncü maddesinde düzenlenme mevcuttur. İlgili madde şöyledir:
“Mülhak, cemaat, esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda iç denetim esastır. Vakıf; organları tarafından denetlenebileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir.
Vakıf yöneticileri, en az yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını, rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildirir.
Vakıfların amaca ve yasalara uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin faaliyet ve mevzuata uygunluk denetimi Genel Müdürlükçe yapılır.”
İç denetim, vakıf faaliyetlerinin mevzuata ve vakfın stratejik planına uygun olarak yürütülmesini, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasını; bilgilerin güvenilirliğini, bütünlüğünü ve zamanında elde edilebilirliğini sağlamayı amaçlar. İç denetimi şayet vakfın denetim organı varsa o yapar. Ayrıca bağımsız denetim kuruluşlarınca da bu denetimin yapılması vakfın yetkili karar organı tarafından istenebilir. Yapılan iç denetimin geçerli olabilmesi için, Vakıflar Yönetmeliğince öngörülen esas ve usullere uygun hareket edilmiş olması gerekir. Bu konuda ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün denetim ve inceleme yetkisi saklıdır. İç denetim; vakıf senedindeki yazılı şartlara ve cari mevzuata uygun davranılıp davranılmadığının, vakıf mallarının etkin ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının, vakfın iktisadi işletmelerinin rasyonel şekilde işletilip işletilmediğinin incelenmesi amacıyla yapılmaktadır.
Vakıfların denetimine ilişkin Yargıtay kararları şu şekilde örneklendirilebilir:
Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi 2015/8708 E. 2015/11525 K. Sayılı Kararı:
“Dava dilekçesinde, vakıf yöneticilerinin görevden alınması istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı vakfın denetimi sonucu düzenlenen teftiş raporunu esas alarak; vakıf yöneticilerinin mevzuata aykırı davrandıkları, vakfa ait gayrimenkulleri rayiçlerinin çok altında kiraya vermek suretiyle vakıf kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmayıp basiretli bir idareci gibi hareket etmeyerek vakfı zarara uğrattıkları vb. iddiaları ileri sürülerek vakıf yöneticilerinin görevden alınmalarını istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 3. maddesinde; "Bu Kanunun uygulanmasında; ... Cemaat vakfı: Vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türkiye'deki gayrimüslim cemaatlere ait vakıfları, ... Vakıf yönetimi: Mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye, 1936 Beyannamesi, vakıf senedi, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ve bu Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili organı, Vakıf yöneticisi: Mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıflarda; vakfiye, 1936 Beyannamesi, vakıf senedi, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu ve bu Kanuna göre vakfı yönetmeye ve temsile yetkili kişi veya yetkili organlarda görev alan kişileri, ... ifade eder." 10 maddesinde ise; "Vakıf yöneticileri; vakfın amacına ve yürürlükteki mevzuata uymak zorundadır. Birinci fıkrada belirtilen zorunluluğa uymayanlar ile; a) Vakfın amacı doğrultusunda faaliyette bulunmayan, b) Vakfın mallarını ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmayan, c) Ağır ihmal ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğratan, d) Denetim Makamınca tespit edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen süre içerisinde tamamlamayan, düzeltmeyen veya aykırı işlemlere devam eden, e) Medeni hakları kullanma ehliyetini kaybeden veya görevini sürekli olarak yapmasına engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanan vakıf yöneticileri, Meclisin vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesince görevlerinden alınabilir." hükümlerine yer verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; dava dilekçesinde, ... ... Rum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfının denetimi sonucu düzenlenen teftiş raporu esas alınarak; vakıf yöneticilerinin mevzuata aykırı davrandıkları, vakfa ait gayrimenkulleri rayiçlerinin çok altında kiraya vermek suretiyle vakıf kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmayıp basiretli bir idareci gibi hareket etmeyerek vakfı zarara uğrattıkları vb. iddiaları ileri sürülerek vakıf yöneticilerinin görevden alınmalarının istendiği, davalı ...'nun adı geçen vakfın yönetim kurulu yedek üyesi olduğu, mahkemece tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Vakıf yönetim kurulu yedek üyesi, doğrudan vakfı yönetmeye ve temsile yetkili kişi olmayıp ancak yönetim kurulu asil üyeliklerinde herhangi bir nedenle boşalma olması halinde görev alarak vakıf yönetimine dahil olur. Davalı ...'nun adı geçen vakfın yönetim kurulu yedek üyesi olup, dava dilekçesinde belirtilen dönemde vakıf yönetim kurulu asil üyeliğine geçtiğine dair bir bilgi ve belge dosyada bulunmamaktadır.
Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında mahkemece, davalı ...'nun adı geçen vakfın yönetim kurulu asil üyesi olmaması nedeniyle görevden alma koşulları oluşmadığından davalı ...'ya yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2013/19626 E. 2014/5578 K. Sayılı Kararı:
“Dava dilekçesinde, vakfa ait taşınmazların satışına izin verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm V.. M.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesinde davacı mülhak vakfa ait 6.. ada 1 parsel sayılı taşınmaz malın satışına izin verilmesi istenilmiş olup, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 12. maddesine göre; mülhak, cemaat, esnaf vakıfları ile yeni vakıflara, başlangıçta özgülenen mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa, Denetim Makamının görüşü alınarak mahkeme kararı ile sonradan iktisap ettikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organının kararı ile daha yararlı olanları ile değiştirilebilir veya paraya çevrilebilir. Yine aynı Yasanın 42.maddesinin (a) fıkrasına göre genel müdürlüğe, mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmaz malların satımına karar vermek vakıflar meclisinin görevleri arasında sayılmıştır.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, dava konusu Y.. V..'nın Bakırköy 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 18.10.2007 tarih 2006/300-2007/299 sayılı kararı ile tesciline karar verildiği, tescile esas noter senedinin 5. maddesine göre Ş.. Mahallesi 6.. ada 1 parsel sayılı taşınmazın kuruluş malvarlığı olarak vakfa özgülendiği ve bugüne kadar vakfın faaliyetlerine devam ettiği anlaşılmaktadır. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun yukarıda belirtilen 12.maddesinin emredici düzenlemesine göre, bir vakfa kuruluşunda (başlangıcında) özgülenmiş bulunan bir malın satılabilmesi için vakfın yönetiminin kararı, haklı sebepler, denetim makamının (V.. M..'nün) görüşü ve mahkemenin kabul kararı şartlarının bir arada gerçekleşmiş olması gerekip haklı sebeplerin varlığı ile ilgili bir inceleme yapılmamış denetim makamının da görüşü alınmamıştır.
Buna göre, somut olayda mahkemece, davaya konu 6.. ada 1 parselin vakfın kuruluşuna özgülenen mal olduğu dikkate alınarak vakfın tüm gelir gider defterleri, bilançoları, hesapları, faaliyet raporları vs getirtilip bunlar üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi incelemesi yaptırılıp, denetim makamının da görüşünün alınmasından sonra haklı nedenin olup olmadığının denetime elverişli biçimde belirlenmesi halinde satışa, haklı nedenin yokluğu halinede ise davanının reddine karar verilmesi gerekirken bu yönde herhangi bir araştırma yapılmaksızın eksik araştırmayla hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazı bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/6494 E.2015/9303 K. Sayılı Kararı:
“Dava dilekçesinde, vakıf yöneticilerinin görevlerinden alınması istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile bir kısım davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiştir.
1-5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 10. maddesinde, görevinden alınan vakıf yöneticilerinin meclis üyesi olamayacakları ve beş yıl süreyle aynı vakfın yönetim ve denetim organında görev alamayacakları, ayrıca ikinci fıkranın (c), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen bu nedenlerle görevinden alınan vakıf yöneticilerinin başka bir vakfın yöneticisi ise o görevinden de alınmış sayılacakları ve beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında görev alamayacakları hükme bağlandığından yasanın belirtilen bu hükümleri dikkate alındığında, davalı vakıf yöneticileri ..., ...., ..., ..., ..., ..., ..., ... hakkında dosya kapsamına göre görevden alınmalarının gerekip gerekmediği araştırılıp bu konudaki tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, dava tarihinde vakıf yönetiminde yer almamaları nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,
2-Dava dilekçesinde, davalı vakfın 2005-2008 yılları işlemlerine ilişkin olarak düzenlenen teftiş raporunu esas alarak; vakıf yöneticilerinin mevzuata aykırı davrandıkları, emlak vergilerinin zamanında yatırılmadığı, vakfa ait gayrimenkulleri rayiçlerinin çok altında kiraya vermek suretiyle vakıf kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmayıp basiretli bir idareci gibi hareket etmeyerek vakfı zarara uğrattıkları, vakıf tarafından yapılan bazı harcamaları kayıtlara intikal ettirmedikleri, daha önceki teftiş raporunda belirtilmesine ve bu konuda uyarılmalarına rağmen vakıf belgelerinin zamanında teftiş makamına iletilmediği ileri sürülerek 5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 10.maddesine aykırılıklar nedeniyle vakıf yöneticilerinin görevden alınmaları istenildiğine göre; mahkemece, ileri sürülen iddialarla ilgili .... ve Belediye gibi kurumlardan vakıfla ilgili bilgi ve belgelerin getirtilerek gerekli inceleme ve araştırma yapılıp harcamalar hususunda vakıf defterleri ile karşılaştırması yaptırılarak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden dava dilekçesindeki iddialarla ilgili rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, vakıf yönetim kurulu karar defteri ile diğer defterler incelenmeden yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak eksik inceleme ile davalı ... ile ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,”