Davalar & Makaleler

VAKFIN FAALİYETTEN GEÇİCİ OLARAK ALIKONULMASI, VAKFIN KENDİLİĞİNDEN SONA ERMESİ, VAKFIN DAĞITILMASI VE TASFİYE İŞLEMLERİ

17 Mayıs 2024

A. Vakfın Faaliyetten Geçici Olarak Alıkonulması

Vakfın faaliyetten geçici olarak alıkonulması, Türk Medeni Kanunu 115’inci maddesinde şöyle düzenlenmiştir:

“İçişleri Bakanlığı, Anayasada öngörülen hallerde ve belirlenen usullere uygun olarak, denetim makamının da görüşünü almak suretiyle mahkemece bir karar verilinceye kadar, vakfı geçici olarak faaliyetten alıkoyabilir ve derhal mahkemeye başvurur. Hâkim başvuruyu gecikmeksizin karara bağlar.”

Bu konuda Anayasanın 33’üncü maddesinde de,

“… Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hakim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmi dört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar… Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır”

denilerek vakfın faaliyetten geçici olarak alıkonulmasına değinilmektedir.

B. Vakfın Kendiliğinden Sona Ermesi

Türk Medeni Kanunu’nun “Vakfın Sona Ermesi” başlıklı 116’ncı maddesi bu konuda şu hükmü içermektedir:

“Amacın gerçekleşmesi olanaksız hale geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden silinir.”

Bunun için vakıf yönetim veya denetim organı mahkemeye başvurur ve durumun sicile tescilini ister. Mahkeme de hangi taraf talepte bulunmuşsa diğerinin de görüşünü alarak talebi karara bağlar ve dağılma kararını tescil eder. Vakıf tüzel kişiliği tasfiye sonuna kadar sınırlı olarak devam eder.

C. Vakfın Dağıtılması

Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim makamının ya da Cumhuriyet Savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır. (Türk Medeni Kanunu m.116/2)

Yine bu konuda Türk Medeni Kanunu’nun 101’inci maddesinin son fıkrasını da bilmek gerekir. Buna göre; Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, milli birliğe ve milli menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.

Bu konuda Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Kararın kesinleşmesi ile vakıf sicilden silinir.

D. Vakfın Tasfiyesi

Türk Medeni Kanunu 53’üncü maddesine göre, tüzel kişinin malvarlığının tasfiyesi, kanunda ve kuruluş belgesinde aksine hüküm olmadıkça, terekenin tasfiyesine ilişkin hükümlere göre yapılır.

Vakfın tasfiye görevi, asıl olarak yönetim organının işidir. Eğer ortada bir yönetim organı yoksa mahkeme bir tasfiye memuru görevlendirir. Tasfiye memuru önce vakfın mal, alacak ve borçlarını belirleyerek bir tasfiyeye başlangıç bilançosu hazırlar. Amaç, vakfın bütün borçlarının mevcut alacaklarla ve mal varlığı ile karşılanmasıdır. Tasfiye, borçların ödenmesi tamamlandıktan sonra yeni olağan giderlere fırsat vermemek için, hızlı bir şekilde kapanış bilançosu hazırlanıp, netice ilgili mahkeme ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bildirilir.

E. Sona Eren veya Dağıtılan Yeni Vakıfların Mal ve Hakları, Vakıflarda Birleşmenin Olamayacağı Hususu

Bu konuda Vakıflar Kanunu m. 27 açık hükümler içermektedir. Buna göre;

“Sona eren vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder.”

Görüldüğü gibi, kendiliğinden dağılan vakıfların tasfiye sonrası arta kalan mal ve hakları, öncelikle resmi senedindeki hüküm doğrultusunda, eğer resmi senedinde bu konuda bir hüküm yoksa devredilecek vakfın ve denetim makamının görüşleri doğrultusunda benzer amaçlı bir vakfa devredilmektedir.

Hukuk sistemimizde vakıfların birleşmesi konusu düzenlenmemiştir.

F. Yargı Kararları

Konuya ilişkin Yargıtay kararları şu şekilde örneklendirilebilir

Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi 2013/8921 E. 2013/14384 K. Sayılı Kararı:

“Dava dilekçesinde, vakfın sona erdiğinin tespiti ile yöneticilerin görevden alınması istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Ancak;

1-4721 sayılı Türk Medeni Yasası’nın 52. maddesinde; sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği, 5737 sayılı Vakıflar Yasasının 27. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıfların Tescil ve İlanı Hakkında Tüzük'ün 7. maddelerinde; sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün (...) görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa intikal edeceği, 27.09.2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliğinin 19. maddesinde ise; amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelen ve değiştirilmesinde de olanak bulunmadığı takdirde, vakfın kendiliğinden sona ereceği, vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlük vakfın amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği kanısına varırsa dilekçe ile mahkemeye başvurarak durumun mahkeme siciline tescilini isteyeceği, mahkemenin, gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlayıp dağılma kararını sicile tescil edeceği, sona eren vakfın kişiliğinin, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği hüküm altına alınmıştır. Mahkemece somut olayda yapılacak iş; mevzuatın yukarıda belirtilen emredici düzenlemeleri dikkate alınarak vakfın sona ermesi (dağılması) halinde arta kalan mal ve hakların nereye devredileceğinin yöntemince tespit edilmesi ve uygulamada duraksamaya sebebiyet vermemek için gerektiğinde bir tasfiye kurulunun belirlenmesinden sonra vakfın sona ermesi kararı verilmesi gerekirken, malvarlığın devri konusunda herhangi bir karar verilmeden yazılı gerekçeyle davanın kabulü yolunda hüküm kurulmuş olması,

2-5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 10. maddesinde, görevinden alınan vakıf yöneticilerinin meclis üyesi olamayacakları ve beş yıl süreyle aynı vakfın yönetim ve denetim organında görev alamayacakları, ayrıca ikinci fıkranın (c), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen bu nedenlerle görevinden alınan vakıf yöneticilerinin başka bir vakfın yöneticisi ise o görevinden de alınmış sayılacakları ve beş yıl süreyle hiçbir vakfın yönetim ve denetim organında görev alamayacakları hükme bağlandığından yasanın belirtilen bu hükümleri dikkate alındığında, davalı vakıf yöneticileri hakkında dosya kapsamına göre görevden alınmalarının gerekip gerekmediği araştırılıp bu konudaki tüm deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, vakfın terkini nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,”

Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi 2012/8423 E. 2012/9338 K. Sayılı Kararı:

“Dava dilekçesinde, vakfın sicilden terkini istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesinde, vakfın gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olduğu belirtilmiş, 116. maddesinde de amacın gerçekleşmesi olanaksız hale geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde vakfın kendiliğinden sonra ereceği ve mahkeme kararıyla sicilden silineceği hükme bağlanmıştır. Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamalarında, vakfın mal varlığının amacın gerçekleşmesini olanaksız kılacak şekilde azalmış olması vakfın dağılmış sayılması için yeterli neden kabul edilmekte ise de, bu yetersizliğin araştırılıp belgeleriyle kanıtlanmış olması aranmaktadır. Bu bakımdan Yargıtay’ın denetimine de olanak sağlayacak şekilde vakfa ait faaliyet raporları, bilançolar ve ilgili diğer belgeler getirtilip, uzman bir bilirkişiye incelettirilerek, vakfın senedinde belirlenen amaçları da gözetilerek tüm mal ve hakları ile acz içinde olup olmadığı, amacını gerçekleştirmesinin olanaksız duruma gelip gelmediği açıkça saptanmadan yetersiz araştırma ve eksik inceleme ile davanın kabulü,

2-Türk Medeni Kanunu’nun 116 ve Türk Medeni Kanunu’na Göre Kurulu Vakıflar Hakkında Tüzüğün 30. maddelerinde vakfın sona ermesi (dağılması) hükme bağlanmış olup, uygulamada duraksama ve karışıklığa neden olmaması ve kavram birliğinin sağlanması bakımından koşullarının gerçekleşmesi durumunda vakfın dağılmasına (sona ermesine) hükmedilmesi gerekirken davanın kabulü ile davacı vakfın sicilden silinmesine hükmedilmesi,

3-Vakfın sona ermesi (dağılması) halinde mahkemece tasfiyeden arta kalan mal ve hakların intikalini düzenleyen 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 27. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 19, 22 ve 33. maddeleri uyarınca bir tasfiye kurulunun oluşturulması gerektiğinin düşünülmemesi,

4-Davalı vakfa ait senedin 24. maddesi uyarınca sona eren vakfın malvarlığının Çevre Kirliliği Önleme Fonu’na devredilmesi gerekirken mahkemece malvarlığın Türkiye Çevre Koruma Vakfı’na devredilmesine karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA”

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/1851 E.2015/7482 K. Sayılı Kararı:

“Dava dilekçesinde, vakfın sona erdiğinin tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu vakfın sona erdiğinin tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda vakfın sona ermesine ve malvarlığının ... Personeli Sosyal Yardımlaşma ve Emeklilik Vakfına devrine karar verilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak;

4721 sayılı Türk Medeni Yasası’nın 52. maddesinde; sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği, 5737 sayılı Vakıflar Yasasının 27. maddesinde; sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün (...) görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa intikal edeceği, 27.09.2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliğinin 19. maddesinde; amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelen ve değiştirilmesinde de olanak bulunmadığı takdirde, vakfın kendiliğinden sona ereceği, vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlük vakfın amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği kanısına varırsa dilekçe ile mahkemeye başvurarak durumun mahkeme siciline tescilini isteyeceği, mahkemenin gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlayıp dağılma kararını sicile tescil edeceği, sona eren vakfın kişiliğinin, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği, yine aynı yönetmeliğin 22.maddesinde ise; sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar, vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün ve devredilecek vakfın görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe devredileceği hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler dikkate alınarak mahkemece vakfın tasfiye kurulu oluşturulması ile yetinilmesi gerekirken uygulamada ve infazda tereddüt oluşturabilecek şekilde tasfiye kurulunun görevine son verir nitelikte hüküm kurulması ve tasfiyeden arta kalan mal ve hakların devri konusunda ...'nün ve devredilecek vakfın görüşü alınmadan karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA”

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2014/3083 E. 2014/9162 K. Sayılı Kararı:

Dava dilekçesinde, vakfın sona ermesine karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya elektronik ortamda Dairemize gönderilmiştir.

Ancak;

4721 sayılı Türk Medeni Yasası’nın 52. maddesinde; sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği, 5737 sayılı Vakıflar Yasasının 27. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıfların Tescil ve İlanı Hakkında Tüzük'ün 7. maddelerinde; sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün (Vakıflar Genel Müdürlüğü) görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa intikal edeceği, 27.09.2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliğinin 19. maddesinde ise; amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelen ve değiştirilmesinde de olanak bulunmadığı takdirde, vakfın kendiliğinden sona ereceği, vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlük vakfın amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği kanısına varırsa dilekçe ile mahkemeye başvurarak durumun mahkeme siciline tescilini isteyeceği, mahkemenin, gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlayıp dağılma kararını sicile tescil edeceği, sona eren vakfın kişiliğinin, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği hüküm altına alınmıştır.

Mahkemece, somut olayda mevzuatın yukarıda belirtilen emredici düzenlemeleri dikkate alınarak vakfın sona ermesi (dağılması) kararının verilmesi halinde arta kalan mal ve hakların nereye devredileceğinin mevzuat ve senet hükümleri doğrultusunda yöntemince tespit edilmesiyle uygulamada duraksamaya sebebiyet vermemek için gerektiğinde bir tasfiye kurulunun oluşturulması gerekirken bu kurulun oluşturulması ve malvarlığının devri konularında herhangi bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,”

*Yararlanılan Kaynaklar: Ömer Aykul, Yeni Vakıflar Hukuku, 6. Baskı, Seçkin Yayınevi, 2024.

Bu sitede paylaşılan çalışmalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.

Popüler

Öne Çıkan

Yeni

Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması Sürecinde Toplu Görüşmelere Kadar Yaşanan Yasal Prosedür
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Mayıs 2019
YLSY Öğrenim Programı Kapsamında Yurtdışında Lisansüstü Öğrenim Gören Öğrencilerin Karşılaştığı Hukuki Sorunlar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
03 Mayıs 2019
İş Makinelerinin Mülkiyetinin Tespiti ve Tescili
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Mayıs 2019
Doktorların Kamu Hastanelerinde ve/veya Özel Hastanelerde Çalışma Halleri
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
09 Mayıs 2019
Kamulaştırma Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
11 Mayıs 2019
Trafik Kazaları Sonrasında Karşılaşılan Hukuki Süreç ve Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Mayıs 2019
Aldatan Eşin Sevgilisinin, Aldatılan Eşe Manevi Tazminat Ödemesi Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Mayıs 2019
Karşılıksız Çek Şikayetinde Başvuru Hakkı ve Şirket Yetkilisinin Belirtilmesi
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Mayıs 2019
Konkordato Halinde İşçi Alacaklarının Durumu
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
21 Mayıs 2019
Konkordato Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
24 Mayıs 2019
Tahkim Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
26 Mayıs 2019
Kişiler Hukukuna İlişkin Davalar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
29 Mayıs 2019
Kredi Kullanımında Hayat Sigortasının Yapılması Durumu, Vefat Eden Kişinin Kredi Borcuna İlişkin Mirasçıların Karşılaştığı Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Haziran 2019
Lex Mercatoria And Arbitration
Av. Fatmira MULAJ
03 Haziran 2019
Maçlarda Görev Alan Polis Memurlarının Harcırah Alacağı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Haziran 2019
Medeni Hukukun Tanımı ve Kapsamı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
08 Haziran 2019
Milletlerarası Tahkimde Ayrılabilirlik İlkesi
Av. Fatmira MULAJ
11 Haziran 2019
Miras Hukukunda Ortaklığın Giderilmesi Davası (Paylaşma Davası)
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Haziran 2019
Miras Hukukuna İlişkin Dava ve Talepler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Haziran 2019
Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Haziran 2019