Davalar & Makaleler

DERNEKLERİN SONA ERME ŞEKİLLERİ VE TASFİYESİ

25 Mart 2024

A. DERNEKLERİN SONA ERME ŞEKİLLERİ

Derneklerin faaliyetleri kendiliğinden, genel kurul kararı ile ve mahkeme kararıyla sona erebilmektedir.

  1. Kendiliğinden Sona Erme

Bir derneğin kendiliğinden sona ermesi bazı koşulların gerçekleşmesi halinde sulh hukuk hakiminin tespit kararıyla olmaktadır. Bu durum Türk Medeni Kanunu 87’nci maddesinde şöyle düzenlenmiştir:

“Dernekler, aşağıdaki hallerde kendiliğinden sona erer:

  1. Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hale gelmesi veya sürenin sona ermesi,

  2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması,

  3. Borç ödemede acze düşmüş olması,

  4. Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hale gelmesi,

  5. Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması,

Her ilgili, sulh hakimliğinden derneğin kendiliğinden sona ermediğinin tespitini isteyebilir.”

  1. Genel Kurul Kararı ile Sona Erme

Bu husus, Türk Medeni Kanunu 88’inci maddesinde, “Genel kurul, her zaman derneğin feshine karar verebilir” denilerek belirtilmiştir.

  1. Mahkeme Kararı ile Fesih

Derneğin amacı, kanuna veya ahlaka aykırı hale gelirse, Cumhuriyet savcısının veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar vermektedir. Mahkeme, dava sırasında faaliyetten alıkoyma dahil gerekli bütün önlemleri alır. Davanın açılmasıyla birlikte faaliyetten geçici olarak men etme kararı da verebilir.

B. DERNEKLERİN TASFİYESİ

5253 sayılı Dernekler Kanunu m.15’te derneklerin tasfiyesi düzenlenmiştir. Madde düzenlemesi şöyledir;

“Genel kurul kararı ile feshedilen veya kendiliğinden sona erdiği tespit edilen derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi, tüzüğünde gösterilen esaslara göre yapılır. Tüzükte tasfiyesinin ne şekilde yapılacağının genel kurul kararına bırakıldığı hallerde, genel kurul tarafından bir karar alınmamış veya genel kurul toplanmamışsa yahut dernek mahkeme kararı ile feshedilmişse, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme kararıyla derneğin amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe devredilir.

Kendiliğinden sona erdiği tespit edilen veya feshine karar verilen derneklerin tasfiye ve devir işlemleri tamamlandıktan sonra dernekler kütüğündeki kayıtları silinir.

Feshedilmesi için hakkında soruşturma veya dava açılmış olan bir dernek, fesih ve buna bağlı olarak dernek mallarının devrine dair bir karar alındığı takdirde, soruşturma ve dava sonuçlanıncaya kadar devir işlemi yapılamaz.

Tasfiye işlemleri sonucu derneklerin defter ve belgelerinin saklanma usulü, süresi ve tasfiyeye ilişkin gerekli belgeler yönetmelikte düzenlenir.”

Dernekler Yönetmeliğinin 89’uncu maddesinde de Kanun’da belirtilen hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiş durumdadır.

Buna göre tasfiye öncelikle dernek tüzüğünde belirtilen usulle yapılır. Şayet tüzükte bu husus düzenlenmemişse tasfiyenin ne şekilde yapılacağı genel kurulda belirlenir. Eğer genel kurul toplantısı da yapılamıyor ya da toplansa da bir karar alınamamışsa tasfiye yönetimi mahkemece belirlenecektir. Aynı şekilde şayet derneğin feshine mahkemece karar verilmişse bu durumda da tasfiye yönetimi mahkemece belirlenecektir.

Ancak belirtelim ki, dernek hakkında yürütülen bir soruşturma varsa soruşturma neticeleninceye kadar tasfiyeye başlanamaz. Tasfiyesi tamamlandığı halde sonradan bir mal varlığı veya borcu ortaya çıkan dernekler, önce ihya edilir ve bilahare yeniden tasfiye edilirler. Tasfiyesi tamamlanan dernekler, sivil toplumla ilişkiler müdürünün onayı ile dernekler kütüğünden silinir.

C. YARGI KARARLARI

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/6445 E. 2020/1107 K. sayılı kararı:

“Davacı vekili, dava dilekçesinde davalı derneğin olağan genel kurul toplantısını en son 27.08.2007 tarihinde yaptığını, 2009, 2011, 2014 yıllarına ait genel kurulların yapılmadığını belirterek derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitini talep etmiştir.

Davalı dernek, 2009 yılında genel kurulu yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı dernek tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 87/5. maddesi gereği, davalı dernek olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması sebebiyle kendiliğinden sona erdiğinin tespiti istemine ilişkindir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 56.maddesinde dernek, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olarak tanımlanmış, benzer tanım 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun “Tanımlar” başlıklı 2.maddesinde tekrar edilmiştir. İş bu tanımlamaya göre Dernekler kişi topluluğudurlar ve ideal (manevi) bir amaç güderler. Derneklerin unsurları konusunda görüş ayrılıkları olmakla birlikte, genellikle bu unsurların kişi, ortak amaç, devamlılık, organizasyon ve gönüllülük olduğu söylenebilir.

İnsan haklarının en önemlilerinden birisi olan dernek kurma özgürlüğü yoluyla kişilerin kültürel, siyasi, dini, mesleki, sportif veya sosyal amaçlarla bir araya gelmeleri sağlanır.

Dernek kurma özgürlüğünün en basit ve anlaşılabilir faydası özellikle günümüzün yalnızlaşan bireyleri için, bir ifade biçimi ve faydalı olma duygusuyla birlikte kendilerini iyi hissetmelerinin bir yolu olmasıdır. Bireylerin derneklere üye olup, dernek faaliyetlerine katılmaları, onların artan bir şekilde yardım, spor, şehir yaşamı, sağlık, eğitim, müzik ve sanat etkinliklerine katılmalarının bir yoludur. Dernek kurma özgürlüğü aracılığıyla sosyal ve kültürel yaşamın gelişimi sağlanır. Dernekler bir yandan bireylerin tek başlarına yapamayacakları faaliyetlerin gerçekleşmesini sağlayan bir araç olurlarken, diğer yandan kamu için başka şekilde sağlanamayacak yararları gerçekleştirirler.

Dernek kurma özgürlüğü, aynı zamanda yönetimi denetleme işlevi gören çok önemli bir araçtır ve dernekler gücün kullanımına karşı denge oluştururlar. Bireyler dernekler bünyesinde bir araya gelerek devlet iktidarını sınırlandırırlar (Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, 7. B., Yetkin Yayınları, Ankara, 2002, (Türk Anayasa), s. 42).

Dernekler modern toplumun bünyesinin bir ürünüdürler ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmenin bir ölçüsü olarak kabul edilebilirler (Hikmet Yavuzyiğit, “Dernekler ve Demokrasi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Latif Çakıcı’ya Armağan, C.50, No:1-2, Ocak-Haziran-1995, s. 417).

Dernek, üyelerinden ayrı, bağımsız, kendine özgü bir örgütsel yapıya sahiptir. Dernek kurma özgürlüğünün kolektif yönü, bu özgürlüğün bir diğer öznesi olan derneğin hukuk güvencesi altına alınmasını anlatır. Bu güvence, derneğin kurulmasından sona erme anına kadar sürer. Derneğin kurulması, serbestçe faaliyette bulunması ve varlık güvencesi kolektif dernek özgürlüğünü karşılamaktadır.

1982 Anayasası da 1961 Anayasası'nda olduğu gibi dernek kurma özgürlüğünün yanı sıra, siyasi parti ve sendika özgürlüklerini ayrıca güvence altına almıştır. (mad. 33, 51 ve 68) Buna göre ‘Herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir. ’ Anayasadaki bu düzenleme Medeni Kanunu'nun 57/1 maddesinde de aynen yer almıştır (YAVUZ Cevdet, Türk Medeni Kanunu Borçlar Kanunu ve Diğer Mevzuat, Ekim 2002, s. 109-110).

Anayasa Mahkemesi önüne gelen değişik partilerin büyük kongrelerini süresinde yapmadıkları için haklarında dağılma halinin ve buna bağlı olarak hukuki varlıklarının sona erdiğinin tespitine karar verilmesi talebinde bulunulan partilerin, savunmaları istenmelerinden sonra da olsa büyük kongrelerini yapmalarını, siyasi ve hukuki varlıklarını devam ettirme yönünde bir iradenin varlığı olarak kabul etmiştir.

Bu genel bilgilerden sonra dernek genel kurul toplantıları ve bu toplantıların yapılması, yapılmaması veya yapılamaması halleri üzerinde durulması gerekmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesine göre, kanunun özüyle ve sözüyle değindiği bütün konularda uygulanılacağı öngörülmüş olup kanun hükümlerinde birbirinden farklı özellikte emredici, tamamlayıcı, yorumlayıcı ve tanımlayıcı nitelikte hükümler içermektedir. Bu nitelikler hükmün somut olaya uygulanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Hâkim, öncelikle olaya ilişkin hükmün özelliğini tespit ettikten sonra, bu hukuk kaidesini sözüne ve özüne uygun olarak uygular. Kuralın önce lafzına, hemen ardından da amacına bakılmalıdır. Nitekim bu ilkeler 27.03.1957 tarihli ve 1957/1 Esas, 1957/3 Karar ile 04.02.1959 tarihli ve 195714 Esas, 1959/6 Karar sayılı YİBK’de ifade edilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 74.maddesi gereği dernek olağan genel kurulunun tüzükte belirtilen zamanda yönetim kurulunun çağrısı üzerine toplanacağı ve olağan genel kurul toplantılarının en geç üç yılda bir yapılmasının zorunlu olduğu; “Toplantıya çağrı” başlıklı 77. madde ise Genel kurulun yönetim kurulunca, en az on beş gün önceden toplantıya çağrılacağı düzenlenmiştir. “Toplantı yeri ve toplantı yeter sayısı” başlıklı 78. madde ise dernek genel kurulunun toplantı yeter sayısının genel kurula katılma hakkına sahip dernek üyelerinin salt çoğunluğu olduğu, çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle toplantının ertelenmesi durumunda ikinci toplantıda çoğunluk aranmayacağı ancak ikinci toplantıya katılan üye sayısının yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamayacağı ve genel kurul toplantısının, bir defadan fazla geri bırakılamayacağı amir hüküm olarak düzenlenmiştir.

Derneklerin kendiliğinden sona erme sebepleri ise TMK’nin 87.maddesinde beş bent halinde sayılmış olup bunlardan somut uyuşmazlıkla ilgili olan maddenin beşinci bendinde düzenlenen olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması, bir diğeri ise mukayese açısından maddenin ikinci bendinde düzenlenen ilk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması halleri üzerinde durulması gerekmektedir.

Derneğin kendiliğinden sona erme sebebi kabul edilen “olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması” hali ile ikinci bentteki “ilk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması” halleri karşılaştırıldığında ilkinde imkansızlık, irade dışı durum sebebi ile genel kurulun yapılamaması ifade edilmiş iken ikinci durumda doğrudan yapılmamış ve oluşturulmamış olması olarak bilerek ve isteyerek bir eylemin yapılmaması düzenlenmiştir. Kuşkusuz kanun koyucu tarafından aynı madde içerisinde “yapılamaması” ve “yapılmamış olması” gelişi güzel yazılmış bir ibareden öte bilinçli bir tercih olarak ifade edilmiş olup, sona erme sebebi olarak beşinci bentteki “yapılamaması”, ikinci bentte olduğu gibi yapılmaması olarak değerlendirilemez. Derneğin olağan genel kurul toplantısının yapılamaması çeşitli sebeplerden ileri gelebilir. Genel kurulun yapılamasını somutlaştırmak gerekirse elli üyesi bulunan bir deneğin ilk genel kurul toplantısının yapılabilmesi için en az yirmialtı üyenin katılımı gerekli iken bu sayıya ulaşılamaması halinde ikinci toplantıda en az beş ve üç olan yönetim ve denetim kurulu üye sayısının iki katı yani onaltı üyenin katılımı ile toplanabilir. İşte yönetim kurulu tarafından usulüne uygun toplantı çağrısına rağmen bu şekilde çoğunluk sağlanamadığı için üst üste iki olağan genel kurulun yapılamaması halinde derneğin kendiliğinden sona ermiş sayılacağı kabul edilmiştir. Burada hareket noktası dernek üyelerinin derneği yaşatma sürdürme iradelerinin ortadan kalmış olmasıdır. Kişi topluluğu olan derneklerde üyelik, derneğin asli unsuru olup, üyelikten istifa ederek veya toplantı çağrısına rağmen toplantıya katılmayarak bu menfi manada iradelerini ortaya koymuş olmaktadırlar.

Dernek genel kurul toplantısının yapılmaması yönünden konu değerlendirildiğinde ise 5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun "Genel kurul toplantısı ve organlara seçilenlerin idareye bildirilmesi" başlıklı 23.madde gereği derneklerin genel kurulu izleyen otuz gün içinde, yönetim kurulu ve denetim kurulu ile derneğin diğer organlarına seçilen asıl ve yedek üyeleri mülkî idare amirliğine bildirmekle yükümlü oldukları "Ceza hükümleri" başlıklı 32.maddesinin "b" bendi gereği ise Genel kurulu süresinde toplantıya çağırmayan, “l” bendi gereği ise genel kurul toplantısı ile organlara seçilenleri kanunda belirtilen süre içerisinde idareye bildirmeyen dernek yöneticilerine idari para cezası verileceği “Cezaların uygulanması” başlıklı 33. madde gereği ise 32. maddede geçen “dernek yöneticileri” ibareleri dernek yönetim kurulu başkanını ifade ettiği, bu Kanunda yazılı olan idarî yaptırımlara karar vermeye mahalli mülki amirin yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır. Özetle dernek genel kurulunda dernek üyeleri tarafından seçilen derneğin yürütme ve temsil organı olan yönetim kurulu görevlerini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirmek zorundadır.

Türk Medeni Kanunu'nun derneklere dair hükümleri ile Dernekler Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; kanun koyucu, öncelikle genel kurulu olağan toplantıya çağırma görevini yönetim kuruluna verdiği, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen veya toplantının yapılmasına rağmen sonuç bildirisini süresinde mülki idare amirliğine bildirmeyen dernek yönetim kurulu başkanına idari para cezası verilmesini öngörerek, derneğin genel kurullarının kanun ve dernek tüzüğünde belirtilen zaman aralıklarında yapılmasını ve derneğin tüzel kişiliğinin devam etmesini öngörmüşken, yönetim kurulunun bu görevini yerine getirip dernek üyelerini usulüne uygun toplantıya çağırmasına rağmen üst üste iki genel kurul toplantısının yapılamamasını ise kendiliğinden sona erme sebebi kabul etmiştir.

Dernekler özelinde aslolanın tüzel kişiliğin varlığı ve sürekliliği olduğu, belli bir düzen sağlamak için tüzel kişi temsilcilerinin yükümlülüklerini yerine getirmemeleri kabahat olarak nitelenip, tüzel kişilik değil, temsilciye idari yaptırım öngörüldüğü sonucuna varılmaktadır. Ancak uygulama da genellikle bu iki durumun birbirine karıştırıldığı, dernekler üzerinde denetim görevi bulunan idarenin onarıcı, düzen sağlayıcı idari yaptırımlar uygulamak yerine (örneğin dernek genel kurulunu toplantıya çağırmayan yönetim kurulu başkanına idari para cezası vermek) son çare olarak düşünülen ve geri dönüşümü olmayan tüzel kişiliğin sona erdiğinin tespitinin mahkemelerden talep edildiği yani olması gereken basit ve düzen sağlayıcı tedbirleri uygulamak yerine, istenmeyen ancak olumsuz manada kesin sonuç veren yönteme başvurulduğu anlaşılmaktadır.

Öncelikle, Yargıtayın ve Dairemizin dernek genel kurul toplantılarının süresinden sonra da olsa usulüne uygun olarak yapılması halinde derneğin hukuki varlığını sürdürme yönünde iradenin ortaya konulması olarak kabul edilip toplantıya önem atfedilmektedir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davalı ... ... Derneği’ne ait tüzüğün 7. maddesinde genel kurulun 2 yılda bir Aralık ayında yapılacağı belirlendikten sonra 2012 yılında yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında tüzük değişikliğine gidilerek, 3 yılda bir Aralık ayında yapılacağı kararlaştırılmıştır. Davalı derneğin 2009 yılında olağan genel kurul toplantısı yaptığı, 2011 yılında yapmadığı ancak 2012 yılında olağanüstü genel kurul toplantısının yapıldığı, sonraki toplantının ise tüzük değişikliği gereği 2015 yılında yapılması gerekirken 02.12.2015 tarihinde dava açıldığı anlaşılmakla, dava tarihinden önce genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması kuralının gerçekleşmediği, kaldı ki yukarıdaki açıklamalar ışığında genel kurulun yapılmaması değil yapılamaması halinde davanın kabulüne karar verilebileceği açıklaması karşısında, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi, ayrıca davalı derneğin isminin değişmesine rağmen karar başlığında eski adının yer alması da doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

* Yararlanılan Kaynaklar: Mehmet AKÇAAL, “Derneğin Mahkeme Kararıyla Sona Ermesi”, İnÜHFD, 11(1), 2020, ss.73-84.

Bu sitede paylaşılan çalışmalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.

Popüler

Öne Çıkan

Yeni

Toplu İş Sözleşmesinin Yapılması Sürecinde Toplu Görüşmelere Kadar Yaşanan Yasal Prosedür
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Mayıs 2019
YLSY Öğrenim Programı Kapsamında Yurtdışında Lisansüstü Öğrenim Gören Öğrencilerin Karşılaştığı Hukuki Sorunlar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
03 Mayıs 2019
İş Makinelerinin Mülkiyetinin Tespiti ve Tescili
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Mayıs 2019
Doktorların Kamu Hastanelerinde ve/veya Özel Hastanelerde Çalışma Halleri
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
09 Mayıs 2019
Kamulaştırma Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
11 Mayıs 2019
Trafik Kazaları Sonrasında Karşılaşılan Hukuki Süreç ve Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Mayıs 2019
Aldatan Eşin Sevgilisinin, Aldatılan Eşe Manevi Tazminat Ödemesi Hakkında
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Mayıs 2019
Karşılıksız Çek Şikayetinde Başvuru Hakkı ve Şirket Yetkilisinin Belirtilmesi
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Mayıs 2019
Konkordato Halinde İşçi Alacaklarının Durumu
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
21 Mayıs 2019
Konkordato Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
24 Mayıs 2019
Tahkim Nedir?
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
26 Mayıs 2019
Kişiler Hukukuna İlişkin Davalar
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
29 Mayıs 2019
Kredi Kullanımında Hayat Sigortasının Yapılması Durumu, Vefat Eden Kişinin Kredi Borcuna İlişkin Mirasçıların Karşılaştığı Problemler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
01 Haziran 2019
Lex Mercatoria And Arbitration
Av. Fatmira MULAJ
03 Haziran 2019
Maçlarda Görev Alan Polis Memurlarının Harcırah Alacağı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
06 Haziran 2019
Medeni Hukukun Tanımı ve Kapsamı
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
08 Haziran 2019
Milletlerarası Tahkimde Ayrılabilirlik İlkesi
Av. Fatmira MULAJ
11 Haziran 2019
Miras Hukukunda Ortaklığın Giderilmesi Davası (Paylaşma Davası)
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
14 Haziran 2019
Miras Hukukuna İlişkin Dava ve Talepler
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
16 Haziran 2019
Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davası
Av. Dr. Aydın Ebrar GÜNAL
19 Haziran 2019