VASİYETNAME, VASİYETNAME DÜZENLEME ŞEKİLLERİ İLE VASİYETTEN DÖNME VE VASİYETNAMENİN İPTALİ
23 Temmuz 2020
Miras bırakanın sağlığında malvarlığının ölümünden sonra kimlere kalmasını arzu ettiği takdirde, vasiyetname düzenlemesi en doğal hakkıdır. Yasal olarak resmi, yazılı ve sözlü şekilde vasiyetname söz konusudur.
- Eğer vasiyetname yasanın öngördüğü şekil şartlarına uygun düzenlenmemişse,
- Ya da vasiyetin düzenleyenin iradesinin sakatlanması sonucu yapıldığı anlaşılırsa iptali istenebilir.
Resmi vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmi memur tarafından düzenlenir. Resmi memur, sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.
Miras bırakan, noter huzurunda olmaksızın kendi el yazısı ile de vasiyetname düzenleyebilir. El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başsından sonuna kadar miras bırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hakimine veya yetkili memura bırakılabilir.
Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmi veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir. Bunun için miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler.
Vasiyetten dönme, vasiyet şekillerinden biri ile olur. Öyleyse bir kimse, yaptığı resmi vasiyetinden dilerse el yazısı veya sözlü vasiyet yoluyla dönebileceği gibi, el yazısı vasiyetinden de resmi vasiyetle dönebilir. Bu husustaki seçme ve değerlendirme hakkı vasiyetçiye aittir. Vasiyet yapmak tek yanlı bir hukuki işlem olduğu için vasiyetçi dilediği an bir neden göstermeden önceki vasiyetinden dönebilir. Örneğin; vasiyetnamenin vasiyetçi tarafından imha edilmesi ile imha edilen vasiyetin hükmü kalmaz.
Uygulamada miras bırakanın farklı tarihli vasiyetnamelerin ortaya çıkması halinde vasiyet alacaklıları arasında kendi yararlarına olan vasiyetlerin geçerli olup olmadığı yönünde çekişmenin çıktığı gözlemlenmektedir. Böyle durumlarda vasiyetçinin iradesi önemlidir. Vasiyet konuları birbirinden ayrı ise, her ikisi de geçerli olarak kabul edilecektir. Keza sonraki vasiyet öncekini açıkça tamamlar nitelikte ise, ikisi de geçerli sayılır. Sonraki vasiyetle ilk vasiyetten açıkça cayılmışsa, ilk vasiyetnameden dönülmüş demektir ve son vasiyet geçerlidir.
İlgili Yargıtay Kararı
“Davalılardan Çiğdem murisin 2008 yılında boşandığı eşi olup veraset belgesine göre murisin çocukları dışında yasal mirasçıları bulunmamaktadır.
TMK m.181’e göre boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler.
Somut olayda, iptale konu vasiyetname boşanmadan önce yapılmış olup, ölüme bağlı tasarruf olma niteliği ise tartışmasızdır. Bu nedenle mahkemece, anılan yasal düzenleme kapsamında olup olmadığı hususu incelenmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı olarak da davacı tarafından dava dilekçesinde vasiyetname ile saklı pay sahibi oğul Anıl’ın mirasın tamamından mahrum edildiği ileri sürülmektedir. Vasiyetname yasa gereği mutlak tenkise tabidir (TMK.m.519). Bu durumda tenkis isteminin bulunduğunun kabulü gerekir.
O halde talep, tenkis hükümlerine göre incelenerek tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı ile denkleştirmeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalar belirlenmeli, TMK. m.507/4 ve diğer maddeleri uyarınca davacının saklı payı belirlenmeli ve sonucuna göre uygun bir karar verilmelidir.”(Yargıtay 3. H.D. 04.02.2013-18038/1487)