VAKIF RESMİ SENEDİNİN DEĞİŞİKLİĞİ İLE VAKIF YÖNETİMİNİN, AMACININ VE MALLARININ DEĞİŞTİRİLMESİ
06 Mayıs 2024
A. Vakıf Resmi Senet Değişikliği
Vakıf resmi senetleri, vakfeden kişinin iradesini taşıdıkları için ve o irade de vakfın oluşumu ile birlikte tüzel kişilik kazandığından kural olarak vakıf senetlerinin değişmemesi gerekir. Ancak bazı durumlarda gelişen ekonomik şartlar vakfı mevcut resmi senetle görevini yapamaz hale getirdiğinde, vakıf resmi senedinde değişikliğe gidilebilmektedir.
Vakıf resmi senedi, vakıf genel kurulunun kararı olmaksızın değiştirilemez. Ayrıca genel kurulda alınan kararın da noterden onaylanması yeterli değildir. Noterin resen düzenleme yapması gerekmektedir.
“… Dava dilekçesinde, vakıf senedinde yapılan değişikliklerin tescili istenmiştir. Vakfın yetkili genel kurulunun kararı olmaksızın senedin değiştirilmesi mümkün değildir.
...
Dava konusu Voleybol Vakfı’nın senedinin değiştirilmesi için Vakfın yetkili genel kurulundan yönetimince herhangi bir karar alınmadan Üsküdar 9. Noterliği’nce düzenlenen 08.09.2008 gün ve 21960 yevmiye numaralı değişiklik senedinin tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 29.09.2011 t. 2011/7361 E., 2011/9427 K. sayılı kararı)
B. Vakıf Yönetiminin Değiştirilmesi
Bu konuda olağan olan vakıf yöneticilerinin resmi senetteki görev sürelerine bağlı olarak seçimle veya görevlendirme ile değiştirilmesidir. Bu şekilde seçilen yöneticilerin isimleri ve adresleri, seçim tarihinden itibaren form doldurularak (Vakıflar Yönetmeliği EK-24’teki form) 15 gün içinde ilgili bölge müdürlüğüne verilmek zorundadır.
Ayrıca haklı sebeplerin varlığı halinde yönetimin mahkeme kararıyla değiştirilmesi mümkündür. Bu konu, Türk Medeni Kanunu’nun m.112, Vakıflar Kanunu’nun 9,10,11’inci maddeleri ile Vakıflar Yönetmeliği’nin 14’üncü maddesinde düzenlenmiştir.
TMK m.112’ye göre; şayet haklı sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının (Vakıflar Genel Müdürlüğü) istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini değiştirebilir.
Açıkça görüldüğü gibi kanun koyucunun yönetimin değiştirilmesinden kastettiği husus, vakfın örgütünün, işleyişinin ve yöneticilerin değiştirilmesidir. Ancak bu değişiklikler kanunda da belirtildiği gibi mahkeme kararıyla olmaktadır. Mahkeme kararı olmaksızın vakıf yöneticileri görevlerinden uzaklaştırılamazlar. (Vakıflar Kanunu m.10). Aynı maddede uzaklaştırılma nedenleri de ayrıntılı düzenlenmiştir.
Vakıflar Kanunu 9’uncu maddesinde de kimlerin vakıf yöneticisi olamayacağı belirtilmiştir. Buna göre; hırsızlık, nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma, dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, görevini kötüye kullanma, kaçakçılık suçları ile Devletin güvenliğine karşı işlenen suçların birinden mahkûm olanlar yönetici olamazlar. Vakıf yöneticisi seçildikten sonra söz konusu suçlardan mahkûm olanların da yöneticiliği sona erer.
C. Amacın ve Malların Değiştirilmesi
Bu konu Türk Medeni Kanunu’nun 113’üncü maddesinde ve Vakıflar Kanunu’nun 12 ile 14’üncü maddelerinde düzenlenmiştir. “Amacın ve malların değiştirilmesi” başlıklı 113’üncü maddedeki düzenleme şöyledir:
“Durum ve koşullardaki değişmeler yüzünden vakıf senedinde yazılı amaca bağlı kalınması, vakfedenin arzusuna açıkça uymayacak hale gelmiş ise mahkeme, vakfın yönetim organının veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın amacını değiştirebilir.
Amacın gerçekleşmesini önemli ölçüde güçleştiren veya engelleyen koşulların ve yükümlülüklerin kaldırılmasında ve değiştirilmesinde de aynı hüküm uygulanır.
Amaca özgülenen mal ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesini veya paraya çevrilmesini haklı kılan sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra gerekli değişikliğe izin verir.”
Vakfın amaç değişikliği, ister vakıf yönetimince, isterse denetim makamınca talep edilmiş olsun, mahkeme bu konuda diğerinin görüşünü alarak, vakfın amacının değişikliği konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verecektir. Verilen bu kararların da temyizi mümkündür.
D. Yargı Kararları
Vakfın resmi senet değişikliğine, vakıf yönetiminin değiştirilmesi ve amacın ve malların değiştirilmesine ilişkin Yargıtay kararları şu şekilde örneklendirilebilir:
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/2734 E. ,2017/12723 K. Sayılı Kararı:
“Dava dilekçesinde, ... Artemis Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının senedinde yapılan değişikliklerin tescili istenilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesinde, vakfın, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olduğu, 102. maddesinde de, vakıf kurma iradesinin, resmi senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanacağı, vakfın yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanacağı; 1589 sayılı Noterlik Kanununun 89. ve Vakıflar Yönetmeliği'nin 5. maddelerinde ise, resmi vakıf senedinin noterde re'sen düzenleme şeklinde hazırlanması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Vakıf senedinin tescili gibi vakıf senedinde yapılması istenilen değişikliklerin de resmi senetle, diğer bir deyimle noterde re'sen düzenleme şeklinde yapılması gerekir. Somut olayda, ... Kültür Sanat ve Eğitim Vakfının 23.06.2013 tarihli mütevelli heyeti toplantısında vakıf senedi değişikliğine ilişkin olarak alınan kararın noterde onaylanması resmi düzenleme sayılamayacağından, davacı tarafa bu konudaki eksikliğin giderilmesi için süre verilmeden mahkemece işin esası incelenerek yapılmak istenilen değişikliklerin uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıda belirtilen kanuni düzenlemeler doğrultusunda, davacı tarafa süre verilip yeniden noterde düzenleme şeklinde senedin hazırlatılması ve Türk Medeni Kanunu’nun 112-113 ve Vakıflar Yönetmeliğinin 14. maddeleri gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünün de görüşü alındıktan sonra oluşacak sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
Kabule göre de;
Vakıflar Genel Müdürlüğü yasal hasım olduğundan davanın kabulü halinde yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmaması gerektiğinin dikkate alınmayarak aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi de yerinde değildir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/8508 E, 2018/15755 K. Sayılı Kararı:
“Dava dilekçesine, "... Eğitim Kültür Yardımlaşma Vakfı"nın tescili istenmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda dava konusu vakfın tesciline karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 101. maddesine göre vakıf, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olduğu, aynı Kanunun 102. maddesi gereği vakfın yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanacağı ve vakfın tescili için başvurulan mahkemenin, mal ve hakların korunması için gerekli önlemleri re'sen alacağı düzenlenmiştir. Bu iki maddedeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere vakfı oluşturan en önemli iki unsur; özgülenecek bir malvarlığı ve malvarlığının özgüleneceği amaçtır.
1- Vakıf senedinde belirlenen amacın gerçekleştirilmesi açısından vakfın malvarlığı büyük önem taşımaktadır. Başka bir deyişle, vakfa tahsis edilen varlıkların, menkul kıymetlerin veya gayrimenkullerin geri dönüşü, vakfın amacını gerçekleştirecek faaliyetleri yürütecek seviyede olmalı, amaçlanan hizmetler ile ayrılan varlıklar arasında gerçek bir denge olmalıdır. İşte bu noktada 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 5/2. maddesi yeni kurulacak vakıfların asgari mal varlığının her yıl Vakıflar Meclisince belirleneceğini hükme bağlamıştır.
Yeni vakıfların asgari kuruluş mal varlığı limiti; 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 5/2. maddesi ile Vakıflar Yönetmeliği’nin 111. maddesinin (ğ) bendine istinaden ‘Vakıflar Meclisi’nin 07/12/2015 tarih ve 671/543 sayılı kararıyla; 2016 yılı için 60.000,00 (Altmış bin) TL olarak belirlenmiştir. Somut olayda da vakıf senedinde (6. madde) kuruluş malvarlığı 100.000,00 (Yüz bin) TL olarak belirtilmesine rağmen, bu miktar yerine 05/08/2015 tarihinde 55.000,00 (Ellibeş bin) TL bloke edilmiş olması,
2- Vakıflarda yöneticisi olamayacak kişiler, 5737 sayılı Vakıflar Kanunun 9/1.maddesinde sayılmıştır. Buna göre, vakıflarda; hırsızlık, nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma, dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye kullanma, kaçakçılık suçları ile Devletin güvenliğine karşı işlenen suçların birinden mahkûm olanların yönetici olamayacağı; 6. maddesinin son fıkrasında ise, yönetim organlarında görev alanların çoğunluğunun, Türkiye’de yerleşik bulunması gerektiği belirtildiği halde, kurucunun sayılan suçlardan mahkumiyetinin olup olmadığı ile yerleşim yeri araştırılmadan tescile karar verilmesi,
3- Kabule göre de;
Medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi taraf ehliyetine de sahiptir. İncelemeye konu davada, davacı sıfatı TMK'nin 102/3. maddesi gereği vakfeden gerçek veya tüzel kişiye aittir.
Türk Medeni Kanunu vakıflarda tüzel kişiliğin kazanılması bakımından tescil sistemini benimsemiş olup, yeni kurulan vakıfların TMK'nin 102. maddesi ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıfların Tescil ve İlanı Hakkında Tüzüğün 4. maddesi hükümlerine göre mahkeme siciline tescil ile tüzel kişilik kazanacağı şeklindeki düzenlemeler gereği mahkemenin vereceği tescil kararının kurucu yenilik doğuran bir karar olduğu, yani yeni kurulan vakıflarda, tescile dair kararın tüzel kişiliğin kazanılması için ön koşul olduğu dikkate alınmadan henüz tüzel kişiliği mevcut olmayan vakfın karar başlığında davacı olarak yazılması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,”
Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi 2010/2605 E. ,2010/4770 K. Sayılı Kararı:
Dava dilekçesinde vakıf senedinde yapılan değişikliğin tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 101.maddesi hükmüne göre vakıf, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğudur. Kurulmuş olan bir vakfın özgülendiği amaç doğrultusunda varlığını sürdürmesi ve yönetim organlarınca da bu amacın gerçekleştirilmesi esastır. Vakfeden tarafından kuruluş senedinde belirlenen vakfın amacı, zorunluluk doğmadıkça kural olarak vakıf organlarınca değiştirilip genişletilemez. Bununla birlikte vakfın amacı, geçen zaman içinde tamamen değişik bir anlam ve nitelik kazanmış olursa, ancak bu nedenle değiştirilmesi söz konusu olacaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 113. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 26.maddeleri, vakfın asıl amacının niteliği ve kapsamı vakfedenin vakıf senedinde belirttiği isteğine açıktan açığa uymayacak derecede değişmiş olursa, amacın değiştirilmesi için yetkili asliye mahkemesine başvurulacağını hükme bağlamış olup, burada ölçü vakfın değişen koşullar karşısında başlangıçtaki amacın gerçekleştirilmesinin olanaksız duruma gelmesidir. Amacın değiştirilebilmesi için objektif ve subjektif koşulların birlikte oluşması gerekir. Objektif koşullar bakımından amacın anlam ve içeriğini yitirmesine, subjektif koşullar bakımından da değişmiş olan amacın artık vakfedenin isteğiyle bağdaşmasına olanak bulunmamasına bağlıdır. Ancak bu iki koşulun gerçekleşmesi durumunda, vakfın amacı, vakfedenin asıl amacına aykırı olmamak kaydıyla, vakıf yönetim organının veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün başvurusu üzerine yetkili asliye mahkemesince değiştirilir.
Somut olayda; tescil edilmiş olan .... İlim ve Kültür Vakfı'na ait senedin 3.maddesinde asıl amaç; hayırseverleri hayırlı hizmetlere teşvik etmek ve yapılan yardımları en iyi şekilde değerlendirmek, yetim, dul, kimsesiz ve fakirlere her hususta yardımcı olmak ve yanı sıra bunlar için aşhaneler ve yurtlar açmak ve işletmek, okuma imkanı olmayan kabiliyetli gençlere yardımcı olmak ve bunlar için yurt içi ve yurt dışında okuma imkanı sağlamak, özel öğrenci yurtları tesis edip işletmek, insanımızın ilim ve kültürünün gelişmesine yardımcı olmak, kitap, mecmua, gazete vb. bastırıp neşretmek ve gerektiğinde matbaa tesisleri kurmak, konferanslar, seminerler, paneller düzenlemek, yurt içi ve yurt dışında ilmi kültürel toplantılar tertip etmek, yapılan toplantılara katılmak, fakir ve muhtaç olanlara ölüm, doğum, evlenme ve buna benzer durumlarda maddi ve manevi her türlü yardım sağlamak, tabii afetlerden zarar görenlere imkan nisbetinde yardımda bulunmak, bu işlerin yapımı ile ilgili araç ve gereçleri temin etmek, gelenek ve göreneklerimize uygun olarak nişan, nikah, düğün, sünnet merasimlerinin yapılmasına tesislerinde müsaade etmek, Kur'an kursları açmak, gerekli binaları kiralamak, yeni bina yaptırmak, öğretmenler bulmak, talep edenlere Kur'an okumasını öğretmek şeklinde sınırlandırılmıştır.
Dava; vakıf senedinin yukarıda belirtilen amaçlarını düzenleyen 3.maddesinin genişletilmesi ve değiştirilmesi sonucunu doğuracak nitelikte "Vakfımızca çocuklar için 0-6 yaş grubu gündüz bakımevi ve kreş; 7-12 yaş grubu çocuk kulübü ile yaşlı ve özürlülere bakımevi açmak" faaliyetlerinin bir fıkra eklenmesi biçimindeki senet değişikliğinin tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece; vakıf senedine eklenmek suretiyle yapılan düzenlemelerin vakfedenin kuruluş sırasında bizzat belirlediği amacın faaliyetlerinin genişletilmesi ve değiştirilmesi sonucunu doğuracak biçimde iradesine aykırılık oluşturduğu gözetilmeden ve Türk Medeni Kanununun 113. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 26. maddelerinde öngörüldüğü üzere, mevcut durum ve koşullarda vakıf senedindeki amacın faaliyetlerin genişletilmesi veya değiştirilmesi zorunluluğunu ortaya koyan herhangi bir gelişme ve buna bağlı olarak vakfedenin isteklerine açıkça uymayacak hallerin varlığı da ileri sürülmediğinden amacın ve faaaliyetlerin genişletilip değiştirilmesi niteliğindeki bu hükümlerin aksi düşüncelerle uygun bulunarak tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2014/1846 E. 2014/12431 K. Sayılı Kararı:
“Dava dilekçesinde, vakıf senedinde yapılan değişikliklerin tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm V.. M.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vakıf temsilcisi dava dilekçesinde, dava konusu vakfın yürürlükteki senedinin bazı maddelerinde yapılan değişikliğin tescilini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 101. maddesi hükmüne göre vakıf, gerçek ve tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğudur. Kurulmuş olan bir vakfın özgülendiği amacı doğrultusunda varlığını sürdürmesi ve yönetim organlarınca da bu amacın gerçekleştirilmesi esastır. Vakfın kuruluş senedinde belirlenen amacı ve örgütlenme biçimi, zorunluluk olmadıkça kural olarak vakıf organlarınca değiştirilip genişletilemez. Bununla birlikte vakfın amacı geçen zaman içinde tamamen değişik bir anlam ve nitelik kazanmış olursa, ancak bu nedenle değiştirilmesi söz konusu olacaktır.
Türk Medeni Kanunu'nun 113. maddesinde; vakfın asıl amacının niteliği ve kapsamı vakfedenin vakıf senedinde belirttiği isteğine açıktan açığa uymayacak derecede değişmiş olursa, amacın değiştirilmesinin mümkün olduğu hükme bağlanmıştır. Burada ölçü, vakfın değişen koşullar karşısında başlangıçtaki amacın gerçekleşmesinin imkansız duruma gelmesidir. Amacın değiştirilmesi için objektif ve subjektif koşulların birlikte bulunması gerekir. Objektif koşullar amacın anlam ve içeriğini yitirmesine, subjektif koşullar ise değişmiş olan amacın artık vakfedenin isteğine açıktan açığa uymayacak derecede değişmiş olmasına bağlıdır. Ancak bu iki koşulun gerçekleşmesi durumunda vakıf yönetim organının veya denetim makamının başvurusu üzerine mahkemece diğerinin yazılı görüşü de alındıktan sonra vakfın amacı değiştirilebilir.
1-Somut olayda, dava konusu vakfın amacını düzenleyen senedin 3. maddesinde sayılan tüm çalışma ve faaliyetler, İstanbul M.. //..nolu parsel üzerinde "Z.. H.. Camii Şerifi" adında bir cami kurmak ile sınırlı tutulmuş iken, bu madde metninden belirtilen ifadeler tamamen çıkarılarak yerine "Türkiye’nin herhangi bir yerinde camii inşa etmek" gibi geniş kapsamlı genel bir ifadeyle vakfın amacının kuruluş iradesine aykırı olarak genişletildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, vakıf senedinin 3. maddesinde yapılan söz konusu değişikliğin yukarıda açıklanan esaslara ve özellikle Türk Medeni Kanunu'nun 113. maddesinde öngörülen koşullara uygun düşmediği gözetilmeden söz konusu senet değişikliğinin kabulüne karar verilmiş olması,
2-Bundan ayrı da; davacı vakfın dava dilekçesinde vakıf senedinin 2, 3 ve 8. maddelerinin değiştirilmesi için B.. //. Noterliğinin .... yevmiye nolu düzenleme senedinin tescilini istediği ancak yargılama sırasında V.. M..nün itiraz etmesi üzerine, istemini ıslah ederek yalnızca 3. maddenin değiştirilmesiyle sınırlandırarak aynı Noterliğin .... yevmiye nolu düzenleme senedi ile yeniden hazırlanan bir metnin tescilini istemesine rağmen mahkemece gerekçesi de açıklanmayarak .....yevmiye nolu senedin tesciline hükmedilmiş olması,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,”
*Yararlanılan Kaynaklar: Ömer Aykul, Yeni Vakıflar Hukuku, 6. Baskı, Seçkin Yayınevi, 2024.