DERNEKLERLE İLGİLİ DAVALAR
21 Mart 2024
A. HUKUK DAVALARI
- Derneğin Kendiliğinden Sona Erdiğinin Tespiti Davası
Türk Medeni Kanunu’nun 87’nci maddesinde belirtilen hallerde; yani derneğin acze düşmesi, amacının gerçekleştirilmesinin imkânsız hale gelmesi, olağan genel kurulun toplantısının iki defa üst üste yapılamamış olması gibi durumlarda bu dava açılmaktadır. Sulh hukuk mahkemelerinde açılan bu davaların davacısı ilgili kişiler ile İçişleri Bakanlığı/Mülki amirliktir. Davalı ise, dernek tüzel kişiliğidir.
- Derneğin Feshi Davası
Derneğin amacı kanuna veya ahlaka aykırı hale gelirse ilgili kişilerin ya da Cumhuriyet savcısının talebi üzerine bu davalar açılabilmektedir. Davanın açılacağı mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir.
- Derneğin Tasfiyesi Davası
Dernek genel kurulunca fesih kararı alınmış ve tasfiyesi yapılmamışsa ya da mahkemece fesih kararı verilmiş ancak tasfiyesi yapılmamışsa sulh hukuk mahkemesinde bu dava açılacaktır.
- Derneğin İhyası (Ek Tasfiye) Davası
Derneklerin tasfiyesi yapılmış ve hatta kütükten de silinmiş olmasına rağmen, bazen derneklerin sonradan malları, alacakları ya da borçları ortaya çıkmaktadır. Bu durumlarda derneğin yeniden canlandırılması yoluna gidilmektedir. İşte söz konusu dava, bu canlandırma için sulh hukuk mahkemelerinde açılmaktadır.
- Genel Kurul Kararının İptali Davası
Dernek genel kurul kararları, dernek üyesi kişilerin davacı sıfatıyla asliye hukuk mahkemesine müracaatı ile iptal davasına konu yapılabilmektedir. Bu dava genelde çağrı, toplantı, karar çoğunluklarına uyulmaması nedeniyle açılmaktadır. Hangi durumda dava açılabileceği Türk Medeni Kanunu m.81-83’de düzenlenmiştir. Davayı açan üyenin genel kurulda karara muhalif oy kullanmış olması gerekmektedir. Aynı şekilde genel kurulda hazır bulunmayan üyeler de bu davayı açabilirler. Bu dava kararı öğrenme tarihinden itibaren bir ay içinde açılmak zorundadır. Her halde karar tarihinden itibaren üç ay geçtikten sonra bu dava açılamaz. Yokluk ve butlanla sakat genel kurul kararları için hak düşürücü süre olan üç aylık süre uygulanmaz.
- Dernek Üyeliğinden İhraç Kararının İptali Davası
Dernek üyeleri dernekten ancak tüzükte yazılı sebeplerle, tüzükte yazılı bir sebep yoksa ancak haklı nedenlerle üyelikten çıkarılıp ihraç edilebilirler. Bu şekilde dernek üyeliğinden çıkarılan kişiler, eğer çıkarılma kararı genel kurulda alınmışsa doğrudan asliye hukuk mahkemesinde üyelikten çıkarılma kararının iptali için dava açabilirler. Eğer işlem dernek yönetim kurulu kararı ile tesis edilmişse, üyenin öncelikle dernek genel kuruluna bu durumu taşıması ve şayet olumlu bir sonuç alamazsa asliye hukuk mahkemesinde dava açma hakkı vardır. Zira dernek içi denetim yolları tüketilmeden iptal davası açılamayacaktır (Türk Medeni Kanunu m.83). Yine bu davada da karar veya öğrenilme tarihinden itibaren bir ay içinde dava açılmalıdır. Her halde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde dava açılabilecektir.
- Üyeliğin Devam Ettiğinin Tespiti Davası
Dernek yönetim kurulları ya da genel kurulları bazı durumlarda dernek üyelerinin dernekten ayrıldığını varsayarak ayırma işlemi yapabilmektedir. Bu noktada asliye hukuk mahkemelerinde açılabilmekte olup, davanın açılması için bir süre öngörülmemiştir.
- Genel Kurul Toplantısının İptali Davası
Dernek genel kurul toplantılarının kanun ve tüzük hükümlerine aykırı yapılması durumunda asliye hukuk mahkemelerinde bu dava açılabilmektedir. Davayı dernek üyeleri, İçişleri Bakanlığı ve mülki idare amirlikleri açabilmektedir.
- Derneğe Genel Kurul Toplantısı Yapması İçin Kayyum Atanması Davası
Türk Medeni Kanunu 84’üncü maddesinde “Yönetim kurulu, beş asıl ve beş yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen sayıda üyeden oluşur. Yönetim kurulu üye sayısı, boşalmalar sebebiyle üye tamsayısının yarısının altına düşerse; genel kurul, kalan yönetim kurulu üyeleri veya denetim kurulu tarafından bir ay içinde toplantıya çağrılır. Çağrı yapılmazsa üyelerden birinin istemi üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir” hükmü yer almaktadır.
Dernek genel kurul toplantılarının herhangi bir nedenle yapılmaması ya da yapılamaması durumunda talep üzerine sulh hukuk hakiminin üç dernek üyesini genel kurul toplantısı yapmak üzere görevlendirmesine uygulamada “kayyum davası” denilmektedir.
- Zayi Belgesi Davası
Dernek defter ve belgelerinin kaybolması ya da okunamayacak hale gelmesinin öğrenilmesinden itibaren 15 gün içinde dava açılması ve mahkemeden zayi belgesi alınması gerekmektedir. Bu nedenle bu davaya, zayi belgesi davası denilmektedir. Hasımsız olarak görülen dava, sulh hukuk mahkemelerinin görev alanındadır.
Bu davayı açmayan dernek yetkilileri hakkında, Dernekler Kanunu 32’nci maddesine göre mahkemece üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilebileceği belirtilmektedir.
B. CEZA DAVALARI
Dernekler hakkında uygulanacak cezai yaptırımlar, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 32’nci maddesinde ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. İdari cezaları vermeye mahalli mülki amir yetkilidir. Türk Ceza Kanunu kapsamındaki görevini kötüye kullanma suçu için ceza mahkemelerinin görevli olacağı açıktır.
Derneklere verilebilen söz konusu cezai yaptırımlara karşı, dernek tüzel kişiliği adına ya da ilgili kişiler adına sulh ceza mahkemesinde “Derneğe verilen idari para cezasına itiraz davası” açılabilir. Dava açma süresi cezanın tebliğinden itibaren 15 gündür.
C. İDARİ DAVALAR
Dernekler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nda açıklandığı gibi kendilerini ilgilendiren konularda idari eylem ve işlemlere karşı iptal davası açabilirler. Bu noktada zaman zaman idari yargı yerlerinin dava ehliyeti yönünden dar yorumlar yapıp açılan iptal davalarını reddettikleri görülmektedir. Bu yaklaşımın hukukun üstünlüğünün sağlanmasına ve idarenin hukuk içerisinde kalmasına bir fayda sağlamadığı açıktır. Bu noktada Danıştay da temyiz incelemelerinde, belli amaçlarla kurulmuş dernek, vakıf gibi tüzel kişiliklerin ve sivil toplum örgütlerinin de kuruluş amaçlarına uygun davaları açmaları halinde davaların taraf ehliyeti yönünden reddedilmemesi yönünde kararlar vermektedir.
D. YARGI KARARLARI
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2016/338 E. 2016/2537 K. sayılı kararı:
“Dava dilekçesinde, davacının dernek üyeliğinden ihracına dair yönetim kurulu kararının iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesinde; davalı derneğin üyesi olan davacının dernek yönetim kurulu kararı ile üyelikten çıkarıldığını ileri sürülerek buna ilişkin 18.08.2014 tarihli dernek yönetim kurulu kararının iptali istenmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 73. maddesinde, dernek genel kurulunun derneğin en yetkili karar organı olduğu ve kayıtlı üyelerden oluştuğu; 83. maddesinde ise, ancak dernek genel kurul kararlarının iptalinin istenebileceği, diğer organlarının kararlarına karşı dernek içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davası açılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, davalı derneğin asıl üyesi davacının, benzer nitelikteki bir başka derneğe üye olma ve tüzüğe aykırı davranma gerekçe gösterilmek suretiyle dernek üyeliğinden çıkarılmasına ilişkin 18.08.2014 tarihli dernek yönetim kurulu kararının iptalini istediği; davacının davalı derneğin genel kuruluna bu hususta itirazda bulunmadan yani iç denetim yollarını tüketmeden doğrudan bu davayı açtığı ve davalı derneğin tüzüğünde de yönetim kurulu kararının kesin olduğuna dair bir hüküm bulunmadığı anlaşıldığından, dava şartı gerçekleşmeyen davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/4334 E. 2015/6560 K. sayılı kararı:
“Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının davacı derneğin üyesi olması nedeniyle ödenmeyen aidatların tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
5253 sayılı Dernekler Kanununun 4.maddesinde, her derneğin bir tüzüğünün bulunacağı, bu tüzükte diğer hususların yanında dernek üyelerinin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının nasıl belirleneceğinin de yer alması gerektiğine dair hükümler mevcuttur.
Davacı derneğin takip tarihinde yürürlükte olan tüzüğünün 5/b-c maddesinde; Hiç kimse, dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye Yönetim Kuruluna yazı ile bilgi vermek suretiyle dilediği an üyelikten çıkma hakkına sahiptir. Yazılı ikazlara rağmen toplam 6 ay üyelik aidatını ödememiş olmak dernek üyeliğinden çıkarılmayı gerektiren haller arasındadır.” 7/b maddesinde ; “Üyeler, üyeliğe kabul ödentisi olarak bir kereye mahsus 1.000 TL öderler. Üyeler 500 TL aylık ödentilerini süresinde ödemekle yükümlüdürler.” 8.maddesinde ise “Asıl üyeye (gerçek ve tüzel kişilik) tahakkuk etmiş ve her ayın sonuna kadar ödenmesi gereken aylık üyelik ödentilerinin tamamının ödemesi söz konusu takvim yılı sonuna kadar yapılmadığı takdirde, üyeye gerekli ihtar yapılır ve borçlarını 1 (bir) ay içerisinde ödemesi istenir. Söz konusu 1 (bir) ayın bitiminde üye sorumluluğunu yerine getirmediği takdirde, hakkında yasal işlem başlatılır.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, davalının 30.11.2010 tarihinde davacı derneğe üye olduğu, dernek üyelik giriş aidatı olan 1.000 TL ile ilk ay aidatı olan 500 TL’yi ödediği, diğer aylık aidatları ödememesi üzerine davacı tarafından davalıya ihtar çekilerek aidatların ödenmesinin istendiği, ödenmemesi üzerine davalının dernek üyeliğinden 2015/4334-6560 -2- ayrılma istemini içeren beyanları da gözetilerek davacı derneğin 30.07.2012 tarihli yönetim kurulu kararı ile dernek üyeliğine son verildiği, davalının derneğe olan aidat borçlarının tahsili için de icra takibinin yapıldığı, davalının yapılan takibe itiraz etmesi üzerine eldeki itirazın iptali istemine ilişkin davanın açıldığı, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında, derneğin bir sivil toplum kuruluşu olduğu da gözetilerek hiç kimsenin dernek üyesi olmaya zorlanamayacağı gibi hiçbir derneğin üyesi de dernek üyeliğinden çıkarılmaya da zorlanamaz.
Dosya kapsamında, davalının dernek üyeliğinden çıkmasına ilişkin 18.06.2012 tarihinden önce yapılmış yazılı bir başvurusu bulunduğuna dair bilgi ve belge bulunmadığı, dernek üyeliğinden çıkmaya ilişkin yazılı başvurunun derneğe ulaşmasından itibaren hüküm ve sonuç doğuracağından bu tarihten önceki üyelik aidat ile davalı yükümlüdür.
Buna göre davalının ödediği aidat miktarları mahsup edilerek üye kaldığı dönemdeki aidatların hesaplanarak bulunacak bedel üzerinden itirazın iptaline ve asıl alacak yönünden de icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2014/3427 E. 2014/5244 K. sayılı kararı:
“5253 sayılı Dernekler Kanunu'nun 32.maddesinin (b) bendinde genel kurul toplantılarını kanun ve tüzük hükümlerine aykırı olarak veya dernek merkezinin bulunduğu veya tüzüğünde belirtilen yer dışında yapan dernek yöneticilerinin beş yüz lira idari para cezası ile cezalandırılacağı, mahkemece, kanun ve tüzük hükümlerine aykırı olarak yapılan genel kurul toplantılarının iptaline de karar verilebileceği açıklanmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 83. maddesinde, toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinden başlayarak 1 ay içinde toplantıya katılmayan her üye kararı öğrenmesinden başlayarak 1 ay içinde ve herhalde karar tarihinden başlayarak 3 ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebileceği, 78. maddesinde ise dernek genel kurul toplantılarının, tüzükte aksine hüküm olmadıkça, dernek merkezinin bulunduğu yerde yapılacağı, genel kurulun, katılma hakkı bulunan üyelerin salt çoğunluğunun, tüzük değişikliği ve derneğin feshi hâllerinde üçte ikisinin katılımıyla toplanacağı; çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle toplantının ertelenmesi durumunda ikinci toplantıda çoğunluğun aranmayacağı, ancak bu toplantıya katılan üye sayısının yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamayacağı düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 83. maddesinde yer alan bu düzenleme üyelere tanınmış bir hak iken, Türk Medeni Kanunu'ndan sonra yürürlüğe giren ve daha özel nitelik arz eden 5253 sayılı Dernekler Kanunu mülki idare amirine kanuna ve tüzüğe aykırı yapılan genel kurul toplantılarının iptalini mahkemeden isteme olanağı getirmiş ve onun yönünden bir süre öngörmemiştir.
Somut olayda ise; davalı derneğin 04.03.2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının kanun ve tüzüğe aykırı olması nedeniyle iptalinin istendiği, mahkemece süre geçtiğinden davanın reddine karar verildiği, dernek genel kuruluna üyelik şartlarını taşımayan kişilerin katılıp oy kullandığı, toplantı yeter sayısının bulunmadığı, 21.02.2012 tarihinde yönetim kurulunca olağanüstü genel kurul toplantı kararı alındığı halde bu tarihten itibaren 15 gün geçmeden toplantı yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı dernek tüzüğünün 7. maddesinde asil üyelik şartlarının neler olduğu ve üyeliğin yönetim kurulu kararı ile olacağı, 15. maddesinde genel kurul toplantı çağrı usulü, 17. maddesinde toplantı yeter sayısı, 21. maddesinde yönetim kurulu üye sayısı, 26. maddesinde denetim kurulu üye sayısı düzenlendiği halde toplantı için belirtilen yükümlülüklere uyulmamıştır. Açıklanan bu olgular gözetildiğinde davalı derneğin 04.03.2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının kanun ve tüzüğe aykırı olması nedeniyle iptali istemine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenler göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde bulunmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2013/16293 E. 2014/4724 K. sayılı kararı:
“Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 08.10.2012 tarihli davanamesiyle davalı derneğin izinsiz lokal işlettiği, burada okey oynandığı dolayısıyla derneğin amacının kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiği gerekçesiyle derneğin feshi istenilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu'nun 56. maddesi hükmüne göre dernek bir özel hukuk tüzel kişisi olup Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 33. maddesinin yollaması ile Türk Medeni Kanunu'nun 50. maddesi hükmüne göre tüzel kişinin iradesi organları aracılığı ile açıklanır ve organlar hukuki işlemleri ve diğer tüm eylemleri ile tüzel kişiyi borç altına sokarlar, organlar ancak kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumludurlar. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 89. maddesinde; "Derneğin amacı, kanuna veya ahlâka aykırı hâle gelirse; Cumhuriyet savcısının veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar verir." hükmü yer almaktadır.
Dava, 4721 sayılı TMK.nun 89.maddesi gereğince derneğin feshi istemine ilişkindir. Yasal olarak bir derneğin feshedilebilmesi için; o derneğin amacının kanuna veya ahlâka aykırı hâle gelmesi veya suç sayılan eylemlerin kaynağı haline geldiğinin, süregelen ve birden çok eylemin varlığının tespiti halinde mümkün olup ancak o takdirde dernek kurucularının asıl amaçlarının dernek faaliyeti yürütmek olmayıp dernek adı altında suç işlemeye veya ahlaka aykırı çalışmalar yapmaya yasal zemin hazırlamak olduğundan söz edilebilir.
Somut olayda ise; davalı dernekte yapılan aramada masa ve sandalyeler bulunduğu, okey oynandığı, izinsiz lokal işletildiği için tutanak tutulduğu, buna göre derneğin amacına uygun faaliyet göstermediğinden derneğin feshine karar verilmesinin istendiği, mahkemece de aynı gerekçelerle davanın kabulüne verildiği anlaşılmaktadır. Dernekte masa ve sandalyelerin bulunması, okey diye adlandırılan oyunun oynanması bir suç teşkil etmediği gibi dosyadaki bilgi ve belgelerden derneğin, amacının kanuna veya ahlâka aykırı hâle geldiği, bu yönde faaliyet yürüttüğü ve suç sayılan eylemlerin kaynağı haline geldiği kabul edilemez. Kaldı ki davalı derneğin tüzüğünün 3. ve 4. maddelerinde derneğin amacı ve çalışma konuları ile yapacağı faaliyetler belirtilmiş olup bunlar arasında üyelerin ve aile fertlerinin boş zamanlarını iyi ve sağlıklı ve faydalı şekilde geçirmeleri için sosyal, kültürel ve dinlenme tesisleri kurmak ve lokal açmak da bulunmaktadır. İzinsiz lokal açılması idari yaptırımları gerektirir. Diğer taraftan davalı derneğin, lokal açmak için Kaymakamlıktan 28.03.2011 tarihinde izin aldığına dair dosyada belge bulunmaktadır. Açıklanan bu olgular gözetildiğinde davalı derneğin feshi istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/3268 E. 2017/15493 K. sayılı kararı:
“…davalı derneğin TMK’nın 89.maddesi gereğince feshi istenmiş; mahkemece, davalı derneğin amacı kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bir derneğin feshedilebilmesi için o derneğin suç sayılan eylemlerin kaynağı haline geldiğinin, süregelen ve birden çok eylemin varlığının tespiti halinde mümkün olup ancak o takdirde dernek kurucularının asıl amaçlarının dernek faaliyeti yürütmek olmayıp dernek adı altında suç işlemeye veya ahlaka aykırı çalışmalar yapmaya yasal zemin hazırlamak olduğundan söz edilebilir. Dernekte ilk kez yapılan aramada ele geçirilen suç unsurunun varlığı veya dernek başkan ve üyelerinin bireysel nitelikte suç işlemeleri durumunda derneğin feshi için yeterli neden kabul edilemez. Öte yandan bir tüzel kişi olan dernekler, ancak organları olarak hareket eden gerçek kişilerin fiillerinden sorumludurlar.
Somut olayda ise; kolluk tarafından davalı dernekte 28.12.2014 tarihinde yapılan denetimde, kumar oynandığı tespit edilerek tutanak düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgeler ile suça konu tek eylem davalı derneğin bu suçun "kaynağı" haline geldiğini göstermeye yeterli nitelikte kabul edilemez. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de benzer hüküm taşıyan, Siyasi Partiler Kanunu'nun 103. maddesindeki "kanunsuz siyasi faaliyetlerin mihrakı olmayı suçun kesif şekilde işlenmesi, birden fazla mahkumiyet, ..." şeklinde yorumlamıştır. (Anayasa Mahkemesinin 14.07.1993 tarihli, 92/1-93/1 sayılı kararı)
Açıklanan bu olgular gözetildiğinde davalı derneğin kapatılma istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile kabulü doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/1012 E. 2017/5842 K. sayılı kararı:
“Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı derneğin borcu sebebiyle yapılan icra takibinde hakkında borç ödemeden aciz vesikası düzenlendiği, TMK'nun 87. maddesi gereğince dernek tüzel kişiliğinin kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesini istemiş, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının 4721 sayılı TMK'nun 87/3 maddesi gereği borç ödemede acze düşen derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacının davalı Dernek hakkında alacağı nedeniyle başlattığı icra takibinde, davalı hakkında borç ödemede acze düşüldüğüne dair aciz belgesi düzenlendiği, 10.06.2015 tarihli dilekçe ve ekindeki belgelerden takip konusu borcun karardan sonra ödendiği, davaya dayanak aciz vesikasının iptal edildiği ve davacı-alacaklının, davalı-borçluyu ibra ettiği ve takip dosyasının harici tahsil nedeniyle infazen işlemden kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı TMK’nun 87. maddesinde, derneğin kendiliğinden dağılma nedenleri sayılmış, 3. fıkrasında da derneğin ödemede acze düşmesi kendiliğinden dağılma sebepleri arasında sayılmış, aynı maddenin son fıkrasında ise ilgili herkesin mahkemeye müracaatla derneğin kendiliğinden dağıldığının tespitini isteyebileceği hükme bağlanmış, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 143. maddesinde de alacaklı alacağının tamamını alamamışsa kalan miktar için kendisine bir aciz vesikası verileceği düzenlenmiştir. TMK'nun 87/3. fıkrasına dayalı davanın açılabilmesi için Yargıtayın istikrar kazanan uygulamalarında, dava konusu dernek hakkında icra müdürlüğünden borç ödemede acze düştüğüne ilişkin aciz vesikasının alınmış olması dava şartı olarak benimsenmiştir.
Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları ve davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartlarından (6100 s. HMK. m.114/1-d) olup, bu husus kamu düzeniyle ilgili olduğundan; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmakla yükümlüdür. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (6100 s. HMK. m.115/1)
Davaya dayanak yapılan aciz vesikasının, Yargıtayın istikrar kazanan uygulamalarında dava şartı olarak benimsenmiş olması, dava şartlarının davanın her aşamasında gözetilmesi gerektiği ilkeleri doğrultusunda; borcun ödenerek aciz vesikasının iptal edilmesi ile dava şartı ortadan kalktığından mahkemece, dava şartı noksanlığından davanın usulden reddi yerine uygun bulunmayan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2012/13222 E. 2012/13882 K. sayılı kararı:
“Dava derneğin feshi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bir derneğin kapatılabilmesi için o derneğin suç sayılan eylemlerin kaynağı haline geldiğinin süregelen ve birden çok eylemin varlığının saptanması halinde mümkündür. Ancak o takdirde dernek kurucularının asıl amaçlarının dernek faaliyeti yürütmek olmayıp dernek adı altında suç işlemeye veya ahlaka aykırı çalışmalar yapmaya yasal zemin hazırlamak olduğundan söz edilebilir. Dernekte ilk kez yapılan aramada ele geçirilen suç unsurunun varlığı veya dernek başkan ve üyelerinin bireysel nitelikte suç işlemeleri durumunda derneğin kapatılması için yeterli neden kabul edilemez. Öte yandan bir tüzel kişi olan dernekler, ancak organları olarak hareket eden gerçek kişilerin fiillerinden sorumlu olurlar.
Temyize konu davada ise; davalı dernek lokalinde yapılan aramada kumar oynandığı gerekçesiyle tutanak tutulmuş dernek üyeleri hakkında Kadıköy 3. Sulh Ceza Mahkemesine kumar oynanması için yer ve imkan sağlamak suçundan dava açıldığı, yargılama sonunda suçun işlendiği sabit olmadığından beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Dosyaya yansıyan bilgi ve belgelere göre ve davanameye konu tek eylem, davalı derneğin bu suçun "kaynağı" haline geldiğini göstermeye yeterli nitelikte kabul edilemez. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de benzer hüküm taşıyan, Siyasi Partiler Yasasının 103. maddesindeki "kanunsuz siyasi faaliyetlerin mihrakı olmayı suçun kesif şekilde işlenmesi, birden fazla mahkumiyet, ..." şeklinde yorumlamıştır. (Anayasa Mahkemesinin 14.07.1993 tarihli, 92/1-93/1 sayılı kararı) Açıklanan bu olgular gözetildiğinde davalı derneğin kapatılma isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
* Yararlanılan Kaynaklar: Ömer Aykul: Dernekler Hukuku, 4. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ocak 2023.