ANNE VE/VEYA BABANIN ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKI

23 Haziran 2020
Çocuklar, ebeveynlerinin boşanma veya ayrılma sürecinde ve sonrasında aralarındaki çatışma ve çekişmeleri sıkıntılı bir şekilde yaşadıkları gibi aynı zamanda onlardan birini kaybetme korkusu da taşırlar. Ulusal ve uluslararası hukuk, çocuğun üstün yararını göz önünde tutarak ebeveynlere çocukla kişisel ilişki kurma hakkı tanımıştır. Ebeveynin kişisel ilişki kurması hem bir hak hem de bir yükümlülüktür. Ebeveynlerden her biri, diğerinin çocukla iletişimini zedelemekten, çocuğun eğitimini ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür.
Kişisel ilişki kurma hakkı, ana/baba ile çocuğa belirli gün ya da saatlerde görüşme, birbirlerinden haberdar olma, birbirlerinin yaşamında olma, yetkisi veren bir haktır. Kişisel ilişkinin, doğrudan doğruya bir araya gelerek görüşme şeklinde kurulmasına “ziyaret hakkı” denir. Kişisel ilişki hakkı, genellikle çocukla ana baba arasında görüşme, ziyaret şeklinde gerçekleşse de kişisel ilişki yalnızca ziyaretlerden ibaret değildir. Kişisel ilişki kurma hakkının kapsamına ziyaret dışında yazışma, görüşme, bilgi edinme hakları da girer. Böylece, ana baba ile çocuk makul ölçüler içinde kişisel ilişki kurabilirler; buluşup görüşebilirler, yazışabilirler (e-posta, mektup), telefonlaşabilirler. Kişisel ilişki, tekrarlanan, düzenli aralıklarla devam eden bir ilişkidir.
Kişisel ilişki hakkı, önceleri ana baba hakkı olarak tanınmaktayken çocuk haklarının tanınmasıyla, çocuk, hakkın konusu olmaktan çıkıp, hak sahibi olmuştur. Kişisel ilişki hakkı ilk planda çocuğun yararı düşünülerek tanınmaktadır. Çocuk, ana babasını tanımak, onlarla iyi ilişki kurmak ve onlar tarafından sevildiğini, kabul edildiğini hissetmek ister. Bugün çocuğun, ana babasının kim olduğunu öğrenme, ana babasını tanıma ve onlarla ilişki kurma hakları, çocuğun kişilik hakkının ayrılmaz parçalarıdır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 7 ve 9’uncu maddelerinde bu haklar düzenlenmiştir. Günümüzde kişisel ilişki kurma hakkı iki taraflı olarak düşünülmekte, kabul edilmektedir. Şöyle ki, ana baba kadar, çocuğun da ana baba ile kişisel ilişki kurmayı talep hakkı vardır. Çocuk yararına aykırı olmamak koşuluyla, yanında bulunmadığı ana babasıyla veya her biriyle kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir. Bu hak çocuğun kişilik hakkının bir parçasıdır.
Türk Medeni Kanunu madde 182'de bu konuda düzenleme yapılmıştır. Maddeye göre;
"Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır." denilmektedir.
Kişisel ilişki kurulurken yalnızca çocuğun üstün yararına bakılması da her zaman doğru olmayacaktır. Kişisel ilişki hakkı tanınan anne ya da babanın koşulları, yaşadığı ülke ya da şehir, tatil günleri gibi hususlara da dikkat edilecektir. Yargıtay kararlarında da düzenlendiği üzere kişisel ilişki kararı verilirken çocuğun anne ya da babanın yanında yatılı olarak kalması esastır. Ancak özellikle küçük yaştaki çocuklar için hükmedilecek olan kişisel ilişki tesislerinde bu kural esnetilebilmektedir.
Çocuğun yüksek yararının gerektirdiği bazı ayrık durumlarda çocukla kişisel ilişki kurulmaması, bu yöndeki talebin kaldırılması veya var ise çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair kararın kaldırılmasına karar verilebilecektir. Bu durumlara örnek olarak çocuğa cinsel istismar uygulanması ya da fiziksel şiddet uygulanması hallerinde çocukla kişisel ilişki kurmaya dair karar var ise kaldırılır, bu karar henüz verilmemiş ise çocukla kişisel ilişki kurma talebinin reddine karar verilir.
Herhangi özel bir durum ya da zorunluluk bulunmadıkça kişisel ilişkinin eşlerden birinin, herhangi bir akrabanın ya da bir uzmanın gözetimi altında gerçekleşmesi o kişisel ilişkiden beklenen amaca aykırı olacaktır. Gözetim altında bir kişisel ilişki kurulması çocuk ile velayet hakkı kendisinde olmayan taraf arasındaki bağların güçlendirilmesi amacına aykırı düşecektir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2010/10510E. ve 2011/10923 sayılı ilamına göre:
“…Velayeti davacı anneye verilen müşterek çocuk ile baba arasında kişisel ilişki anne ve uzman nezaretinde şarta bağlı olarak kurulmuştur. Kişisel ilişkinin bu şekilde düzenlenmesi kişisel ilişkinin amacına aykırı olup sınırlayıcı niteliktedir. Bu nedenle şarta bağlı olmaksızın kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
Yargıtay kararında da belirtilmiş olduğu üzere kişisel ilişkinin herhangi bir kimsenin nezareti altında gerçekleştirilmesi kabul edilemez. Bu yönde bir kişisel ilişki kararının tesis edilmesi halinde karara itiraz hakkı söz konusu olacaktır.