AYNI KİŞİ OLDUĞUNUN TESPİTİ DAVASI
07 Ekim 2020
Aynı kişi olduğunun tespiti davası, kişinin nüfus veya tapu kayıtlarındaki farklılık halinde ya da farklı ülke vatandaşı olması halinde aynı kişi olduğunun tespiti amacıyla açılmaktadır. Resmi kayıtlardaki farklılıklar nedeniyle kişiler zaman zaman mağdur olabilmektedirler.
Aynı kişi olduğunun tespiti davasını kişi kendisi için açabileceği gibi, menfaati bulunması halinde başka bir kişi için de açılabilir. Örneğin; nüfus kayıtlarındaki farklılık nedeniyle miras hakkından mahrumiyet halinde miras bırakanın aynı kişi olduğunun tespiti amacıyla dava açılmalıdır.
Açılacak davalarda kayıtları düzeltilmesi talebinde bulunulabileceği gibi sadece tespit kararı alınması da yeterli olabilir.
Örnek Yargıtay kararına göre; “Davacı … adının … olarak değiştirilmesini sağlayan bir mahkeme kararına ulaşılamamış ve bu konu soyut bir iddiadan ibaret kalmıştır. Davacının adının, idari olarak düzeltilmesinden önce tüm resmi belgelerde Nihat olarak yazılmış olduğu ve bu adı kullandığı kuşkusuzdur. Mahkemece toplanan deliller ve davacının istemi doğrultusunda ... ile …'ye ait resmi kayıtların aynı kişiye ait olduğu ispatlandığından bu kayıtlardaki her iki şahsın (... ve ...'nün) aynı kişi olduğunun tespitine, davacının resmi mercilerde kullandığı ve tanınıp bilindiği adının Nihat olduğu gözetilerek nüfus kütüğünde … olan adının istem gibi … olarak düzeltilmesine ve bu şekilde nüfusa kayıt ve tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Kişilerin birden fazla vatandaşlığının bulunduğu hallerde iki ülkenin kayıtlarında geçen kişinin aynı olduğunun tespiti gerekli olabilir. Bu durumda iki ülkenin kayıtlarında geçen kişinin aynı kişi olduğuna ilişkin tespit kararı alınmalıdır. Aksi halde evlilik, miras, malvarlığı gibi konularda sorunlar yaşanabilir.
Yargıtay’a göre iki ülke kayıtları incelenmeli ve gerekli araştırma yapılmalıdır:
“Türkiye Cumhuriyeti ve Libya kayıtlarında farklılık olan ve her iki ülke vatandaşı olan ..... çifte vatandaşlığın kendilerine sağladığı hakları kullanabilmeleri farklı kayıtlar sebebi ile imkansız veya kısıtlanıyorsa bu yöndeki engellerin giderilmesi açısından dava açmakta hukuki yararları bulunduğu kabul edilerek mahkemece işin esasına girilip her iki ülke nüfus kayıtlarındaki kişilerin aynı kişi olup olmadıklarının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz araştırma ile davanın usulden reddi doğru görülmemiştir."
“Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının 10.08.1976 tarihinde babası Hüseyin ... beyanı üzerine düzenlenen doğum tutanağına göre, ... ve ... kızı, doğum yeri ..., doğum tarihi 04.02.1962 olarak nüfusa tescil edildiği, resmi bir kurumda doğmadığı; dava dilekçesine ekli olarak sunulan Lübnan ferdi nüfus kaydı ve doğum belgesine göre ise, ... ve ... kızı olarak ...'ta hastanede 06.09.1960 tarihinde doğduğu ve ... soyadı ile tescil edildiği; dinlenen tanıkların beyanlarından ve kolluk araştırmasından davacının ...'ta doğduğu, 1960 doğumlu olarak bilindiği, ... ve ... kızı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacının .../...'daki nüfus kaydının anne, baba ve kardeşlerini gösterir şekilde Türkçeye çevirisi yapılmış ve resmi kurumlarca onaylanmış örneğinin ilgili birimlerden temini ile bu kaydın Türkiye Cumhuriyeti kayıtları ile örtüşmesi halinde davacının doğum tarihinin de resmi kurumda doğmuş olması nedeni ile ... nüfus kaydına göre düzeltilmesi ve ... ile ...'nun aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ile bu istemlerin reddi doğru görülmemiştir.”